ÜRETİM DEVRİMİ İÇİN MİLLİ HÜKÜMET 6 (TARIM)

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi; gerçek üretici olan Köylüdür. O halde daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve layık olan Köylüdür…(1922)
Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık. (1923)
Köylü; hepimizin velinimetimizdir. Bu soylu unsurun refahını düşüneceğiz.( 1931)
Devlet, temel unsur olan çiftçiyi ve çobanı güçlendirmek zorunluluğundadır. Bunu güçlendirmekte öyle sözle olmaz; güçlenmesi arzuya yaraşır demekle de olmaz. Bilimin, tekniğin ve yüzyılın gerektirdiği araç ve gereçlere fiilen başvurmak gerekir. (1930)
Milli ekonominin temeli; Tarımdır. Bir defa memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. (1933)
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK… Büyük Önderimiz… Cumhurbaşkanımız… Başkomutanımız…
Bu düsturla yetişmiş Çiftçimiz, Köylümüz, Halkımız bu duruma nasıl getirildi?
-Yazın tarladan çıkan domatesi elma gibi yerdik!
-Karpuzlarımız çatlardı, soğuk suda!
-Salatalıklarımız kütür kütürdü, badem derdik!
-Elmalarımız kurtlu, çürüktü ama hala tadı damağımızda!
-Armutlarımızdan, incirlerimizden bal damlardı!
-Eriklerimiz papazdı ama ahlakı vardı!
-Çileğimiz sihirli bir koku yayardı, çevreye!
-Soğanımıza yumruğu vurduk mu; ekmekle yesek cennet-i ala tadında idi!
-Sarımsağımız keskin, tadı eşsizdi!
-Ovamızda beyaz gelincik pamuk vardı!
-Polar şantajı yoktu, şekerpancarımızda. Sorardık; Susurluk mu?
-Ayçiçeklerimiz salınırdı güneşte; altın sarısı rengiyle!
NE OLDU?
Emperyalizme, Emperyal Kapitalizme, Liberalizme sundu; SEÇEMEDİKLERİMİZ!
Bir bölümü din-iman-Allah dedi, Ahlak ? YALLAH!
Bir bölümü Vatan-Millet dedi ama özleri İLLET!
Bir bölümü alınteri-emek dedi, ballı çörek ZİFTLENDİ!
Süslü-püslü; Allahlı-Vallahlı; Çağdaş-Batılı dediler. Aksırıncaya, tıksırıncaya yediler.
Piyonlarıydı onlar; Emperyalist kapitalin.
Aslında o haram göbeklilerin artıklarından asalakça, besleniyorlardı.
Dilde Vatan-Millet-Emek-Alınteri-Allah…
Gerisi Ya Arabın Yalellisi, Ya Batının yoz kültürü, Ya içten olmayan milliyetçilik şovmeni.
Ve dahi…
Yediler; aksırıncaya dek, tıksırıncaya dek, yiyorlar hala.
Ar damarı çatlamış, Allahçılar, İlericimsiler, Milliyetçimsiler!
Yağma yok… Yağma yok…
Yolun sonu geldi.
Gırtlaklarına takıldı. Bir it gibi aksırmaya başladılar, boğazlarındaki kılçığı çıkarmak için.
Boğuluyorlar, hamuduyla götürdükleri haram lokmalardan. Vurmayın sırtlarına, elinizi sokun alın terinizi yutan boğazlarına!
Hey! Hey! Hey!
O günler geliyor. Aydınlık günler! Hey!
Gelecek, biliyorduk.
Eceli gelen köpek cami duvarına siyer diyorduk!
(Dünyanın en namuslu üreticisi Türk Köylüsü, Türk Çiftçisi, Türk Çobanı nasıl bu duruma geldi. Salı günü kara kaplı defteri açacağız. KAPKARA ÜRETİME-TARIMA İHANET DEFTERİNİ)

Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi; gerçek üretici olan Köylüdür. O halde daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve layık olan Köylüdür…(1922)
Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık. (1923)
Köylü; hepimizin velinimetimizdir. Bu soylu unsurun refahını düşüneceğiz.( 1931)
Devlet, temel unsur olan çiftçiyi ve çobanı güçlendirmek zorunluluğundadır. Bunu güçlendirmekte öyle sözle olmaz; güçlenmesi arzuya yaraşır demekle de olmaz. Bilimin, tekniğin ve yüzyılın gerektirdiği araç ve gereçlere fiilen başvurmak gerekir. (1930)
Milli ekonominin temeli; Tarımdır. Bir defa memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. (1933)
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK… Büyük Önderimiz… Cumhurbaşkanımız… Başkomutanımız…
Bu düsturla yetişmiş Çiftçimiz, Köylümüz, Halkımız bu duruma nasıl getirildi?
-Yazın tarladan çıkan domatesi elma gibi yerdik!
-Karpuzlarımız çatlardı, soğuk suda!
-Salatalıklarımız kütür kütürdü, badem derdik!
-Elmalarımız kurtlu, çürüktü ama hala tadı damağımızda!
-Armutlarımızdan, incirlerimizden bal damlardı!
-Eriklerimiz papazdı ama ahlakı vardı!
-Çileğimiz sihirli bir koku yayardı, çevreye!
-Soğanımıza yumruğu vurduk mu; ekmekle yesek cennet-i ala tadında idi!
-Sarımsağımız keskin, tadı eşsizdi!
-Ovamızda beyaz gelincik pamuk vardı!
-Polar şantajı yoktu, şekerpancarımızda. Sorardık; Susurluk mu?
-Ayçiçeklerimiz salınırdı güneşte; altın sarısı rengiyle!
NE OLDU?
Emperyalizme, Emperyal Kapitalizme, Liberalizme sundu; SEÇEMEDİKLERİMİZ!
Bir bölümü din-iman-Allah dedi, Ahlak ? YALLAH!
Bir bölümü Vatan-Millet dedi ama özleri İLLET!
Bir bölümü alınteri-emek dedi, ballı çörek ZİFTLENDİ!
Süslü-püslü; Allahlı-Vallahlı; Çağdaş-Batılı dediler. Aksırıncaya, tıksırıncaya yediler.
Piyonlarıydı onlar; Emperyalist kapitalin.
Aslında o haram göbeklilerin artıklarından asalakça, besleniyorlardı.
Dilde Vatan-Millet-Emek-Alınteri-Allah…
Gerisi Ya Arabın Yalellisi, Ya Batının yoz kültürü, Ya içten olmayan milliyetçilik şovmeni.
Ve dahi…
Yediler; aksırıncaya dek, tıksırıncaya dek, yiyorlar hala.
Ar damarı çatlamış, Allahçılar, İlericimsiler, Milliyetçimsiler!
Yağma yok… Yağma yok…
Yolun sonu geldi.
Gırtlaklarına takıldı. Bir it gibi aksırmaya başladılar, boğazlarındaki kılçığı çıkarmak için.
Boğuluyorlar, hamuduyla götürdükleri haram lokmalardan. Vurmayın sırtlarına, elinizi sokun alın terinizi yutan boğazlarına!
Hey! Hey! Hey!
O günler geliyor. Aydınlık günler! Hey!
Gelecek, biliyorduk.
Eceli gelen köpek cami duvarına siyer diyorduk!
(Dünyanın en namuslu üreticisi Türk Köylüsü, Türk Çiftçisi, Türk Çobanı nasıl bu duruma geldi. Salı günü kara kaplı defteri açacağız. KAPKARA ÜRETİME-TARIMA İHANET DEFTERİNİ)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.