‘Topuklularımı hiç çıkartmadım’

Geçtiğimiz hafta Karacabey Ticaret Borsası Kadın Girişimciler Kurulu’nun düzenlediği Annelik ve Kariyer başlıklı panele başkanlık etmek üzere Karacabey’e geldiğimde, çalışan kadınların en zorlandıkları konu olan ‘çocuğunu emin ellere emanet etme ve çalışma hayatına dönme’ konularını konuştuk uzun uzun.
Çocuklarını büyüttükten sonra iş hayatına girmiş birisi olarak bu konuda zorluk yaşamamıştım, çünkü zamanında kendimi ötelemiş, çocuklarıma yönelmiş, onları gönül rahatlığı ile yetiştirmiş ve biraz da ‘mecburî gönüllü’ olarak zaman kaybetmiştim.
Panelistler arasında bulunan TOBB Bursa Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Nurcan Özdemir ise bebeklerini kayınvalidesine teslim edip geçmişti işinin başına. Zorlanmamış mıydı? Elbette ki çok zorlanmıştı. Ama yılmamıştı.
Yine panelistlerden Şekerbank Müdiresi Nevin Tufan bankacılık gibi zor bir mesleği ifa ederken ikiz bebeklerini büyütmüştü bir yandan da.
12 Eylül mağdurelerinden Belma Tunçman da üniversite sınavı sonucunda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanmış, fakat “terör” yüzünden okulunda okuyamamıştı. O günlerin ardından gelen af ile çocuklarını ve kocasını evde bırakarak okuluna dönmüş, eline geçen bu fırsatı değerlendirmiş, okulunu bitirmiş ve mesleğini icra ediyordu.
Panelistlerin olsun, izleyicilerin olsun “Annelik ve Kariyer” üzerine edecek çok sözleri vardı.
Çalışanlar, çalışmayanlar ve çalıştırılmayanlar olarak karşılıklı dertleştik durduk.
Kadın kadına ettiğimiz bu sohbette birbirimizi gayet iyi anlamaktan memnun, ancak salonda hiç erkek olmamasından dolayı sonuçsuz bitirdik panelimizi.
****
Bu panelin ardından BUİKAD Başkanı İpek Yalçın’dan gelen davet de aynı minvalde idi ve gidip izlemek gerekirdi.
BUİKAD’ın, “Zirveden Gelen Topuk Sesleri” adını verdiği paylaşım toplantılarının yirmi dördüncüsünün konuğu Kadın Girişimciler Derneği KAGİDER’in Kurucu Üyesi ve şu anda Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gülden Türktan idi ve katılımcılara kendi deneyimlerini anlattı. Kendisine yöneltilen tüm soruları cevapladı.
Konuşmalar kadının çalışma hayatına katılması ve bu yolda önlerine çıkan engellerin aşılması üzerineydi.
Bu konuda kadınları en rahatlatacak olan çocuklarının bakımının güven içinde üstlenilmesiydi ve Türktan’ın bu konuda geliştirdiği proje kayda değerdi.
Önce Gülden Türktan’ı tanıtmak isterim size, sonra da konuşulanlardan alıntılar paylaşmak…
Gülden Türktan kimdir?
Türktan Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde lisans ve master eğitimi aldı, BA ve MA dereceleri ile mezun oldu. New York Üniversitesi’nde master ve doktora çalışması yaptı, MBA ve M. Phil derecesi, Marmara Üniversitesi’nden doktora derecesi aldı ve New York Üniversitesi’nde araştırma görevlisi ve eğitmen olarak çalıştı. İstanbul’da uluslararası bir dev olan güç santralleri ve elektrik üretim şirketi ABB’de tepe yöneticilik yaptı. Uluslararası Yatırım Derneği YASED’te iki dönem yönetim kurulu üyeliği ve yönetim kurulu başkan yardımcılığı yaptı. TÜSİAD’ın İstihdam ve Sosyal Güvenlik Çalışma Grubu Başkanlığı ve Kadın Girişimcileri Derneği KAGİDER’in kurucuları arasında yer aldı ve derneğin başkanlığını üstlendi. 21 yaşında bir oğlu var.
