Şiddet yasayla değil, vicdanla önlenir!

 

Karacabey Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Rukiye Deniz, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” nedeniyle yayınladığı mesajında; “Kadına yönelik şiddeti kanunları değil, vicdanları değiştirmekle” mümkün olacağını söyledi.

Deniz, “Bizim inancımız, değil bir insanı, bir karıncayı bile incitmeyi yasaklayan bir inançtır. İslam dini; “cennet anaların ayakları altındadır” diyerek kadına en büyük değeri vermiştir. Elbette kadına yönelik şiddeti engelleyici tedbirler alınmalıdır. Elbette her türlü yasal düzenleme gerçekleştirilmelidir. Ancak bizce bunlar yeterli olmaz. Çünkü şiddeti kanunla bir yere kadar önleyebilirsiniz. Asıl olan kanunları değil, vicdanları değiştirmektir. Bunun yolu da önce ahlak ve maneviyat diyerek vicdanlara manevi değerleri yerleştirmektir” dedi.

Toplumun temelini ailenin, ailenin temelini ise kadınların oluşturduğunu anımsatan Rukiye Deniz, kadının ihmal edildiği, haklarının gasp edildiği, ikinci sınıf muamele gördüğü, şiddet ve ayrımcılığa maruz kaldığı bir toplumun sağlıklı gelişebilmesinin olanaksız olduğunu dile getirdi.

Anadolu Kadını'nı Erdem Beyazıt'ın, bir şiiriyle tarif eden ve; “Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak- Yaslandın mı çınar gibidir onlar, sardın mı umut gibi” diyen Rukiye Deniz, İstiklal mücadelemizin kadın kahramanları Nene Hatun ve Kara Fatma'yı Anadolu kadının efsane örnekleri olarak tanımladı.

Deniz, “Onların fedakarlıklarını anladığımız ve mücadelelerini örnek aldığımız ölçüde, bizim için 8 Mart anlam kazanacaktır. Aksi takdirde basit kutlamalar, rutin sloganlardan öteye geçemeyecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Saadet Partisi olarak kadına yönelik her türlü baskı, şiddet ve ayrımcılığa karşı olduklarını vurgulayan Deniz, mesajını şu sözlerle tamamladı: “Ülkemiz maalesef kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın dramatik örnekleriyle doludur. Bu konuda ortaya konan yasal çabaların yetersiz kaldığı da aşikardır.

Kadınlar toplumda hak ettiği yeri, hak ettiği şekilde almalıdır. Ancak burada maalesef ciddi bir çelişki vardır. Bir yandan kadın toplumsal hayata katılsın denilmekte ancak öbür yandan başörtülü-başı açık ayrımı yapılarak engel konulmaktadır. İnancı gereği başını örten yüz binlerce hanım kardeşimiz, sırf bu yüzden mesleğini yapamamaktadır. Toplumumuzun önemli bir bölümünü başörtülü hanımlar oluşturmasına karşın, halen TBMM'de başörtülü bir milletvekilinin bulunmaması bu çifte standardın en somut göstergesidir. Kadın hakları konusunda samimi bir irade ortaya konacaksa, öncelikle bu çifte standart ortadan kaldırılmalı, Kılığı, Kıyafeti, inancı, mezhebi ne olursa olsun kadına yönelik her türlü ayrımcılık son bulmalıdır. Bu temenni ile bütün kadınlarımızın 8 Mart dünya kadınlar gününü kutluyor, Yeniden Büyük Türkiye ve Adil Bir Dünya diliyorum.

Biz kadını baş tacı eden, Allah'ın kıymetli bir emaneti olarak gören ve inanan bir medeniyetin mensuplarıyız. Dünya milletleri tarihine baktığımızda şahit olacağınız gerçek şudur ki; diğer bütün medeniyetler kadını alçaltırken İslam medeniyeti kadını yüceltmiş ve haklarını iade ederek koruma altına almıştır.

Ahlak ve maneviyatın zayıflaması tek tek her ferdi nasıl etkilemiş ise kadınlarımızı da maalesef etkilenmiştir. Ahlaki ve manevi eğitimden yoksun bir toplum ne kadının ne annenin ne ailenin ehemmiyetini idrak edememekte ve maddeci bir bakış sergilemektedir. Son zamanlarda gündemden hiç düşmeyen kadın cinayetlerinin, kadına karşı her türlü şiddetin yegâne sebebi budur.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.