Paranoya…Öyle mi?

Bu ülkenin aydınları yıllar önce uyardılar. Uyarılar yapıldığında Cumhuriyet yıkıcıları henüz iktidara gelmemişlerdi.

Satılık kalemler ve onların Batı merkezlerindeki destekçileri ağız birliği yaparak saldırıya geçtiler:

“Bunlar hepsi paranoya… Paranoyaksınız…!”

Yapılan uyarılar, ülkenin bağımsızlığından güvenliğine, bölünmesinden komşuları için tehdit unsuru olmasına uzanıyordu. İç politikayla ilgili uyarılar ise laik Cumhuriyet değerlerinden eğitim sistemimize, hukuk sistemimizden iç güvenliğe, çalışma yaşamından kadın haklarına kadar her konuya ilişkindi.

Ne yazık ki “paranoyaksınız” denilenler her konuda haklı çıktılar.

Şimdi bir yandan içteki satılık kalemler, bağlı olarak da arkalarındaki Batılı destekçileri utangaç bir şekilde yanıldıklarını söylüyorlar. “bu kadarını da ummuyorduk” diyorlar. İktidarın baskısından çekinip tam yalakalıklarına devam edecekleri sırada “paranoyakları” haklı çıkaracak yeni bir olayla karşılaşınca bir süreliğine seslerini kesiyorlar.

Dış politikadaki yenilgiler, komşularla düşman durumuna gelme, yok olan sınır güvenliği, her fırsatta ortaya dökülen bölünmüş Türkiye haritaları, Habur rezaleti, Oslo görüşmeleri, her yerde her fırsatta ortaya çıkan PKK bayrakları, Apo posterleri yürütülen politikaların zavallılığının göstergesi…

Cumhuriyeti yıkmaya yönelik politikalarında 15-20 yıl önceki söylemlerini geri çekmişlerdi. İlk iktidar yıllarında bu söylemlerini geri çekseler de bazı alt düzey parti yöneticileri kendilerini tutamayıp gizli gündemlerini dile getiriyorlardı. İşte o zaman bu yöneticiler göstermelik olarak görevden alınıyor ağızlarına acı biber sürülüyordu.

Anayasa Mahkemesince “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olarak mahkum edildiklerinde tüm suçlamaları reddederek “gazete haberinden  ibaret suçlamalar” demişlerdi.

Üç yıl önce yapılan Anayasa oylaması ile istedikleri değişiklikleri elde edip yüce yargı başta olmak üzere ülkenin tüm kalelerini düşürdükten sonra gizli gündem ortaya çıktı. Aydınları, yurtsever komutanları cezaevlerine doldurdular. Artık gizli gündem en yetkili ağızlardan ifade ediliyordu.

Saldırıya uğramadık ne ordu kaldı, ne üniversiteler ne yargı, ne TBMM, ne eğitim sistemi ne kadın hakları, ne kamu işletmeleri, ne işçi hakları, ne özgürlükler. TC ibareleri devlet kurumlarından kaldırılırken “Türk” sözcüğü utanılacak bir kavrammış gibi sunuldu. Andımız kaldırılarak alfabemize 3 harf daha sokuldu. “Ne Mutlu Türküm Diyene” tabelaları kaldırıldı. Anıtkabir'in kaldırılacağından söz edenler oldu.

Kısa süre önce bizzat Başbakan'ın ağzından başlatılan “kızlı-erkekli” tartışmaları karşısında satılık kalemler şaşkına döndüler.

Hemen ardından yine Başbakan'ın ağzından “Kürdistan” açıklaması gelince her kafadan ayrı ses çıkmaya başladı. Bazıları yakın bir zamanda Genelkurmay başkanının alttaki komutanlardan Ankara Hacı Bayram Camiinde tekmil alacağını söyledi.

Nihayet önceki gün TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut'un kız erkek karma eğitime karşı olduklarına yönelik açıklamaları yandaşları bir kez daha sarstı.  

Artık ABD'li strateji uzmanları paranoyak dediklerine arık hak verdiklerini söylüyorlar. RTE'nin üstünün çizildiğini belirtiyorlar.

RTE'nin üstünün çizildiği söylentileri satılık kalemleri çok korkutuyor. Böyle bir durumun gerçeğe dönüşmesi halinde hesap sorulma sırasının kendilerine geleceği korkusuna kapılıp şimdiden önlem alıyorlar.

Biz de onlara soruyoruz:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.