Konuşulanlara gelince, anlatmaya KAGİDER’in markalaşması ile başlayalım;
KAGİDER nasıl marka oldu?
Biz bunu marka yapalım diye yola çıkmadık. Çok çalıştık ve doğru prrojeleri, doğru yerde doğru işleri yapmaya çalıştık. Basının kendiliğinden bir desteği olmadı. Basın desteği ya çok büyük parayla ya da sizin talep etmenizle oluyor. Biz talep etmeyi becerdik. Basın ayağında üzerimize düşen her çalışmayı gerçekleştirdik ve basını hiçbir zaman ihmal etmedik. Biz KAGİDER olarak herkesi kucaklayarak, insanları siz-biz olarak ayrıştırmadık. Herkese aynı mesafede durmak istedik. Çünkü KAGİDER kadına yardım etmek için kurulmuş bir dernek.
Her görüşe saygımız var. Çocuk doğurmak isteyene de, örtünmek isteyene de, örtünmemek isteyene de bünyemizde yer var.
Şu anda KAGİDER’de dört partiye mensup kadınlar var. Bir partiye ait olduğumuzda seçtiğimiz partinin dışındakiler bizden uzaklaşacaktır. Bizim amacımız siyaset yapmak değil, kadına kucak açmak.
Kadınlar birleştikçe güçleneceklerdir. O yüzden başka derneklerle konuşarak ve onları bünyemize katarak birlikte çalışmak isterim.
Türkiye şu anda büyüklükte ilk yirmi ülkenin arasına girmeyi başardı. İlk on hedefi kondu lakin bu hedefi yakalamak zor. Şimdi esas olan ilk yirmide tutunabilmek. Bu da kadının hayata katılımıyla ve ‘siz-biz-ötekiler’ denilerek ayrıştırılmasıyla değil, birleşmesiyle olacaktır.
“Bursa’yı önemsiyorum…”
Her birinizi tanımıyorum ama hepinizin birer pırlanta olduğunu düşünüyorum. KAGİDER ile ilgili isteklerinizi sevinçle dinlemek isterim. Ben buraya birleşme talebiyle gelmedim lakin güçlerimizi birleştirmemiz gerek. Daha güçlü ve daha büyük insanlar daha büyük işler başarabiliyorlar.
Bursa’da gerçek anlamda iş kadınları var.
“Devlette savunu yapmak ve bir şey talep etmek son derece zor”
Biz bunları bilerek talep ettik ve sonunda kendimizi kabul ettirdik. Bakanlar dört senede bir değişiyor. Yeni bakana tekrar rüştünüzü ispat etmek durumunda kalıyor insan.
Çocuk Bakım Modeli yerleştirmek istiyoruz mesela. Bunu deyince, “Niye? Çocuğa annesi bakmıyor mu?” sorusuyla karşılaşıyoruz.
“Biz çocuğa annesi bakmasın diye bir program yazmadık zaten” diyoruz. Kadınların çalışma hayatına katılamamalarının sebebini incelediğimizde, ‘anne olmanın’ ilk sıralarda olduğunu görüyoruz. Kadın kendi çocuğuna bakmak istiyorsa bunda kimsenin dahli olamaz. Lakin kadın çalışmak istiyorsa ya da zorundaysa devlet olarak sizin bunun yolunu yapmanız, kadının yolunu açmanız gerekiyor.
