Plansızlığa kurban edilen AVM’ler

Günümüzde sıkça kullanılan AVM, alışveriş merkezi kelimelerinin kısaltılmış adıdır. AVM’lere belli alanlarda faaliyet gösteren, perakendeci işletmeler topluluğu diyebileceğimiz gibi günümüz kent yaşamında, tüketim anlayışı ve kültürünün geçirdiği evrenin mekana yansıması olarak da tanımlayabiliriz. Küresel gelişmenin bir parçası olan AVM’ler, yabancı markaların Türkiye pazarına girme çabaları sonucu ortaya çıkmış ve toplu tüketimi en iyi şekilde bloke etmek üzere dizayn edilmişlerdir. 2006 yılında % 20’lere varan bir büyümeyi yakalayan inşaat sektörü ile krizden etkilenmeden çıkan perakende sektörünün yabancı ayağının birlikte hareket etmeleri, AVM’leri en cazip yatırım alanı haline dönüştürmüştür. Bu mekanların kayıt içi ekonomiyi arttırması, işsizlik sorununa kısmen bir çözüm oluşturmaları, pek çok şeyi aynı anda sunabilme becerileri gibi gelişmelerinin önünü açmıştır. Genç bir nüfusa sahip ve gelişmekte olan ülkeler arasında bulunan Türkiye, 2014 sonu itibari ile 347 AVM sayısına ulaşarak, tüketim toplumu olma yolunda, bir hız rekoruna imza atmış bulunmaktadır. Bin kişiye kaç metre kare alan düştüğüne bakacak olursak, Avrupa ortalaması olan 250 metre karenin altında kaldığımız bilinmektedir. Ancak, bu hesaba Türkiye değil İstanbul olarak baktığımızda bu oranın egale edildiğini görmekteyiz. Dünya şehirleri kültür raporları (2013) İstanbul’da, yeşil alanlarımızın AVM kültürüne kurban edildiğini adeta teyid etmektedir. Halka açık, yeşil alan (parklar ve bahçeler) yüzdeleri; Londra %38,4, Sidney %46 Hong Kong %41, İstanbul %1,5 bu rakamlar yeşil alanlarımızın AVM yapımına terk edildiğinin açık bir göstergesidir.
Özellikle İstanbul’da her sokak başına bir AVM açarak, bir birlerinin ayaklarına adeta kurşun sıkmışlardır. Bu da şehir ve çevre planlamalarında, toplumsal duyarlılığın ve şehir kültürünün dikkate alınmadığını, arsa rantlarının ön planda olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer büyük kentlerimizde de aynı yayılmacı tehdidin var olduğunu, bundan böyle açılacak AVM’lerin, kent dışında konumlandırılması gerektiğine dikkat çekmek istiyorum. Bu mekanlar, kent dokusunun bozulmasından, meydanların kaybedilişine, trafiğin etkilenmesine, sanal bir tüketim toplumu yaratılmasına kadar pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Ancak verdiği en büyük tahribatı çevresindeki küçük esnaf ve sanatkar üzerinde görmekteyiz. 2005 ile 2014’ün ilk 6 ayı arasında 1 milyon 220 binin üzerinde esnaf, konfederasyondan kaydını sildirmiş bulunmaktadır. TESK Başkanının son yedi yılda 41 AVM’nin kapandığını, birçoğunun okul, dershane, hastane, iş merkezi gibi alanlara dönüşme çabaları içinde olduğunu açıklaması, mağaza açma yarışının iflasları getirdiğini göstermektedir. Bu çarpıklığın gelişmiş ülkelerde olmamasının nedenine baktığımızda, bunun cevabı önce çevre ve insana saygılı, bağımsız sivil toplum örgütleri ile her zaman denetlenebilen, geniş kapsamlı planlamalara verilen önemde olduğu anlaşılmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.