Suçlu yine Atatürk…

Bu ülkeye ne kadar da büyük kötülükler etmiş (!). Saraya damat olup rahat etmek varken gençliğini savaş meydanlarında geçirmiş. Boynunda Padişahın idam fermanı ile işgalci emperyalistleri ülkesinden kovmuş, istese Padişah, hatta Halife olabilecekken böyle bir yönetimin Türk ulusuna yakışmayacağını düşünerek halk idaresi kurmuş. Türk halkının henüz hayal bile etmediği devrimleri ulusuna armağan etmiş, ne yazık ki genç denilecek yaşta aramızdan ayrılmış bir büyük lider Atatürk…

Dünyada ulusuna böylesine önderlik edip bu kadar haksız saldırıya uğrayan başka bir kahraman var mıdır?

Atatürk'e bir saldırı hazırlığı da Muğla'nın  Yatağan ilçesinde çevrilen bir filmle yapılıyor.

Bazı dostlar da konuya film çevrilmesi sırasında elde edilen ekonomik girdiler açısından yaklaşıyor. 11 yıllık AKP iktidarında iyice yoksulluğa itilerek makarna bulgur karşılığında oyu satın alınan halkımızın günde 40-50 TL yevmiye ile figüran olmasına seviniliyor.

Ürettiği zeytinyağı marketlerde 20-25 liraya satılırken 3-5 liraya satmak zorunda kalan köylülerimiz de senaryosunu bilmediği, nelerin hedef alındığının farkında olmadığı filmlere meze yapılıyor.

Yatağan'ın Bozüyük beldesinde çevrilen “Sürgün İnek” adlı filmin neye hizmet ettiğini bilmeden sırf bölgede çevrildiği için şimdiden bitmemiş filmin gönüllü reklamcısı olurken son derece dikkatli olmak gerekiyor.

Çevrilmekte olan film yerel basında olduğu kadar İstanbul basınının da ilgi odağı oldu. Üstelik şimdiden siyasi bir içerikle reklamı yapılıyor. Reklamı yapacak gazeteciler İstanbul'dan Milas havaalanı yolu ile Yatağan'a getirilip film setinde ağırlanıyor. Şimdiden tanıtımı yaptırılıyor.

Film büyük basında “28 Şubat filmi” olarak anılıyor. Zaten gösterime gireceği tarih olarak da 28 Şubat 2014 veriliyor. Filmin reklamını yapan çevrelerin siyasal kimliklerine bakarak bazı ip uçlarını elde ettiğimiz gibi “28 Şubat filmi” olma konusuna yapımcılardan hiçbir itiraz da gelmiyor.

Bir başka deyişle adına 28 Şubat süreci denilen Erbakan-Çiller döneminde azgınlaşan gericiliğe dur diyen 28 Şubat 1997 kararları bu kez Yatağan Bozüyük'te çevrilen bir film ile hedef alınırken esas hedefe ise Mustafa Kemal Atatürk konuyor.

Bu işler yapılırken de filmin konusunu gerçek hayattan aldığı söyleniyor.

Olaylar bu şekilde kurgulanırken kafaları karıştırmak için her türlü hileye başvuruluyor. Hilelerin hangisini sayalım?

Önce filme konu olan olayı anımsatalım: Malatya'nın  Yeşilyurt ilçesinin Kadiruşağı köyünde bir vatandaşın ineği ilkokulun bahçesine girerek Atatürk büstünü devirir. İşgüzar yöneticiler olayı abartır, ya da kasıtlı olarak o hale getirilir ki köylü sorgulanır. İneğin sahibi korkar ve ineğini elinden almasınlar diye komşu köye gönderir. Olay abartılı şekilde basına yansıtılır. Ve sonunda suçlu bulunur. 

Suçlu 28 Şubat, okulun bahçesindeki Atatürk büstü dahası büstte sembolleştirilen Atatürk'tür.

Ne var ki küçücük (!) bir ayrıntı gizlenmektedir. Olay 28 Şubat'tan 12,5 yıl sonra, AKP iktidarının işbaşına gelişinden 7 yıl sonra gelişmiştir. Yani artık AKP iktidarının her şeyiyle Türkiye'nin üzerine çöktüğü, soruşturmayı açan, açtıranların AKP tarafından atandığı, eğer kendi adamları değilse dilediklerince sürüldüğü dönemdir.

Dahası 28 Şubat dönemi öylesine geride kalmıştır ki artık basında 28 Şubat ağır saldırılara uğramakta, cadı kazanı kaynatılıp tutuklama listeleri ilan edilmektedir. “Ergenekon” davası bütün hızıyla sürmekte, ülkenin her yerinde yapılan kazılarda eliyle konmuş gibi cephaneler bulunmaktadır. Silivri esir kampı kuvvet komutanlarını, rektörleri, aydınları, gazetecileri, parti genel başkanlarını almaz olmuştur.

Özetle AKP'nin yargı başta olmak üzere her şeye egemen olduğu bir dönemdir. Eğer ortada bir abartı hatalı soruşturma varsa sorumlusu 7 yıllık AKP iktidarıdır.

Bu arada bir ilkokulun bahçesinin nasıl olup da bu kadar korumasız olduğu, bir ineğin nasıl olup bahçeye girdiği, çocuklar varken böyle bir olayın olması halinde nelerin yaşanabileceğini sorgulamak hiç kimsenin aklına bile gelmez. Devr-i AKP'de okullar çocuklara kapalı, ineklere açıktır.

Film tamamlandığında nasıl bir kurgu ve hangi diyaloglarla karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Ama niyet belli olmuştur.

Filmin başrol oyuncusu Hasan Kaçan'ın film çekimleri başlamadan 1 ay önce Taksim Gezi Parkı olayları sırasında eylemciler adına Başbakan ile 5 saat görüşüp, görüşmeden çıktıktan sonra “Gezi Parkı pislik ve idrar kokuyor” dediğini ne çabuk unuttuk?

Yatağan'da, Bözüyük'te film çekilmesi önemli bir kazançtır. Ama kazanç uğruna nelerin kaybedildiğine dikkat edilmelidir. Bozüyük “Bollywood” olacak diye Atatürk'ün kemiklerini sızlatmayalım.

Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Milli Aydın Alayı İl Müftüsü Bozüyüklü Hacı Süleyman Efendi'yi mezarında ters döndürmeyelim.

Bozüyük Bollywood olacak diye, Atatürk'e sinsice saldıracak filmler yapılacağına Hacı Süleyman Efendinin “Baba Ocağı” olarak kalsın.   

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.