Psikolojik yarılma ve deprem

Sınır ötesi operasyon devam ederken geldi, Van’daki deprem haberi… Hükümet, bir ahiret sualine maruz kalıverdi.
‘Vatandaş’ Kürtler ile ‘hain’ Kürtleri birbirinden ayıracak mıydı; ayırmayacak mıydı?
Hemen depremin ardından sanal aleme dökülen 24 şehide nazire ‘ilahi adalet’ çıkarımları, sorunun zorluk düzeyini yükseltiyordu.
Ama, medyadan izleyebildiğimiz kadarıyla, hükümet tuzağa düşmedi.
Kamu kuruluşları, 1999 depreminden önemli dersler almışa benziyordu.
Van depremine gösterilen reaksiyon, kayda değerdi.
Bu hızlı müdahalenin, Kürt sorununun çözümüne, yüzlerce ‘sinir’ ötesi operasyondan çok daha büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.
Son birkaç yıldır Türk ve Kürt halkları arasında başlayan karşılıklı güvensizliğin sonucu psikolojik yarılmanın giderek genişlemesi şeklinde kendisini gösteriyor.
Hatırlarsınız 1999’da Yunanlılar, Gölcük’te arama kurtarma çalışmalarına katılmışlardı.
Hemen ardından gelen Atina depremi ve AKUT’çuların Yunanistan’daki çabaları…
İnsanların, resmi ideolojinin soğuk ders kitapları ve televizyon programlarında, yıllarca beyinlerini iğdiş eden hain Yunan imajı yıkılıvermişti, birden.
Ders kitabında değil; Yunan yanı başında kanlı canlı, kazma kürek sallıyordu; enkaz altındaki canı kurtarmaya…
Yaşam gerçekleri, beynimizi iğdiş eden söylemleri parçalamakta birebir…
Keşke, Van’daki acı olay yaşanmasa ve insanlar, yaşamlarına umutlarını dürterek devam ediyor olsalardı.
Ama, bu acıyı, gelecek muhtemel acılara merheme dönüştürmek mümkün.
Hükümetin, hızlı müdahalesi, ülke çapında bir yardım kampanyası ile desteklenirse, 27 yıllık çözümsüzlüğe, eşit yurttaşlık vurgulu bir anayasadan daha etkili olabilir.Beyinlerdeki öteki ve ötekileştirilmişlik algısını silikleştirebilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.