Torunumun geleceği

            İki
torunum var. Biri 14 yaşında diğeri 6 yaşında.14 yaşındaki ATA, geçen gün
telefon açtı, hatır gönül sohbetinden sonra, ‘dedeciğim sana bir soru sorabilir
miyim?’ dedi. “Tabi sorabilirsin yavrum” dedikten sonra ‘dün akşam TV’yi açtım
haberler vardı, başbakan ‘yok öyle 25 kuruşa simit’ dedi.’Bu ne demektir.’Bende
kendisine oğlum bu argo bir kelimedir, deyince, ‘ama dedeciğim başbakan argo
konuşur mu?’ dedi

-Torunumla telefon konuşmamızdan sonra, annesine telefon
açtım, kızım çocukların yanında haberleri dinlemeyin. Aksi takdirde çocukların
ahlakı bozulacak dedim.

-Öyle ya, ya torunum CHP’ye ‘biz sizin ne cibilliyetsiz,
olduğunuzu biliyoruz’ dediğini duysaydı veya çiftçiye ‘al ananı da git.’ AKP’ye
Ak parti demeyenler için ‘şerefsiz’ dediğini vs. ile kurtuluş savaşı
kumandanlarından Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı İnönü’yü, hitlere
benzetmesini, bu ülkesinin parçalanmamsı için PPK ile çarpışıp şehit düşen
askerlerimiz için ‘kelle’ diyen başbakanı duysaydı, torunumun duyguları,
parçalanmayacak mıydı? Bunları bana sorsaydı, ne cevap verebilirdim?

-Özet olarak bu sorularla karşılaşsaydım “oğlum başbakanın,
beyni ile dili uyuşmuyor, beyni herhalde, ben başbakanım böyle konuşmaman
gerekir diyebilir. Fakat diline her gelen sözcüğü söyleyebiliyor. Ben 69
yaşındayım, çok başbakan gördüm, fakat bunun gibisini görmedim, sende haberleri
dinleme” derdim herhalde.

-Babam 1924 yılında mubadele ile Karacabey’e gelmiş.
Kurtuluş savaşında Yunanlılar kaçarken Karacabey’i yakmışlar, her taraf
baldırganlık olmuş. Baldırganlardan (büyük ve yüksek ot) hayvanlar ve arabalar
görünmüyormuş. Devlet bina yerlerini (arsa) göstermiş ve imece (dayanışma)
usulü ev yapmaya başlamışlar.

-Bizler de o zaman Mümin ismi çok varmış, bir inşaatta 5-6
tane Mümin isminde insan olurmuş. Biri ‘Mümin ağa’ dediğinde herkes ‘ne var
bana mı seslendin!’ demeye başlarmış. Bakmışlar ki böyle olmayacak Müminlere
lakap takmışlar. Birine ‘küçük mümin’,diğerine ‘murat mümin’ başka birine
‘asker mümin’ bir diğerine ‘muhtar mümin’ demeye başlamışlar.

-Başbakan da partisine, bizim büyüklerimiz gibi lakap
takmış Ak parti diye. Partinin ismi Adalet ve Kalkınma Partisi değil mi? Bunun
baş harfleri AKP değil midir? Bundan neden gocunuluyor. Ve AKP diyenleri ‘terbiyesizlikle’
suçluyor. Ben AKP diyeceğim, beni de terbiyesizlikle suçlarsa, kabul
etmeyeceğim. Cumhuriyet Halk Partisine CHP, Milliyetçi Hareket Partisine MHP
diyorsan Adalet ve Kalkınma Partisine de 
AKP demeye devam edeceğim.

