Ramazanda bir gece de böyle geçti…

Ramazanın vageçilmezlerinden olan iftar sofralarının gerekliliğinden tutar gereksizliğine kadar pek çok yorum yaparız her ramazan.
İftar sofrasında buluşmanın hazzıyla iftar sofralarının israfı kafamızı karıştırır.
Hem biraraya toplanmaktan memnun olur, hem de Tokları ağırlayacağınıza…. girizgahıyla başlayan cümleler kurarız.
Şirketlerin, derneklerin ve kurumların toplu iftarlarında da durum farklı değil.
Onlarca, hâttâ yüzlerce kişi biraz formal, biraz unformal olarak oturuyor sofraya.
O kadar kişiye yemek hazırlayan mutfak ekibine ve o kadar kişiye hizmet veren servis ekibine hayranlık duyarken, bir yandan da iftar programlarına evsahipliği yapan mekanların bayramı erken ettiğini düşünüyor insan.
Esnaf da bugünleri bekliyor malum…

Bu arada;
Bütün kavgalar yemek için çıksa da sofrada hep barış vardır.
Düğünde de sofrada buluşulur, ölümde de…
Sofra kültürü vazgeçilmezdir…

Bursa Ticaret Borsası’nın Hayat Lokantası’nda verdiği iftar da bunlardan biriydi.
bursakent.com ailesi olarak  gittiğimiz BTB’nin iftar davetinde Başkan Özer Matlı’nın hoşgeldiniz tokalaşmaları esnasında sıra bana geldiğinde Matlı’nın şaşkınlığı görülmeye değerdi.
“Canan Abla sen?”
Kısaca bursakent.com‘dan bahsedip, “BTB haberlerinde hem hemşehriliğimizi, hem de eski dostluğumuzu pozitif ayrımcılık olarak kullanacağım” diyorum.
O da bana “bize özel haberler” geçeceğini söylüyor.
Karşılıklı atışmalarımızda kahkahalar havada uçuşuyor.

Bu arada fotoğrafımızı çeken Eşref Uzundere de gülüyor olsa gerek ki, fotoğrafımız biraz titrek çıkıyor.

Bize ayrılan masaya oturduğumuzda, ilkokulda bir sırada 3 kişi oturmak zorunda kalan çocuklar misali bir görüntü veriyoruz.
Mekan büyük lâkin misafir çok…
Daha sonra gelen davetliler ve protokol ile masalar doluyor, iftar ediliyor. Ardından konuşmalar yapılıyor.
Kısacası; iş, siyaset ve devlet protokolu BTB iftarında buluşuyor…

Konuşmaların ardından ONKODAY’in düzenlediği konsere katılmak üzere mekandan erken ayrılmak durumunda kalıyoruz.
İftarda aynı masayı paylaştığımız gazeteci dostumuz Aysun Karlı önde biz arkada merdivenleri indiğimiz sırada, namazını kılmış ve yukarıya çıkmaya hazırlanan Valimiz Şahabettin Harput ile karşılaşıyoruz.
Aysun Karlı’ya, son yazısını okuduğunu söylüyor ve yazıyla ilgili yorumunu yapıyor.
O arada araya giriyorum ve “Bizi de okuyun ama..” diyerek biraz şımarıklık ediyorum.
Ne de olsa kıskançlık kadınlığın özünde var.

Valimiz benim bu masum isteğime karşılık son derece zarif bir davranışla “Biz sizi seviyoruz”diyor.
Eee, daha ne desin….
….
Yaşanan bu hoş anların ardından mekandan ayrılıp konsere yetişiyoruz.
Bu gece Karacabeyliler ve eski dostlarla birlikte olma gecesi…
O dostlardan biri olan ONKODAY gönüllüsü ve üyesi Nesrin Tunaboylu yerimizi hazırlamış.

Kendisi ile Karacabey’e uzanan mazimiz bizi bu hayırlı noktada buluşturdu.
Hem sohbet edip bir nebze de olsa özlem giderdik, hem de konseri izledik.
Kendisinden öğrendiğim kadarıyla tedavi için Bursa’ya uzaklardan gelen ve kalacak kimsesi olmayan kanser hastalarının kalabilmeleri için hasta konukevleri yapmış ONKODAY.
Ve  farklı organizasyonlar ile seslerini duyurup bu projeyi daha da genişletmeye çalışıyorlarmış.
Bu arada karşılarına Bursa Vali Yardımcısı Özcan’ın kendisi de kanser hastası olan eşi Nükhet Özcan çıkmış.
Nükhet Özcan’ın ONKODAY ile buluşmasını sağlayan kişi ise Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey olmuş.
Nükhet Özcan “Gerçekten farkında mısınız?” projesi ile Başkan Bozbey’e gittiğinde, Başkan ONKODAY adresini işaret etmiş.
Onur Akın’ın son albümünde düet yaptığı sanatçılar ve Anadolu Ateşi Grubu hepbirlikte bu projeye destek vermişler.
Ve sonrasında da o an içinde bulunduğumuz Açıkhava Tiyatrosu’ndaki Gerçekten Farkında Mısınız? konseri düzenlenmiş..
İlerleyen günlerde bu projenin dokuz kentte daha hayat bulacağını öğreniyoruz.
Konserin bitiminde, bir gün  ONKO-DAY HASTA KONUK EVİ VE REHABİLİTASYON MERKEZİ ni ziyaret etmek için sözleşiyoruz..
….
Kanser hastalığının grip kadar yaygın olduğu bu yıllarda her an hepimiz potansiyel kanser hastasıyız değil mi?
Kara kaplısını açmış ve sözlüye çağırmak için defterine göz gezdiren öğretmenin kimin adını ünleyeceğini heyecan ve korkuyla bekliyoruz.
Her gün başka birimiz çağrılıyor.
Bazen de biz….
Üstelik bu sözlü, dersini çalışana da çalışmayana da epey zor gelen bir sözlü…
Yine de her sınavda olduğu gibi çalışanın geçmesi sanki biraz daha kolay…
Dış etkenler ve kaçamayacağımız elektromanyetik ortamlar bir yana, öncelikle sigara içmemişsen, yediğine içtiğine, kilona uykuna dikkat etmişsen, her gördüğüne, her duyduğuna, her okuduğuna haddinden fazla üzülmemişsen, taşıyabileceğinden fazla yük yüklenmemişsen, içinde öfke değil, sevgi büyütmüşsen kanser olma riskin sanki biraz daha aşağılarda.
Yok herşeye rağmen yine de olduysan, atlatma ihtimalin sanki biraz daha yukarılarda.

Küçücük çocukların dahi kanser olduğunu görünce “Bu çocuk ne yaptı da, ya da ne yapmadı da kanser oldu?” diyerek isyan ediyor insan. Bir yanda serkeş bir hayat yaşayıp da kanser olmayanları da görüyor.
Anlaşıldığı üzre bazen illa ki bir sebep olması da gerekmiyor.
Lâkin istisnalar kaideyi bozmuyor.
Gün geliyor bana birşey olmazcılar da sapır sapır dökülüyor…
Hayata zararlı herşey “riski” arttırıyor. 
Araba kullanan herkesin kaza yapmadığı lâkin “hız”ın kaza yapma riskini arttırırdığını düşünün.
90’a kadar kontrol sizdedir, ondan sonrası Allah Emanet…!
O sebeple;
Önce kontrol, sonra emanet!

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.