Utanacaksınız… Gurur duyacaklar…

Bizim toplumumuzda başarı öyküleri azdır. Çocuklarına, torunlarına anlatacakları fazla bir şey yoktur. Daha çok başkalarının başarı öykülerini anlatırlar. Bu nedenle de en küçük başarılarını bile abartarak anlatmalarını hoş görmek gerekir.
Bir de geçmişimizle ilgili utandığımız, yüzümüzü kızartacak anılarımız vardır. Olabildiğince belleğimizin derinlerine gömeriz.
Aynı olay kurumlar, kentler, ülkeler için de geçerlidir.
Her kurumun, her kentin, her ülkenin de gururla anlatacağı başarı öyküleri olduğu gibi, yüzünü kızartacak utanç dolu anıları vardır.
Kurumlar, kentler ve ülkeler adına yazılan utanç verici anılar da insanlar tarafından oluşturulur.
Güzel kentimiz Muğla’da da son yıllardır bu utanç tabloları yaşanıyor. Hele son 8 ayda yaşananları tarih kara bir sayfa olarak yazacak. Muğla tarihine bu kara sayfayı ekleyenler çocuklarının yüzüne bakamayacaklar. Bu tabloya direnenler ise yenilmiş olsalar bile gururla anlatacaklar çocuklarına. Torunlarına…
Muğla’nın enerji ve maden işçileri bir destan yazıyor. Türk ekonomisinin kalbine hançer saplayan özelleştirme girişimine karşı ilk kez bu kadar etkin bir mücadele veriliyor.
Yatağan işçilerinin önderliğinde tüm ülkedeki emek dostları ayağa kalktı. 24 Ocak günü Ankara’da yapılacak özelleştirme karşıtı eylem için sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri temsilcilerini Ankara’ya gönderdi. Ankara Yatağan işçilerini bekliyordu.
Ne yazık ki “ileri demokrasi” döneminde Anayasada güvence altına alınmış olan seyahat özgürlüğü ayaklar altına alındı. Muğla Valiliğinin emri ve güvenlik güçlerinin uygulaması ile…
Elbette bu emir Ankara’dan geldi. Zonguldak Valiliğinin uygulamadığı bu kanunsuz emri Muğla Valiliği kraldan çok kralcı tutumuyla uyguladı. İşçilerin Ankara’ya hareketine izin vermedi. Otobüs şoförlerine baskı yaptı, araçların kontak anahtarlarını topladı.
Tıpkı 29 Ekim 2012’de Ankara Ulus Meydanındaki Cumhuriyet kutlamasına gidenleri engelledikleri gibi…
Taksim Gezi olayları sırasında da ilk ve en sert müdahale Muğla polisinden gelmişti. En çok gözaltı Muğla’da yaşandı.
Geçen yılın son günlerinde Başbakan’ın Muğla’ya gelişi sırasında 3 günlük “sıkıyönetim” uygulamasını Muğla halkı unutmadı. Muğla caddelerinde sıkılan sular, biber gazları halen belleklerde canlılığını koruyor.
Hiçbir polis şefinin evinde çocuklarına işçilere nasıl su sıkıp yerlerde sürüklenmesine neden olduğunu anlatabileceğini düşünemiyorum. Onların “başarı” öyküleri insanlara uyguladıkları şiddetten oluşuyor.
Hiçbir polis attığı yumruğu, savurduğu tekmeyi, salladığı copu, sıktığı biber gazı ile kaç kişiyi hastanelik ettiğini çocuklarına anlatamayacaktır. Eğer bu konuda bir dava açılırsa çıktıkları hakim karşısında bile yaptıklarını inkar edeceklerdir.
Binlerce işçiyi Muğla-Aydın yolunda nasıl perişan ettiklerini de anlatamayacaklardır.
Anlatamazlar. Zira bu bir utanç tablosudur.
Şimdi Yatağan’da ve köylerinde, Milas’ta yüzlerce evde ise yapılan zulme karşı direnenlerin öyküleri gururla anlatılacak. Hem de yıllar boyu…
Yatağan’dan yola çıkan işçilerin Ankara’ya yürüme azmi ile sabaha kadar süren Muğla yürüyüşü büyüyerek destanlaşacak.
İşçilerin çocukları ve yakınları yıllarca bunu gururla anlatırken zulüm uygulayanların çocukları yüreklerinde taşıdıkları utançla yere bakacaklar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.