-CHP kongresinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ‘Ali dibo’lardan
Adalet bakanı, naylon faturacılardan maliye bakanı kalpazanlardan, başbakan
olmaz’ dedi. Başbakana konuşmalarının tamamında ‘Recep Bey’ diye hitap etti.
AKP yöneticileri hop oturup, hop kalktı.’Recep Bey diyerek hakaret edemezsiniz’
dediler. Başbakan çok bozuldu. Benim anlayamadığım, suçlamalara kızmıyorlar da
(herhalde kabul ediyorlar) ismi Recep Tayyip Erdoğan olan başbakana ilk ismi
olan ‘ Recep Bey’ ifadesine kızıyorlar. Bir insana ilk ismi ile de, ikinci ismi
ile de hitap edilir. Kişiyi küçültücü söz bunun neresinde. Sayın Kılıçdaroğluna
kızacağı yerde anne ve babasına kızması lazım, benim adımı neden Recep koydunuz
diye, veya nüfus müdürlüğüne gider, Recep ismini sildirtir.

-Türkiye’nin gündemine, İsrail askerlerinin masum ve
silahsız insanlara, yaralanması ve öldürmesi oturdu. İsrail’in yaptığı kabul
edilemez. 9 Türk vatandaşı can verdi. Başbakan hamasi nutuklar atıyor. İsrail’
diline geleni söylüyor. Aslında başbakan suçunu örtbas etmeye çalışıyor. Bu 9
canın sorumlusu başbakandır. ABD tensilciler meclisi komisyonun da, ermeni
soykırımı ile ilgili karar çıktığında, Türk iş adamlarını ABD’ye göndermeyen
başbakan Türk bayrakları ile donatılmış, altı yüzün üzerindeki Türk
vatandaşını, İsrail’in ‘vururuz’ demsine rağmen Gazze’ye yardım için
göndermemeliydi. AKP milletvekilleri de gidecekti, son dakikada neden
gönderilmedi? Demek ki bilinen bir şeyler vardı.

-Teröre bir ayda 27 şehit, 40 yaralı verdik. Aynı gün
İskenderun’da 6 askerimiz şehit oldu. İskenderun’da şehit olan askerlerimiz,
Gazze’ye malzeme götürürken İsrail askerleri tarafından,  gemilerde yaralananlar, ölenler kadar değerli
değil midir. Başbakan ağzını açıp bir tek kelime konuştu mu? Şehit ve
yaralılarımız  için, özel uçak kaldırıldı
mı? Hava alanlarında, hükümetin en yüksek temsilcileri (başbakan yardımcısı
dahil) karşıladı mı? Hükümet için terör ikinci planda, varsa yoksa Gazze,
Hamas, gelsin dincilerden oylar ülke parçalanacakmış ne gam ne keder.

-BDP Mardin milletvekili Emine Ayna bakınız ne diyor: ‘ben
İskenderun’daki eylemlerden şunu anladım. Bu savaş artık sadece Kürdistan da
olmayacak, bütün Türkiye ‘ye yayılacak. Diyarbakır’da yapılan ve ‘yaşasın
garilla, yaşasın Kürdistan! Ya özgürlük, ya hiç!’ diye bağıran PKK
destekçilerine  Başbakan’ın söyleyeceği bir
şey yok mudur? Başbakan olarak Diyarbakır belediye başkanı hükümete ‘as….tir’
diye küfür ettiğinde de bir şey söylememiştiniz.

-Sayın Başbakan bırakın Gazze’yide yanan Türkiye’ye bakın.

-İki yıl önce İsrail Gazze’yi vurduğu zaman yine hamasi
nutuklar atan Başbakan, ortak askeri tatbikatları kaldıracağını söylediği
halde, kaldırmamış, aksine ortak askeri tatbikatları üçe çıkarmıştır. İsrail’in
OECD üyeliğine evet oyu vermiştir.

-ABD, Irak’a girip 2 milyon müslümanı öldürdüğünde ne
yaptık? Irak’lılar Müslüman değil mi? ABD askerleri, Irak da, Türk askerlerinin
başına çuval geçirdiği zaman ‘Amerika’ya nota verecek misiniz?’ denildiği
zaman, ‘ne notası, müzik notası mı?’ demiştiniz.

-Bu ülke böyle mi yönetilir?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.