Paçasını kurtaran kaptan!

Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, milletvekilleri, genel kurmay başkanı, koca koca askerler, generaller, korgeneraller, amiraller, koramiraller, iş adamları, memurlar, polisler, gazeteciler, her meslekten kişiler, ler ler ler ler…
Bu tabloya göre FG örgütlenmesinde herkes kandırılmış.
Hatta aslında esas Gülen’in kendisi kandırılmış. Gerisi de arada kaynamış.
İtirafçıların anlattıklarından anladığım kadarıyla, “Mesih olacaksın, buradan yürü” demişler Gülen’e. O da yürümüş yazık(!). Yürürken de himmet diye diye milleti bir güzel haraca bağlamış ve neredeyse memleketin altını oyarak doğrudan memleketi yürütmüş.
Hadi o mesih olacağını sanmış, ya siz koca koca insanlar; siz ne sanmıştınız?
Havari olup, paşminayı da omzunuza atıp salınacağınızı mı?

Kanal kanal gezerek eski kankalarını zem üstüne zem edenlere bakıyorum da;
Beklentiniz her ne ise boş çıkınca bari itirafçı olalım da canımızı kurtaralım dediniz zaar diyorum.
Eski sandıklar açılıyor, tüm kirliler etrafa saçılıyor, o yüzden de bizim buralarda kokudan durulmuyor.
Lakin anlatıcı sütten ak, nurdan parlak, mis’den mis.
Çamaşırları saçmakta ise öyle mahir ki, çamaşırları adeta tiksintiyle fırlatırken sanki çamaşırları giyip giyip kirleten ve sandığa atan kendisi değilmiş gibi davranıyor.
Konuşmalarında bir yandan cemaati kötülerken bir yandan da kendisinin ne kadar mübarek olduğunu zerk ediyor insanların zihinlerine inceden inceye.
Hatta bazen öyle oluyor ki kötülemeler methiyeye dönmeye başlıyor. Yılların alışkanlığı ile bahsettiği kişilerden”arkadaşlar” diyerek başlıyor söze, “teröristler” diyerek nasıl çark edeceğini şaşırıyor sonra. FETÖ’nün yerden yere vurulduğu sohbetlerin reklam aralarında FETÖ soruşturmasında göz altına alınan kişinin firmasının reklamı dönüp duruyor.
İşte böyle zamanlarda benim kafam tam bir çorba oluyor…
İyi bir şey mi dediniz, kötü bir şey mi dediniz, alt mesaj kime, üst mesaj ne, siz kimsiniz, biz kimiz, neredeyiz, burada böyle mel mel sizi dinleyerek neyleriz?
****
Zeytinyağ gibi su yüzüne çıkan iribaşlar bir yana, bu furyada yananların pek çoğu minibaş. Zurnanın en son deliğini zırtlatmak, dış kapının dış mandalına tokatlamak, tavşanın suyunun suyuna ekmek doğramak en kolayı elbet.
Zavallıların akarları kesildi, işlerinden güçlerinden oldular, sürünüyorlar.
Onlara diyeceğim, Allah gani gani müstahakkınızı versin!

En acısı ise, nahak yere yananlar ki sormayın gitsin.
İribaşlara dokunamayanlar ve minibaşları da dokunmaya layık bulmayan ‘yeni vatanperver demokratlar’ hırslarını ‘yıllardır duruşunu bozmayan’ bu tayfadan çıkartıyorlar.

Oysa; şimdi kendilerinin de karşı oldukları örgüte zamanında karşı olanlara karşı olmak ve onları cezalandırmak yerine, zamanında örgütün yanında olanlara şimdi karşı olmalı ve asıl onların cezalandırılmaları için çalışmalılar. (Zor bir cümle oldu biliyorum. Bir kez daha okuyunuz)
Ki gerçek anlamda bir temizlik gerçekleşsin…
****
İç sesim araya girer ve der ki;
Sınavlarda olsun, işe yerleşmelerde olsun, makam ve para sahibi olmalarda olsun layık olmadıkları yerlerde olan insanların varlığını anlattım yıllarca.
Derdim hiçbir zaman insan ayrıştırmak ya da kıskançlık değildi. Derdim sadece ama sadece liyakat idi.
O insanlar hak etmedikleri yerlere hak edenlerin haklarının üzerine basa basa gelmiş, haliyle de geldikleri yerleri bir türlü benimseyememişlerdi.
Yeni durumlarına hiç yakışmadılar ve zıplayarak çıktıkları mertebeleri hiç taşıyamadılar. Kendilerini geliştirmek yerine arada kalmışlıklarının hırsını çevrelerinde kendilerinden üstün gördükleri insanlara küstahlık ederek çıkartmaya çalıştılar.
Ve en önemlisi de, devletimizi yıkmaya çalışan yapılara “alet edavat” oldular.
Dereyi geçene kadar sırtlarına bindiklerine dayı diyen kurnazlar kendilerini kurtardı, sırtlarına binilenler ise derin sularda boğum boğum boğuluyorlar.
Allah gani gani müstahaklarını versin!
****
İtirafçılara dönecek olursak;
Kanım o ki bu itirafçılar şimdi de “kandırıldım” diye diye kandırıyorlar milleti.
Dertleri kendilerini millete anlatmaktan ziyade şu ortamda paçayı kurtarmak ve yeni düzende iyi bir rol kapmak…
Yarın bir gün de bu söylediklerini yalanlarlar ve o zaman da çıkıp avaz avaz kandırıldık derlerse ve millet de bunu yerse;
Söz olsun ki o gün “Allah gani gani müstahakkımızı versin hepimizin!” diyeceğim ve paçasını kurtaran kaptanlara brövelerini kendi ellerimle takdim edeceğim…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.