Devletin Denetimi

Denetim, en küçük toplumsal birimlerde bile olması gereken bir kurumdur. Daha ileri giderek fertlerin bile kendi kendilerini denetlediklerini, özeleştiri yaptıklarını, vicdan muhasebesi ile huzur bulduklarını söyleyebiliriz.
Toplumsal kurallar ve hukuk sistemleri geliştikçe denetim sistemleri de belirli kurallara bağlanarak kurumsallaşır. Giderek her türlü yapı, gerek kendisi, gerekse dışındakiler tarafından denetime tabi tutulur. Yapılan işler kurallara uygun olsa bile denetimden geçmemiş olması bir eksiklik olarak görülür.
Kamu ya da özel ticari kuruluşlar, kooperatifler, siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, vakıflar, site ve apartman yönetimleri, spor kulüpleri ve dernekler, üniversiteler, banka ve sigorta kurumları, basın yayın organları, belediyeler, kaymakamlık ve valilikler, elbette en üst icra organı olan hükümetler bütün icraatları ile denetime tabidir.
Sadece tüzel kişilikler değil, makineler, düzenekler, kullandığımız aletler, kentlerimizdeki elektrik, su, gaz şebekeleri, sürekli kullandığımız taşıt vasıtaları, evimizdeki şofben, tuvaleti temizleyen rezervuar düzeneğine kadar pek çok sistem bir şekilde denetim altındadır. Bu nedenledir ki diken üstünde durmadan güvenli bir şekilde yaşamımızı sürdürürüz.
Ülkemizdeki bütün icra kurumlarının üstünde bir organ olan hükümetin de denetimi son tahlilde yurttaşlar tarafından yapılsa da esas olarak meclis tarafından yapılır. 140 yıla varan demokrasi geleneğimizde, 94 yıllık cumhuriyet tarihimizde bazı kesintiler olsa da hep meclis denetimi esas olmuş, bu denetim yapılamaz olduğunda büyük krizler yaşanmıştır.
Sayıştay denetimi ile devletin tüm parasal işlemleri denetlendikten başka bu denetim raporları son olarak meclis denetiminden geçer. Bunun dışında yine devlet harcamaları ve iktidarın diğer işlemleri meclisin siyasal denetimine tabi tutulur. Bu denetim 15 yıllık AKP iktidarı boyunca sağlıklı işletilemediği gibi, 16 Nisanda halk oylamasına sunulan anayasa değişikliği ile tamamen kaldırılmak istenmektedir. Hükümet kavramı fiilen yok edildiği gibi, güven oyu, gensoru, soru önergesi vb. denetleme kurumları yapılan rejim değişiklikleri ile yok edilmekte, ülkenin en üst icra kurumu denetim dışı bırakılmaktadır.
Ülkemizde şu anda 150 binden fazla dernek bulunmaktadır. Dernekler yasası gereği tüm dernekler yönetimlerinin yanında bir de denetim kurulu oluşturmak ve oluşturulan denetim kurulları aracılığı ile etkinliklerini denetlemek zorundadır. Bu denetimin yapılmaması, ya da raporlanmaması İl Dernekler Müdürlüklerinin cezai yaptırımı ile sonuçlanmaktadır. Dernekler bununla yetinmemekte genel kurullarında üyelerince de denetlenmektedir. Bütçeleri üç beş bin lira bile olmayan küçücük dernekler bile bu tür sıkı bir denetimden geçmekte iken bir ülkenin yüz milyarlarca liralık harcamaları, ülkeyi savaşa sokabilecek siyasal kararlarının denetim dışı kalması kabul edilebilir bir durum değildir.
Sadece bu nedenle bile halk oylamasında “HAYIR” demeliyiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.