Sihirli Evler..!

Türkiye kalkınmasını inşaat sektörüne bağladı. Üretmekten vazgeçen ülkemiz en çok üretimi, inşaat alanında yapıyor. Bu durumda bir yandan kent yağmacılığı, bir yandan arsa rantı artarken toplum yoksullaşıp müteahhitler ve bankalar zenginleşiyor. Zaman zaman da bu alanda büyük fiyaskolar, iflaslar, dolandırıcılıklar ortaya çıkıyor.
Bu durumda gazete ve TV ekranlarının reklam verenleri de inşaat sektöründen çıkıyor. Örneğin “Jet Fadıl” türünden biri çıkıp gazetelere “sihirli evler… Bu evlerde oturanlar girdiği bütün sınavlardan başarıyla çıkıyor” türünde bir ilan verse evler kapış kapış gidecek.
Türkiye’de bir başka büyük sektör de dershanecilik alanı. Aileler çocuklarının başarılı olması için varını yoğunu dershanelere yatırıyor. Evlerini, tarlalarını çocuklarının geleceği için satıp sınava hazırlanmasını sağlıyor. Bu alandaki pasta o kadar büyük ki iktidar ile cemaat sırf bu nedenle birbirine girdi. İlkokulda başlayan sınavlar üniversite bitip bir işe yerleşmekle bile bitmiyor. Hayat boyu dershane ve sınav sürüyor.
Pastanın büyüklüğü nedeniyle sınavların dürüstlüğü de şüpheli hale geliyor. Bu nedenle geçen yıllarda şifre yolsuzluğu, KPSS yolsuzluğu, Polis Okulu Giriş Sınavı yolsuzluğu, Askeri okullar sınavı yolsuzluğu gibi neredeyse bütün sınavların yolsuzluğu konuşuldu. Bu sınavlar tartışılırken işin ucu hep cemaate dayandı. Ya da iktidarın işine öyle geldi.
Dünkü Aydınlık gazetesinde yayınlanan ve başka yayın organlarında da yer alan haber bizim aklımıza sihirli evleri getirdi. Aydınlık’tan Sezim Özadalı’nın haberi 2010 yılındaki KPSS sınavındaki yolsuzlukla ilgili. Hazırlanan bilirkişi raporuna göre sınavda tam puan alan 52 kişi aynı evde oturuyormuş(!) Yine bu sınavda aynı puanı alan 268 kişi aynı adreste oturuyorlarmış. Demek ki cemaatin sihirli evlerinde oturmak aynı zamanda sınav kazanmak ve bir işe girmekle eş anlamlı.
“Ev alma komşu al” atasözü yerine “ev alma cemaate gir” atasözü de geçebilir.
Sezim Özadalı’nın haberinde yer alan bilirkişi raporunun devamı işin boyutunu bütün çıplaklığı ile gösteriyor:
Eğitim Bilimleri alanında 120 ham puan alan 350 adaydan 93 adayın birinci derece akraba olması (70’i karı-koca), 100 ve üzerinde ham puana sahip olan 3 bin 227 adayın 579’unun 1. derece akraba olması (446’sı karı-koca), Genel Yetenek alanında 60 tam soru yapan bin 29 adaydan 240’ının 1. derece akraba (101’i karı-koca) olması, 58-60 arası ham puan alan 3 bin 740 adaydan 690’ının 1. derece akraba olması (220’si karı-koca).
Önceki yıllarda sınava giren kişilerin hileli sınavda puanlarını iki katına çıkarması da bilirkişi raporuna yansıdı. Bilirkişi raporunda, “Eğitim bilimleri alanında 100-120 arası ve Genel Yetenek ile Genel Kültür alanlarında 58-60 arası ham puan alan adaylardan 31’inin 2006-2009 yılları arasında 70 ve altında ham puan aldıkları, 66 adayın ise önceki sınavlarda 35 ve altında ham puan almaları, buna karşılık bu adayların 2010 yılında ortalama iki kat fazla ham puan almaları…
Bu sınavda cemaat ile işbirliği halinde olan karı kocalar arasındaki “uyum” da artıyor ve aynı sorulara aynı yanıtları veriyorlar. Üstelik “başarı” oranları da birdenbire 2 kat yükseliyor.
Cemaat ile iktidar arasındaki kavga büyüdükçe daha pek çok gerçek su yüzüne çıkacak. 12 yıldır iş başında olanlar daha ne kadar “aldatıldık” masalı anlatacak, onu da göreceğiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.