Pi re kare…

Yer sofrasından kalkalı çok olmadı aslında.
Hala daha yastağaç ya da sini üzerinde yemek yiyenler mevcut.
Yer sofrasını günlük hayatlarında kullananların dışında, otantik ve nostaljik konsept uygulayan mekânlar da yere sofra kuruyorlar.
Bağdaş kur otur fakat uyuşan bacakların yüzünden kalkama…
Masayı keşfedip de masanın rahatlığını görünce; nasıl oturacağını, ayaklarını nereye sığdıracağını bilmez halde yemek yemekten vazgeçiyor insan tabi.
Yer sofrasında sofraya yanaşmak zor.
Yanaşamama sebebiyle kaşıkladığın çorbanın ya da kopardığın ekmeğin ağzına varana kadarki yolculuğunda dökülenleri toplamak için sofra altına yayılan sofra bezi kucağında, sırtın iki büklüm, miden sıkışmış, boynun eğrilmiş, dizlerin bükülmüş….
Masada ise duruş dik, tabak önde, ekmek yanda, mide rahat, bacaklar ona keza…
Evlerimizde masa bol…
Oturma odasının bir köşesinde lüzum ettiğinde ortaya çıkan açılır kapanır masalar, mutfakta kenarda duran ufak tefek masalar, balkonda keyif çatmak için kullanılan pratik masalar, bir de salonun baş köşesine kurulmuş “misafirlik” masalar…
Kare, dikdörtgen, oval, yuvarlak, asimetrik, çeşit çeşit…
Yuvarlak masanın diğerlerinden ayrı bir yeri var elbet.
Yuvarlak Masa Toplantısı demez miyiz önem arz eden bir toplantıya.
Bu sözün nereden geldiğini merak ederseniz; Galler Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri efsanesinde her şövalyenin krala eşit değer taşıdığını göstermek için yuvarlakmış masa ve ‘masanın başı’ diye bir şey yokmuş.
Günümüzün en yuvarlak ve en ses getiren masası ise Cumhurbaşkanı’nın verdiği iftar davetinde yer alan 29 kişilik masa oldu.
Mimarlar Odası saraydaki iftarın detaylarını anlattı uzun uzun.
Masa örtüsü altlığı 70 metrekare civarında imiş mesela ve üst kapak da 45 metrekare civarına. Kısacası 115 metrekarelik bir masa örtüsü yayılıymış masada.
Yedikleri içtikleri kendilerinin olsun, iftarın maliyet hesabını de kendileri versin.
Ben birkaç ayrıntıya takıldım.
Birincisi, masada niçin bir tane bile kadın yoktu?
İkincisi, bu devasa masayı hangi marangoz yapmıştı?
Üçüncüsü, herkes illa ki tek bir masada mı yemek zorundaydı? Şövalyelerden ilham alınarak, “Görmüş olduğunuz 28 kişi de Cumhurbaşkanı’na eşit derecede yakındır” mı demekti bu? O yüzden mi ayrılamamışlardı birbirlerinden? Küserler miydi ayrılsalar? Darılırlar mıydı?
Dördüncüsü, fotoğraf karşıdan çekildiği için ‘masanın başı’ olan Cumhurbaşkanı görülebilsin diye Cumhurbaşkanı’nın karşısına denk gelen sandalyedeki kişi nereye gitmişti? “Fotoğraf çekeceğiz, biraz sıkışın arkadaşlar” denmiş ve o kişi de kenara bir yere mi kaynamıştı?
Beşincisi, kişi sayısı çoğaldıkça çapı genişleyen masada karşı yakaya ses duyurmak namümkün olacağından herkes sadece yanındakiyle mi konuşmuştu?
Altıncısı, o masada oturanlar o masada oturmaktan en çok hangi anlamda memnundular? “Bitse de gitsek” durumunda olan var mıydı mesela? Ya da fotoğrafta yer almaktan ve eşe dosta nazire yapmaktan gizli gizli haz duyan? Belki bazıları da “Teravih’i kılıp gelelim, sahuru da eder öyle gideriz” demişlerdir.
Hazır gelmişken, değil mi ama?
Yedincisi,
Bir daire olan masanın alanının formülü yazının başlığındaki gibiydi.
Ya masanın “çapının” formülü neydi?
Neyse;
Bende sorular bitmez.
Keşke sıcak, samimi, doğal ve mütevazı bir görüntü görseydik iftar sofrasında.
Hani dinimizin emrettiği gibi…
Gerçi;
Yakışmazdı ama değil mi öyle bir sofra da “koskoca” bir saraya…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.