Soğuk-karanlık ve direniş

Konumuz soğuk ve karanlıkta direnmeyi sürdüren Yatağan işçilerinin sıkıntısı değil. Tam tersine ülkeyi soğuktan ve karanlıktan kurtarmak için süren direnişin anlaşılamamış olması. Yani bizim sıkıntımız…

Bir haftadır bütün Türkiye dondurucu bir soğukla mücadele ediyor. Bu soğukta Yatağan Termik Santrali önünde direnen işçiler açlık greviyle de desteklenen kavgalarını sürdürüyor. Yatağan'daki çadırda işçilerin direnişi sürerken ülkenin bütünü de belli bir sırayla karanlığa teslim oldu. Ülkede enerji krizi başlamıştı. Elektrik kesintisinin arkasından da yanmayan kaloriferler nedeniyle soğukla mücadele başladı.

Sanayide alt üst olan üretim kopukluğunu ise tahmin bile edemiyoruz. 

İşte Yatağan işçilerinin mücadelesi bu tabloya teslim olmamak içindi. Ne yazık ki bunu kimse anlayamadı.

Ülkeyi dışa bağımlı enerji politikalarına teslim edenlere bu uyarılar yıllar öncesinden yapılmasına rağmen dinlemediler. Uyarıları yapanlara bazen “komünist” dediler. Bazen “bozguncu”. Bazen de “istemezükçü”…

Sonuç olarak ülkemizde elektrik enerjisinin yarıdan fazlası doğalgazla elde edilirken, bir kısmı da petrol ürünleri ve ithal kömürden elde edildi. Buna bir de kentlerin doğalgazla ısıtılması eklenince her kış aynı tablo tekrarlanmaya başlandı. Bu durumda ısınma ile ilgili doğalgazı (esas olarak teknik nedenlerle) kesemediklerinden gaz yutan termik santrallere gaz akışını durdurdular. Bu santraller yedek yakıt türü olan LNG, Motorin ve Fuel-Oil yakıtları için hazırlıklarını yapmadıkları için enerji üretimi durdu. Artan soğuklarda kısa ve karanlık kış günlerinde enerji talebi karşılanamayınca da bütün Türkiye'de önceden haber verilmeksizin elektrik kesintileri başlatıldı. “Karanlığı dolaştırmak” adı verilen bu kesintilerle tüm ülke Ortaçağ karanlığı yanında bir de gerçek karanlığa büründü. Elektrik enerjisi olmayınca kalorifer sistemleri de çalışamadığı için doğalgaz tüketimi aşağı çekilmiş oldu.

Tam da bu sırada ortaya  elektrik karaborsacıları çıktı. Yıllardır uygulanan DUY (Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği) nedeniyle süren karaborsa elektrik alımı devreye girdi. Ülkede kesintinin olduğu saatlerde elektrik enerjisinin toptan alım fiyatı 2 liranın üstüne çıktı. Oysa aynı enerji şu anda vergiler dışta tutulursa vatandaşa perakende olarak 21,5 kuruşa satmaktadır. Bir başka deyişle kamu, enerji karaborsacılarından aldığı elektrikte tam 10 kat zarar etmektedir. Bu para dolaylı olarak vatandaşın cebinden çıkmaktadır.

İşte Yatağan işçileri bu soygunun önlenmesi için direniyor. Kendi iş güvenceleri için değil. Bizler için. Eğer şu anda halen kamunun elinde bulunan barajlar ve termik santraller olmasa elektrik faturalarımızın ne kadar kabaracağını tahmin bile edemeyiz. Tam bir soygun düzeni işlemeye başlayacak.

Enerji kesintilerinin yaşandığı saatlerde Ankara'da Başbakanlığa ve Enerji Bakanlığına birkaç yüz metre mesafedeydim. TMMOB tarafından gerçekleştirilen ve 3 günlük 9. Enerji Sempozyumu sürmekteydi. Sempozyumda tam da bu gerçekler dile getiriliyordu ve salonda Enerji Bakanlığı adına bir tek temsilci yoktu. İşte bu sırada da elektrik kesintisi yaşandı. Hem 3 gün üst üste.  Tam da yabancı konukların bildirilerini sunduğu sırada.

Her fırsatta Avrupa'ya rezil olmaktan söz edenlerin yüzlerinin kızarmadığını biliyoruz. Yıllar öncesinden bütün uyarıları yapmamıza rağmen bizim yüzümüz kızardı.

Enerjinizin vanasını, elektriğinizin şalterini bir kez yabancıların eline verdiğinizde işte bu duruma düşersiniz. Enerji politikalarını yönetenler bu duruma düşeceklerini bildikleri halde hiçbir önlem almadılar.

Doğalgaz sıkıntısını aşmanın yolu Rusya, İran, Azerbaycan, Cezayir ve Nijerya'dan gaz alımını artırmakla çözülmüyor. Normal koşullarda günlük 180 milyon metreküp olan doğalgaz tüketimi soğuklar nedeniyle bir anda 230 milyon metreküpe çıktı. Yapılan dışalım anlaşmalarındaki koşullar bir yana BOTAŞ'ın günlük gaz iletim kapasitesi 190 milyon metreküpün üzerine çıkamıyor. Zira boru hatları daha fazlası için yetersiz. Doğalgaz santralleri devre dışı kaldığında diğer santrallerden elektrik sağlansa bile bu kez elektrik iletim hatlarının yetersizliği devreye giriyor.

Özetle bırakın soğuk hava koşullarını yıllardır gazına muhtaç olduğumuz komşularımızla nerdeyse savaş halinde bulunan  ülkemizin teslim alınması bir doğalgaz vanasının kapatılması kadar basit hale getirilmiş.

İşte Yatağan'da direnen işçiler teslim olmazsa, ülkemiz de  enerji bağımlılığı nedeniyle teslim olmaktan kurtulacak.

Yatağan işçileri direndikçe hem karanlıktan, hem soğuktan hem de Ortaçağın karanlığından kurtulacağız.

Diren Yatağan…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.