Şeytan bağlaçta saklı

Haber başlığını görünce “Aman,” dedim, “sayın büyüğümüz ne kadar kendini geliştirdi, ne kadar hakkaniyetli, ne kadar aklıselim konuşmuş böyle, bravo kendilerine!”…
Sonra haberin detaylarını okudum meraklı bir heyecanla. O da kesmedi kalktım haberin videosunu izledim.
Yine bir “Aman!” dedim. “Aman be kızım sen akıllanmayacaksın. İnandığın şeye bak!”

Okuduğum ilk başlıkta kalsaydım her şey ne kadar güllük gülistandı oysa. Ülkede demokrasi zirve yapmış, hepimiz sevgi kelebeği gibi kanat çırpıyor, birbirimize sarılıp sarılıp kucaklaşıyoruz. Evet diyen ile Hayır diyen kol kola girmiş halay çekiyor. Hatta halay başı da muhalefetin lideri. Müzik de Dombra…
Ah ama keşke haberin devamını okumamış, videonun tamamını izlememiş olsaydım.
Lakin şeytanın işi yok, bir türlü ikna olmuyor. Daha çok oku, daha çok izle, daha çok öğren diye durmaksızın beni dürtüyor…

Başlık ne miydi?
Şuydu: “Hayır diyen de evet diyen kadar saygındır!”
Dediğim kadar varmış değil mi?

Bu cümlenin devamında ise şöyle diyordu Sayın Cumhurbaşkanı:
“Hayır diyen de evet diyen kadar saygındır ANCAK, Kandil hayır diyor, bölücü başı hayır diyor, Pensilvanya hayır diyor, Avrupa’da bir kısım liderler hayır diyor.”
Ve tüm bu söylediklerini kendisini dinleyen vatandaşlara onaylatıyordu. Onlar da Eveeeeet diyerek onaylıyorlardı alkış kıyamet. Lakin dinleyicilerin ne konuşanın ne konuştuğunu anladıklarını, ne de neyi alkışladıklarını bildiklerinden emin değilim.
Önceki konuşmalarda, konuşma anında söylenmemesi gereken aykırı sözleri bile hararetle alkışladıklarını hatırlayacak olursak…

Neyse, biz dil bilgimize geri dönelim.
Ancak, ama, fakat, lakin gibi bağlaçlar bazen cümlede karşıtlık yaratırlar ve kendilerinden önce gelen sözü çürütüp çöpe atarlar.
“Seni çok beğeniyorum AMA keşke boyun biraz daha uzun olsaydı.”
“Her sabah spor yapmanı takdir ediyorum ANCAK bakıyorum hâlâ gram oynamamışsın.”
“Güzel şarkı söylüyorsun LAKİN keşke sesin biraz daha güzel olsaydı.”
“Özgür olmana bayılıyorum FAKAT keşke bir de işin olsaydı.”

Hani Mükremin Çıtır kız kardeşi Lütfiye’nin imalı sözlerini hemen kavrayamaz ve annesine sorardı ya bir çabuk: Ne dedi bu kötü bişey mi söyledi?” diye, onun gibi işte. Lütfiye de öyleydi işte, vurur kaçardı. Mükremin Abi anlayana kadaaaar…

Bir şey söylerken aslında başka bir şey ihsas etmektir bu. Net olmamaktır. Dürüst olmamaktır.
Akıl oyunu diyeceğim AMA daha çok bir dil oyunudur.

O zaman biz de oynayalım biraz:
Biz de memleketin köprüsünden yolundan memnunuz AMA keşke geçişler bu kadar pahalı yapılmasa.
Biz de Ak Parti’nin referandum çalışmalarına saygı duyuyoruz ANCAK keşke bu çalışmalar için devlet imkânları kullanılmasa.
Biz de mağazalarda her türlü ürünün bulunabiliyor olmasını takdir ediyoruz FAKAT keşke bunları alabilecek paramız olsa.
Biz de Suriyelilerin insanca yaşama haklarını önemsiyoruz LAKİN keşke onlar yüzünden bizim insanımızın canı bu kadar yanmasa.
Biz de herkesin bir aracı olmasını destekliyoruz AMA keşke yakıt bu kadar pahalı satılmasa.
Biz de doğal gazla ısınmayı daha çok seviyoruz ANCAK keşke vananın başında başka bir el durmasa.
Biz de toplumun daha ahlâklı yaşamasını istiyoruz AMA keşke toplum ahlâksızlıklara boğazına kadar batmasa.
Biz de kadınlarımızın sokaklarda özgürce dolanmasını istiyoruz LAKİN keşke kadın cinayetlerinde rekor kırılmasa.
Biz de çocuklarımızın iyi eğitim almalarını istiyoruz FAKAT keşke gittikçe müspet bilimden daha fazla uzaklaşan okullar açılmasa.
Biz de cumhurbaşkanımıza ses etmiyoruz ANCAK keşke cumhurbaşkanımız bize bu kadar bağırmasa.
Biz de ordumuzun ve kahraman Mehmetçiğimizin her daim yanındayız FAKAT keşke o çocuklar kendilerinin olmayan bir savaşta savaşmasa.
Biz de anayasamızın gün be gün daha fazla iyileştirilmesini istiyoruz LAKİN keşke bu böyle halkı ortadan ikiye düşmanca ayrıştırarak yapılmasa!

ZİRA, biz cumhuruz, siz de bu cumhurun cumhurbaşkanı…
Yetki de elinizde, devlet de elinizde.
Bu yetki ve sorumluluk dahilinde buyrun istediğinizi yapın.
LAKİN bu tek cumhur size yetmiyor olmalı ki başka cumhurlar yaratıp hepsinin tek başkanı olmak istiyorsunuz.

FAKAT tek adam olacağım derken “Yapacaklarımdan hiçbir zaman sorumlu tutulmayacağım!” şartını koşarsanız, kendinizi ölümsüz varsayıp “Benden sonra tufan!” kıvamında davranırsanız;
Bilirsiniz, bizim millet inattır biraz, sevmez bu kadar dayatmayı.
Bir bakmışsınız yağdırıvermiş güvendiğiniz beyaz dağlara kahverengi karları…
Bir kez daha AMAN diyeyim!

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.