Vatan Partisi gerçeği -2-

AYDIN ÖMEROĞLU KÖŞE YAZISI

Gene haftaki yazımı, yerel seçimler, devletçilik ilkesi kamu sektörü ile güncellenmiş Altı Ok ile Rabia arasında bir yarış mı olur sorusu ile bitirmiş, karma-ekonomi tartışmasını bu bağlamda sürdürelim demiştim.

Aslında, Atatürk’ün ölümünden sonra iktidar olmuş bütün siyasi partiler karma-ekonomiyi uygulamış, sosyal yardımlar yapmışlardır. Fakat sosyal adalet gerçek anlamda hiçbir zaman hayata geçirilememiştir.

Vatan Partisi, Altı Ok’u, dolayısıyla devletçiliği savunuyor. Tabii, özel sektörün de var olduğu bir devletçilik.  “Cumhur ittifakı”nın aksine, devlet sektörüne öncelik veren bir karma-ekonomi. Özünde kapitalist ekonomiye dayanan, ancak emperyalist ekonomilerde uygulama şansı bulan karma-ekonomi, Türkiye örneğinde görüldüğü üzere, eninde sonunda emperyalizmin kıskacında kapitalist ekonomiye dönüşüyor.

“Her fabrika bir kaledir!” uyarısında bulunmuş olan Atatürk, ölümünden sonra halkın vergileriyle kurulmuş olan devlet fabrikalarının bir gün babalar gibi satılacağını bilmiş olsaydı, mutlaka önlemini alırdı. Örneğin Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet ettiği gibi, devlet sektöründeki fabrikalar çalışanların onayı olmadan özelleştirilemez diye bir kuralı TBMM’nin Anayasa’ya koymasını sağlardı.

İster genel ister yerel seçimler olsun, Türk milleti karma-ekonominin liberal ve halkçı uygulayıcıları arasında tercih yapıyor. Halkçılık ilkesi bilinçli bir şekilde seçmenlerin bilincinden silinmeye çalışıldı ve halen çalışılıyor. Önümüzdeki yerel seçimler yeni liberalcilerin toplandığı “Cumhur ittifakı” ile halkçıların toplanacağı “Millet ittifakı” arasında bir yarış olacak.

Görünen o ki, emekçi halktan yana güç birliği yapması gereken “Millet ittifakı” bünyesinde yer alacak partiler bu yarışın tarihsel öneminin henüz farkına varmış değiller gibi.

Şu gerçeği kabul etmek gerekir: Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil.

Yerel seçimlerde yeni liberal düşünceye karşı en geniş işbirliği, hem CHP’ye, hem İYİ Parti’ye, hem Saadet Partisi’ne, hem Vatan Partisi’ne hem de  diğer emekten yana partilere kazanç sağlar. Açıkçası, Türk milleti kazanır. Böyle bir başarı, liberel düşünce yanlılarını demokratik yoldan milli uzlaşmaya teşvik eder. Türkiye’nin Türk Devrimi’nin ayarlarına dönmesine önemli katkı sağlar. Aksi halde, yaygınlaşan Atatürk düşmanlığı belki de çok daha cüretkâr bir hal alabilir.

Her kim günümüz Türkiye gerçeğinde milli uzlaşmaya olumlu yaklaşım içinde bulunmuyorsa, emperyalizmin değirmenine su taşıyordur.

Gün, çok lafın değil, akıllıca çok işlerin yapılmasının zorunlu olduğu gün.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.