Sömürünün Sonu
Size uzak bir ülkeden bahsetmek istiyorum. Uzak Doğu’daki bir adalar ülkesi Filipinler’den.
Filipinler’in yüzölçümü 300.000 km. Türkiye’nin yüzölçümünün yarısına yakın. Nüfusu ise seksen milyonu aşkın. 7107 adet ada ve adacıktan müteşekkildir. Nüfusun çoğunluğunu Malaylar teşkil etmektedir. Halkın çoğunluğu Hıristiyan.
Zengin maden yataklarına sahip olan Filipinler bu madenleri işlenmemiş olarak dışarıya satmakta. Sanayisi gelişmemiştir. Birazcık gelişme imkanı bulabilmiş tekstil sanayi kuruluşları Manila kentinde toplanmıştır.
Filipin adaları 15. yüzyılda İslam dininin, 17. yüzyıldan itibaren de İspanyol ve Katoliklerin etkisine girmiştir. 1898 yılında ABD’nin işgaline uğramış; Manuel Quezon önderliğindeki milliyetçilerin ayaklanması ile 1935 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. Yeni kurulan devlet federal bir cumhuriyettir.
2. Dünya Savaşında önce Japonların ve daha sonra da ABD’nin ikinci kez işgaline uğramış. Fakat bu işgal 1946’ya kadar sürmüş ve yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur.
1972 yılında Ferdinand Markos iktidarı mutlak olarak eline geçirince, Filipinler için zor yıllar başlamıştır. Markos, ABD yanlısı politikalar ile ülkeyi her geçen gün yaşanmaz hale getirir. Yolsuzluklar ayyuka çıkar. Halkın geniş tepkisi neticesinde vaziyeti kurtarabilmek için seçimlere gider. Fakat ne yazık ki; seçimlere hile karıştırıldığı iddiaları neticesinde çıkan toplumsal olaylar karşısında gücünü kaybeden Marcos, ailesi ile birlikte ülkeyi terk eder.
Eşi Amelia Markos’un lüks düşkünlüğü olayların üzerine tuz biber eker. Harcamaları dünya basınında alay konusu haline gelir. Söylentilere göre, Başbakanlık Sarayının odaları elbise ve ayakkabı gardıroplarını almaz olur.
Emperyalist ülkelerin klasik bir dış politikası vardır. Ülkeleri sömürmek için, o ülkelerin iktidar sahiplerini fütursuzca kullanırlar. Kullandıkları iktidar sahiplerinin halkın nezdindeki güveni erozyona uğradığında, iktidardan düşmelerinin sağlanmasına yardımcı, hatta önayak olurlar. Tabii bu arada, kullanacakları alternatif kişilerin de iktidara gelmesini temin ederler.
Filipinler’de de aynısı uygulandı. Corazon Aquino liderliğindeki muhalefet geniş bir halk ayaklanması sonucunda iktidarı ele geçirdi. Diktatör Markos ve eşi Amelia Markos ülkeyi terk etti. Kendisini kullanan ülkece kabul olunmadı.
Corazon Aquino’yu iktidara getiren emperyalist güçler, onu da bir süre kullandılar ve sonra onu da lavobaya süpürdüler.
Netice ne oldu diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Hemen açıklayayım. Ülkede yolsuzluk ve sömürü son hızı ile sürmekte. Halk perişan durumda. Televizyon ekranında gördüğüm bir annenin, çöp konteynırından topladığı tavuk parçalarıyla çocuklarını beslemesi gözümün önünden hiç gitmiyor. Emperyalist ülkelerin, geri kalmış ülkeleri; sizi kalkındıracağız vaatleriyle ne hale getirdiklerini görebilenler için durum ortada.
Filipinler ile ilgili bu bilgileri edindikten sonra kendi kendime Bimeşehin şarkısını mırıldanmaya başladım.
Kimseye etmem şikayet
Ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi
Baktıkça istikbalime.
*Mücrim:Suçlu