TEMA 18 yaşında

TEMA Vakfı: (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) olarak isimlendirilmiştir.
            TEMA Vakfı’nın fikir babası, kurucusu ve onursal başkanı olan Hayrettin KARACA Yalova’da bir arboretum (bitki bahçesi) kurmak ister. Anadolu’muzda yetişen bitkileri tohumdan ve fidandan üretmeye başlar. Doğu Karadeniz gezilerinden birinde, Artvin dağlarından çıkan akarsuların topraklarımızı taşıyarak Gürcistan’ın Batum şehrinde 2,5 km’lik alanda denize bıraktığını görür. Gözleri dolarak, bir karışı için şehitler verdiğimiz topraklarımızın başka ülkelere kilometrelerce taşınmasına üzülür. Anadolu gezilerinde çoraklaşmış, taşlaşmış arazileri görünce içi burkulur. Bu duruma yakın arkadaşı (Yol arkadaşı) Nihat Gökyiğit Bey’le paylaşır.
            Anadolu’nun çölleşmesini, erozyonu resmi ve özel kişilerle bir zaman paylaşırlar. Fakat bu durum yurdumuz topraklarında erozyonun önlenmesinde pek etkili olmaz.
            İki yol arkadaşı; Hayrettin Karaca (Toprak Dede), Nihat Gökyiğit (Yaprak Dede) vakıf kurmaya karar verirler. Fakat bu durum maddiyat gerektirir. Zamanın sanayicisi Vehbi Koç’a durumu anlatırlar. İkna çalışmalarından sonra Vehbi Koç’un desteği ve 28 kurucu üyenin katkılarıyla 11 Eylül 1992 tarihinde TEMA Vakfı Genel Merkezini İstanbul’a açarlar.
            Açılışı zamanın başbakanı Süleyman Demirel yapar. Bugün TEMA Vakfı’nın yurt içinde ve yurt dışında yüzlerce şubesi vardır. Doğaya ve çevreye duyarlı diğer kuruluşlarla çalışmalar yapmaktadırlar.
            TEMA kısaltmasında E harfi kırmızı ve altı çizik çiziktir. Bu durum topraklarımızdaki erozyonu sembolize etmektedir. Kısaltmanın altındaki yeşil çizgi; Erozyona karşı acilen önlem alınması gerektiğinin ifadesidir. Yandaki yeşil yaprak ise erozyonu ağaçların önleyeceğini belirtir.
            TEMA Vakfı Gönüllü Sorumluluğu ilçemizde 2000’li yıllarda çalışmaya başlamış. Eğitim ve uygulama çalışmaları ile bir hayli yol kat etmiştir. Ancak yeterli olduğumuzu söyleyemem. Karacabey’de doğal dengenin korunması konusundaki çevre bilinci istenilen düzeyde değildir.
            Karacabey, Canbalı Deresi ile Kara Dere’nin çevrelediği bir ada durumundadır. Sekiz kilometre uzağımızdaki Uluabat Gölü ile ilçemizi çevreleyen akarsular giderek kirlenmekte ve doğal yaşam hergün biraz daha ölmektedir. Derelerimizde bundan 20 yıl önce 15-16 çeşit canlı yaşarken, bugün bu sayı 4’e inmiş durumdadır.
            Fabrika atıklarından Canbalı Deresi ve Karadere’de her yıl toplu balık ölümleri olmaktadır. Ayrıca, Canbalı ve Karadere yataklarındaki kaçak çalışan kum ocakları, dere yataklarını çöl haline getirmektedir. Karacabey’e 4 km uzaklıktaki Çalı Bayırı, (Karadağ) taş ve kireç ocaklarının istilasına uğramış, kaçak çalışma yapmaktadır. Taş ve kireç ocaklarından çıkan toz bulutu (zehir), ürün aldığımız ünlü ovamızı yavaş yavaş betonlaştırmaktadır. Tarlalardaki her türlü mahsullerimizi ise şimdiden yok etmektedir.  Sık sık patlatılan dinamitler ise yer altı su kaynaklarımızı kurutmaktadır.
            Ayrıca Kıranlar Köyü, Akçakoyun Köyü ve Şahin Köyü’n ortak sınır kesimindeki taş ocağı ise her ne hikmetse, radara Karacabey’den bakıldığında Çalı Bayırı’nın sağ tarafını ve arkasını portakal gibi soymaktadır.
            Çalı Bayırı’nda, son birkaç yıl içinde, mantar gibi taş ocakları ve mermer ocakları açılmıştır. Gerisinin geleceği söylenmektedir.
            Bursa’dan gelen Nilüfer Çayı, Karacabey topraklarından geçerken su yerine, fabrikaların pis atık yağları gibi akmaktadır.
            Türkiye’mizde tarıma dayalı fabrikalar haricinde, fazla kirletilmeyen, hatta bakir durumda diyebileceğimiz Karacabey Ovası, son yıllarda Çimento, Kireç gibi kirletici sanayilerin kurulması çalışmalarıyla mücadele etmektedir.
            Değerli okuyucular, Karacabey Ovası, doğal fabrikadır. Dağlarında ıhlamur, kestane, zeytin, incir, defne v.b. Düz arazilerinde ise her çeşit yazlık-kışlık sebze, meyve ve her türlü sanayi ürünü yetişir.
            Değerli Karacabey’liler, yukarıdaki olumsuzlukları yazmamın sebebi, halkımızın, devlet kuruluşlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın çevre kirliliğine karşı ilgisiz kalması veya ilgilenenlerin sayısının çok az olmasındandır.
            Toprağımızı, suyumuzu, havamızı, doğal varlıklarımızı kurtarabilmemiz için; Karacabey Ovasını TEMA Vakfı’nın önderliğinde, “Bereketli Büyük Ova” olma çalışmalarının başlatılması ile kazanabiliriz. Ancak bunun olması için sivil toplum kuruluşları ve Ziraat Müdürlüğü’nün el ele vermesi gerekir.
            Çocuklarımız, gençlerimiz hatta bazı yetişkinlerimiz TEMA Vakfı’nı sadece ağaç diken kuruluş olarak algılıyor. TEMA’nın erozyonu önlemek için; ağaç dikimine önem verdiği söylenebilir. Ancak önceliği “TOPRAK”tır.
            Onsekiz yaşına giren TEMA sizlerle daha da güçlenmek istiyor. Desteklerinizle, doğamızı kirletenlere karşı durun. Erozyonla mücadele kervanına sizde katılın.
            TEMA’ya katılarak, şikayet edenlerden değil, çözüm üretenlerden olalım.
            TOPRAĞINA SAHİP ÇIK!
            TÜRKİYE ÇÖL OLMAYACAK…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.