Şu “Tarafsız Medya” ne tarafta?

Zaman sana uymazsa sen zamana uy.
Zaman büyük bir öğretmendir, yalnız ne yazık ki daima öğrencilerini öldürür.
* Zamanın, kime dost, kime düşman olacağı bilinmez.
* Ahmaklar zamanı nasıl öldüreceğini, akıllılar ise nasıl kazanacağını düşünür.
* Ey insan, zaman sensin, sen iyi olursan zaman da iyidir, eğer sen kötü isen zaman da kötüdür.

‘Zaman’lı atasözleri ile yazıya başladığımı görünce yazının nereye gideceğini anlamışsınızdır.
Zaman Gazetesi el değiştirdi malum.
Ben de zamanda bir yolculuk yapayım ve dört yıl evvelsinden ettiğim kelamları kulaklarından tutup bugüne getireyim istedim.
Taraflı taraflı yazanlara neler demişim, basını ve gazeteciliği nasıl değerlendirmişim okuyalım bir:
****
Basın ve gazetecilik, haber alma meraklıları ile haber verme meraklıları tarafından yaratılmış bir meslek olmalı.
Adı üzerinde, jurnal.
Jurnal Osmanlıca’da ilk önce gazete ve rapor mânasına kullanılırken sonradan hükümete ihbar gibi olan hâdiselere denilmeye başlanmış. Sözlük anlamı olarak “ihbar, şikâyet, polis raporu, insanı kötüleyerek verilen haber veya rapor ya da yaşananların günü gününe yazıldığı defter, günlük” anlamına geliyor.
Jurnalcilik ispiyonlamak anlamında olduğu zaman pek muteber görünmese de, gazetecilik olarak insanların haber alma arzusuna cevap verdiğinde jurnalden vazgeçilmiyor.
Haberi kaynağından bulup çıkartmak, çarpıtmadan aktarmak, sahip olduğu bilgileri şantaj amaçlı kullanmamak, sağına soluna meyletmemek gazeteciliğin şartları.
Habercinin görevi haberi halka yorumsuz sunmak, yorumcunun görevi ise haberleri kendince yorumlamak.
Kısacası;
Yorumlar yazara ait, haberler kamuya…
Haberler tarafsızlığını yitirmeye başlamışsa eğer, gazete de itibarını yitirmeye başlamış demektir.
Taraflı olan gazete artık ne tuttuğu taraf tarafından, ne de tutmadığı taraf tarafından gazete yerine konulmaz.
Artık o sadece birilerinin icraatını anlatmak ya da birilerini karalamak için kullanılan bir neşriyattır. Gerektiği kadar kullanılır, miadı dolunca da çöpe atılır.
Maalesef ki artık tarafsız haber verebilen bir televizyon ya da bir gazete bulmak imkânsız.
Görüyoruz ki hepsi bir diğerine cephe almış.
Gazetecilikten gelmeyenlerin sahip olduğu basın yayın kurumları bu cephelere nefer olarak katılmış. Kılıçlar kuşanılmış, bu yeni kanunlara uymayanların da kelleleri alınmış.
Gazetelerin -gözümüzün önünde yaşanan haberleri- veriş şekillerine bakıyorum da; onları, yeterince pişmemiş bir eti farklı soslara bulayıp yememiz için önümüze getiren beceriksiz aşçılara benzetiyorum. Bulanan sosun lezzeti etin lezzetine baskın geldiğinde insan ne yediğini bilmez ya hani. Hani sonra da midesine oturur. Hani sosa bulamış olmak sosun altındaki etin gerçeğini değiştirmez.

Onlar da gerçekleri kendilerine göre bir sosa bulayıp millete yedirmeye çalışıyorlar.
Gerçekler değişmese de, yedirilmeye çalışılan her ne varsa hepsini yiyen de var yemeyen de…
Haberleri coşkulu yorumlarla ya da sinsi imalarla yayınlayarak taraf oldukları tarafa şirinlik edenler, okurlarına haksızlık ettiklerinin farkında da değiller.
Ve bunu her iki taraf da aynı ölçüde ölçüsüzce yapmakta.
Kişiler ya da görüşler haberlerin üzerine çıkmakta.
Dinleyenlerin kulakları ya alkıştan ya da ıslıktan sağır olmakta.
****
Tarafsızlığını koruyabilen basın özgürdür aslında. Özgürlüğünü koruyabilen de bir o kadar tarafsız.
Özgürlük ve tarafsızlık bir çarkın dişlileri gibi birbirini tamamlar.

Çarkın dişlilerini geri sararsak eğer;
Tarafsızlığını koruyamayan basın özgürlüğünü kaybeder, özgürlüğünü koruyamayan da tarafsızlığını.
Paçayı çarkın dişlilerine kaptırandan geriye ise çark’a biat etmek zorunda olan biçare bir köle kalır…
****
Yazıyı günümüze dönüp tamamlayalım:
“Ya da bugün gördüğümüz üzre gazete darma duman edilip itinayla ellerinden alınır…”
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.