“Çocuk bakımı tüm dünyanın sorunu”
Biz köklü bir çocuk politikası ortaya çıkartmak istiyoruz ve bunun için de bir model hazırladık. Dünya Bankası ile çalıştık. Kendimiz çalıştık. PWC Denetim Şirketi bize modellemede yardımcı oldu. Biz bu modeli size sunmak istiyoruz dedik ve dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e bunu anlattık. Fatma Şahin bize güvendi. Dönemin Çalışma Bakanı Ömer Dinçer de bize güvendi. Milli Eğitim Bakanlığı da güvendi. Lakin Maliye Bakanlığı’nda çaktık. Bakana ulaşamadık. Seçim geliyordu. Dolayısıyla çıkarttığımız bu modele güvenmediler ve bizi desteklemediler.
Demek ki biz de anlatamamışız dedik. Araya giren seçimler anlatma çabalarımızı öteledi. Maliye Bakanı ile karşılaştığım zamanlarda ettiğimiz birebir sohbetler bize Maliye Bakanlığı’na daveti getirdi. Modelimizi anlatınca Maliye Bakanı ‘olur’u verdi.
Şimdi yine seçimin geçmesini bekliyoruz. Çocuk Bakım Modeli’ni yerleştirmeye niyetliyiz. Projede AÇEV de var. AÇEV’in yuvaları var. BORUSAN’ın yuvaları var.
Çünkü Çocuk Bakım Modeli’nde çocuk doğru bakılıyor. Annenin eğitiminin yeterli olmadığı ya da anne babanın arasında sorunlar olduğu durumlar oluyor. Oysa doğru bir öğretmen ve bakıcı çocuğa daha faydalı olacaktır.
Yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam bu konuya bakanlığının oluru olduğu için yeninden ele almadı.
“Nümayiş yapsak sesimizi duyuramayız”
Yapmaya çalıştığınızı bağıra çağıra değil de doğru bir şekil ile iletmek zorundasınız. Zararlı değil, faydalı bir iş yapmaya çalıştığımıza inandırmamız gerek. O yüzden derneğin gücü önemli.
Çocuk Bakım Modeli Projesi’nin devlete ve istihdama katkısı ne olacak?
Çocuğa ya aile büyükleri bakacak ya bir bakım evine bırakılacak ya da evde sürekli bir bakıcı olacak.
Bir çocuğun evde bakım gideri ortalama 900 TL.
Çocuk eğer bir kreşte bakılacaksa bunun 300 TL’sini kişinin getirdiği fatura karşılığında devlet karşılıyor, 300 TL’yi ebeveyn kendi cebinden karşılıyor, 300 TL’yi de işveren karşılıyor.
Devletin verdiği 300 TL devlete, (kadının en az 900 TL’lik maaşta çalıştığını düşünürsek, devlet kadının maaşından ve veriminden faydalanıyor) 458 TL olarak dönüyor. Yuvada çalışanların SGK’sı da 154 TL olarak devlete dönüyor.
Bu da devlete 600 TL kazandırıyor. Bunun sadece yarısını teşvik olarak verdiğinde çark kendi kendini döndürüyor.
“Esnek Çalışma”da kadın olmak
“Muhafazakârlaşan ülkemizde kadınları esnek çalışma modeli ile evlerine itmeye kalkışıyorlar” görüşü var.
Bir yandan da “esnek çalışma vergi kaçakçılığına sebep oluyor” görüşü. Bu iki model de esnek çalışmanın uygulanabilmesinin karşısında ciddi engel. Oysa kadının bir-iki saat dahi olsa çalışmasından gayrı safi milli hasıla artar. Esnek çalışmayı en iyi yöneten kadınlardır. Esnek çalışmanın karşısında durmamalıyız ama bu çalışmanın dürüst ve etik olmasını sağlamalıyız.
Dünyanın çalışma tarzı da değişti artık. Farklı çalışma biçimleri gelişti. Ve biz de onlara uyum göstermeliyiz.
