Sevr Paranoya mı?

Artık o eski mahalleler kalmadı. Ama bir an için anılarımıza geri dönüp bakkalı, manavı kasabı ile özlemle andığımız o eski mahallemizi düşünelim. Mahallede bir zorba ortaya çıkıyor ve evinize komşu bakkaldan alışveriş yapmanızı yasaklıyor. Komşuluk ilişkilerinizin bozulmaması için bitişikteki bakkaldan alışveriş yapmaya devam etmeniz halinde çoluk çocuğunuzun can güvenliğinin kalmayacağını, hatta çalıştığınız işten attırılacağınız tehdidini de savuruyor türedi zorba…
Türedi zorba kimden alışveriş yapmayacağınıza karıştığı gibi, kimden alışveriş yapacağınıza da karışıyor. Üstelik ödemeyi nasıl yapacağınız, hangi cins para kullanacağınızı da belirliyor ve elinizde olmayan bir para ile yani zorbanın parası ile alışveriş yapmanızı istiyor. O paradan elinizde olmadığı için zorbanın kapısını çalıyor ve değeri her gün artan o paradan edinmek için çabalıyorsunuz. Zorbanın parası her gün yükselirken elinizdeki kendi paranız her gün değersizleşiyor.
Dahası, zorba mahallenizde huzuru bozanları karakola şikayet ettiğinizde de buna karşı çıkıp hapse tıkılmış hırsız, ursuz takımının serbest bırakılması için karakola, mahkemelere baskı yapıyor. Bütün bunları yaparken de tepeden tırnağa silahlı fedailerini mahallede dolaştırıp terör estiriyor.
“Bu devirde böyle bir durum yaşanabilir mi?” demeyin. Bu günlerde gerek bölgemizde, gerekse yurt içinde yaşanan durum tam da böyle. Tek dişi kalmış haydut devlet ABD, bir yandan başta ülkemiz olmak üzere tüm ülkelerin İran’a ambargo uygulayarak ticaret yapmasının önünü keserken diğer yandan da ülkemiz üzerindeki siyasal ve ekonomik baskısını artırıyor.
Burnumuzun dibindeki İran ile ticaret yapmamızın önünü kesmenin ötesinde ABD’nin istemesi halinde bu ülke ile savaş durumuna geçmemizi de istiyor. Ülkemizin en önemli dış alım ürünü olan petrol ve doğalgaz ticaretini de önümüzdeki ay yasaklayacak. Böyle bir alışverişin yapılması halinde uluslararası bankacılık işlemleri sırasında paralara el koyma tehdidi savuruyor.
Bu tablo İran ile ilişkilerde sürerken içerde de 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan FETÖ’cü Amerikancı darbe girişimi sırasında suçüstü yapılan casuslarının da serbest bırakılmasını, aksi halde ülkede ekonomik krizin düğmesine basacağını söylüyor ve dediğini de yapıyor.
12 Eylül darbesi sonrası “kambiyo reformu” adı ile dolar bulundurmanın serbest bırakılması sonucu bir eroin bağımlısı gibi dolara bağımlı hale gelen ülkemiz, gümrük duvarlarının kaldırılması ile üretmekten vazgeçip lüks tüketim malları ithalatı ile boğulunca artan dolar ihtiyacı ve dış borç baskısı ile bir anda Türk parasının değeri yerlerde sürünmeye başlıyor.
Haydut devlet bütün bu işleri bölgemizde bulundurduğu silahlı gücü ve siyasal şantaj ile yürütüyor.
Türk ulusu bu durumla yüz yıl önce de karşı karşıya kaldı ve şantaja boyun eğmeyerek büyük bir devrim yaptı. Dişini tırnağına takarak bağımsız bir ülke haline geldi. Ne yazık ki ihanet içindeki politikacılar nedeniyle Türkiye yüz yıl önceki durumuna yeniden döndü ve artan siyasal ve ekonomik baskı ile toprak kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.
Türkiye böyle bir kıskaçtan kurtulabilmek için dünyanın en değerli deneyimine sahip. Yüz yıl önce böyle bir kıskaçtan nasıl kurtulduysa bu gün de aynı yolla, tam bağımsızlık ilkesine sarılarak kurtulacaktır.
Umutsuzluk yok. Yeter ki sol memenizin altındaki cevher sönmesin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.