Tecavüzcüden koca olur mu?

“Fatmagül’ün suçu ne?”
Hakikaten de bütün bu olanlarda Fatmagül’ün suçu ne?
Sevdiğine uzaktan da olsa bir hoşça kal diyebilmek için doğup büyüdüğü köyünün kayalıklarına yalnız başına gitmek mi?
Ve sonrası malum.
Uzun uzun anlatmayalım.
Çoluk çocuk herkes en ince ayrıntısına kadar biliyor nasılsa…
****
Bir tecavüzün ardından yaşananlar, o tecavüzün mağduru dışında herkesin tertemiz ve günahsız olduğunu ispat etmeye çalışıyor nedense. Esas mağdur olansa her türlü aşağılamaya ve eziyete müstahak.
Tecavüzcülerin kendilerini aklama bahaneleri hazırdır.
Kız açık-saçık giyinmiştir, gece vakti yalnız başına dışarıya çıkmıştır, işvelidir, cilvelidir, biraz oynaktır, yani kısacası kız kuyruk sallamıştır. Bu durumu da hak etmiştir.
Bedeninin güçsüzlüğüyle kendisine musallat olan erkeğe/erkeklere karşı koyamayan çocuk yaştaki genç kız, O mu hak etmiştir bu durumu? O mu tahrik etmiştir yani?
Sonra da yaşadığı o insanlık dışı muamelenin ardından neye uğradığını anlamadan, bütün okların üzerine doğrultulduğu bir hedef tahtası haline gelivermiştir .
Şaşkındır, korkuyordur, çaresizdir.
Kimse de sormaz ki hali nedir?
Ortada temizlenmesi gereken bir durum vardır. Herkes bu temizliğin nasıl yapılacağının derdine düşmüştür.
Oysa ki onun hem bedeni hem de ruhu, üzerinden yıllar geçse dahi onarılamayacak büyük bir yara almıştır. Sevgiyle sarıp sarmalayan, hayallerini tekrar canlandıran, hayatına kaldığı yerden devam etmesini sağlayan tek bir Allah’ın kulu yoktur yanında.
Ah, ben de konuşuyorum işte!
Ne hayatı, ne hayali, ne sevgisi?
O sadece zamanı gelince satılacak bir mal. Satılma zamanı gelene kadar da sağlam kalması lâzım. 12-13 yaşına vardı mı parayı basana verilir gider.
Bir an önce yerine yerleştirmek lâzım. Olur da başına bir hal gelirse elde kalır mazallah.
Başına bir hal gelmiş olanı da ver tecavüzcüsüne gitsin. Elde kalıp insanın başını derde sokacağına.
Bu işi yapan da hapse girmekten kurtulur aynı zamanda. E kızı da artık başka bir alan olmaz zaten. Etraftaki azgın erkeklerin eline de düşmemiş olur böylece.
Başında bir “koca”sı olur fena mı? O biçare kız o “koca”nın bilmem kaçıncı karısı olsa dahi ne fark eder.
Ömrü billah aynı tecavüzü yaşayacak olsa da ne fark eder.
Hem; ha bir kere tecavüz etmiş, ha ömrü boyunca…
Eninde sonunda kocası değil mi? Kadına mı soracak bir de…
****
Bu anlattığım bir tecavüzün ardından yaşananlardı.
Bir de bu olayı planlayan sevdalılar vardır. Kızın başkasına verileceğini duyunca delikanlı da kız da dellenirler ve son çare olarak da kaçarlar, kaçırılırlar .
Buna tecavüz de denmez zaten. Ortada rıza vardır. Evlenebilmek için tek çarenin bu yol olduğunu düşünmek vardır.
Bu da çok riskli bir yoldur aslında. Sonu ölümle de bitebilir, onların istediği gibi, nikâhla da…
****
Büyük kentlerde yaşananlarsa bunlardan çok daha vahşice yaşanıyor.
Herhangi bir adam hayatında bir kere bile görmediği bir kadını savunmasız bir durumda kıstırabiliyor.
Sokakta oyun oynayan bir çocuğu herhangi bir şekilde kandırıp tuzağına düşürebiliyor.
Asansöre yalnız binen bir genç kıza saldırabiliyor.
Bisikletiyle dünya turuna çıkmış bir kadına tecavüz edip öldürebiliyor.
Bebeklere, yeğenlere, kuzenlere, kardeşlere, hâttâ ve hâttâ evlatlara musallat olabiliyor.
Normal yolla arkadaşlık edemeyen, ilişki kuramayan, konuşamayan, paylaşamayan insanlar; kadın-erkek yakınlığını sadece cinsellik olarak görüp o kadının bedenini nefislerini körlemek için kullanıyorlar, geçici olarak ateşlerini söndürüyorlar.
Cinslerin birbirlerinden uzak yetiştirilmeleri, erkeğin de kadının da öncelikle “insan” olduğunu öğretmiyor demek ki onlara.
Kendi insanlığının farkında olmayan da karşısındakine karşı böyle bir duygu taşımıyor elbette.
Bu ayrıştırma ve yasaklamalar sonucu sevgi dolu, aşk dolu yaşanabilecek her şey de şiddetle, korkuyla ve nefretle yaşanıyor.
Böyle durumlarda bu yaşananlara geçici çözümler bulmaya çalışılacağına, yaşanmış olanlara ağır cezalar verilerek ve en önemlisi de, bu olayların yaşanmaması için gereken eğitim Millî Eğitim sistemine yerleştirilerek gereken önlemler alınamaz mı?
Uzun zamana yayılan bu uygulamalar sayesinde kendini kontrol edebilen insanlar yetiştirilemez mi?
Bu durum kontrol altına alınamazsa bu gidişle toplumun bir yarısı saldırganlardan, bir diğer yarısı da mağdurlardan oluşacak.
Sakın “bana olmaz” demeyin.
Unutmayın ki bütün kadınlar potansiyel “mağdure” lerdirler…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.