Ev işinde çalışan kadınların sigortalanması
Bir insanı işe almanın maliyeti 450-500 TL. Çıkan kanun bunu hem çalışan kadın için hem de işveren için çok pahalı yapıyor. Bunun ödemesini hem çalışan yapacak hem de işveren yapacak. Çalışan kadın kendi primini kendi yatırmak zorunda. Bu bedeli sizden alsa da, angarya olduğu yüzünden ya da paraya ihtiyacı olduğundan, yatırmayabiliyor. Çünkü bedel çok pahalı. Meblağın düşürülmesini önerdik ki ödeme yapılabilsin…
Hükümet kadının gücünü mü fark etti yoksa bu bir illüzyon mu?
Evet, şimdiye kadar görülmediği kadar çok fazla kadın her platformda yer alıyor. Bu da insanda kuşku yaratıyor.
Herkes bu hükumetin ne kadar iyi bir şey yapıp yapmadığını sorguluyor. Bir yandan gelişen bir düzen, bir yandan da geri düşen bir kültür. İlerledik mi ilerlemedik mi hiçbirimiz bilemiyoruz.
Tüm muhafazakâr partilerin mottosunda kadın yoktur. Lakin muhafazakârlar da değişiyor.
Kadının olduğu yerde sürdürülebilirlik vardır. Kadını bünyesinde tutan geleceğe uzanır.
Siyasette kadın olmak
Kadınlar milletvekilliğine seçilene dek öyle zorlu yollardan geçiyorlar ki, seçildikten sonra parlamentoda ancak kendi yerlerini korumanın mücadelesini veriyorlar. Parti ne derse onu yapıyorlarlardı. Yoksa ihraç edilme riski olduğunu düşünüyorlardı. Daha doğrusu eskiden böyleydi, şimdi konuşuyor birbirlerini koruyor ve kadın için bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.
****
BUİKAD üyesi kadınların sorduğu sorular ile keyifli bir sohbet havasında geçen toplantının sonunda Gülden Türktan’ın kendi hayat yolculuğunu sordum ben de.
Başarıya giden bu yolculukta evde olsun, iş dünyasında olsun nelerle karşılaşmıştı, nelerle savaşmıştı? Ve en önemlisi de bu yolda ‘erkekleşmiş’ miydi?
“Ben topuklu ayakkabılarımı hiç çıkartmadım…” diyerek son sorumdan başladı cevaplamaya. Sonra da devam etti:
“Şanslıydım çünkü çok az kadının olduğu bir yerdeydim. Çok kötü şeylerle hiç karşılaşmadım. Ev halinde derseniz; çocuğu olan kadın sürekli bir suçluluk duygusu ve vicdan azabıyla yaşıyor. İş hayatımda da önüme çok taş kondu, duvar örüldü ama hepsini aştım. Çünkü yılmadım ve çok çalıştım. Kimseyle savaş çıkartmadan kendi yolumda gitmeye baktım.”
11222791_10153223146333592_2180362175863319440_n
Sohbetin sonuna gelindiğinde BUİKAD Başkanı İpek Yalçın teşekkürlerini sunmak üzere sahneye gelerek Gülden Türktan’a bir hatıra heykelciği takdim etti.
Gülden Türktan kadın olmanın avantajlarını da dezavantajlarını da yaşamış herkes kadar. Bunlardan aklını kullanarak sıyrılabilmeyi başarmış. Çocuğunu da büyütmüş, kariyerini de.
Bir kadın olarak geçilen zorlu yolları en iyi bilenlerden birisi olarak kadınlara el vermek istiyor. Çalışmak isteyen kadının işini kolaylaştıracak projeler üretiyor.
Yıllar içinde edindiği tecrübeleri sürekli anlatıyor. İnsanları bilgilendiriyor.
Kendi çalışmalarının “Copy with pride” olarak onurluca kopyalanıp örnek alınmasına sıcak bakıyor.
“Yeter ki doğru uygulayın” diyor…
Biz de topuklularımızı ayağımızdan çıkartmadan, yürümeye, hatta koşmaya devam diyoruz…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.