Özür dilemekle dil aşınmaz

‘Ben kimseden özür dilemem!’ derler.
Tamam, dilemeyin.
Özür dilemeyi gerektirecek davranışlarda bulunmadığınız sürece zaten özür dilemenize gerek de kalmaz. Siz de sevmediğiniz bir işi yapmak zorunda kalmamış olursunuz.
‘Özür dilerim’ demek, bu hatayı bir daha tekrarlamayacağım demektir.
Tekrarlanan yanlışlara hata denmez. Cehalet denir, öğrenmezlik denir, aymazlık denir. Bir yanlış bir kere yapılır, bilemedin iki.
Özrü vardır, dilenir. Özrün kabûlu sağlanır ya da sağlanmaz. Bu da karşı tarafın size olan inancı ve güvenciyle alâkalıdır. Hata çok zaman istem dışıdır, telafi edilebilir.
Yoksa; nasılsa özür dilerim affederler mantığıyla sürekli yapılan yanlışlara hata demek doğru bir tanım olmaz. Verilen zararlardan sonra bir de üstüne üstlük dalga geçercesine dilenen bir özre kim inanır?
Göz göre göre, bile bile aynı yanlışları yapmak sadece kendi menfaatlerinin peşinde koşan, çevresindekileri önemsemeyen insanların işi. Eğer ki yapılan iş azınlığın menfaatini sağlayıp çoğunluğa zarar veriyorsa ortada bir yanlış vardır.
Bunu bilinçli yapan kişiler yanlışlarını kabul edip özür dilemeye tenezzül dahi etmezler. Kendilerine göre ortada bir yanlış da yoktur nasılsa. Zaman içinde bu yanlışlara alışan insanlar neyin doğru olduğunu yavaş yavaş unuturlar. Her şey normal gelmeye başlar. Yeni düzen budur. Eskisi çoktan unutulmuştur.
Gün içinde minik özürlerimiz olur. Yanlışlıkla birisinin sırasını alırız, koluna çarparız, belki ayağına basarız. Fark ettiğimiz anda bunu bilmeden yaptığımızı belirten içten bir özür dilemeden geçmeyiz.
Bazen daha büyük olaylara sebebiyet veren hatalar yaparız.
Bir kazaya karışırız, belki de bir dedikoduyla bir canın yanmasına sebep oluruz. Özrün yetmeyeceği derin pişmanlık ve suçluluk yaratan bu durumun telafisini sağlayacak kelime ‘özür dilerim’ olmaz o zaman. Kifayetsiz kalır.
Bir de hatalarını kabul etmek yerine hatalarını savunanlar olur. Lâfı dolandırdıkça dolandırır, türlü çeşit bahaneler sunar, kıvırır, kıvranırlar. Kıvrandıkça da ‘özrü kabahatinden büyük’ sözünü haklı çıkartırlar.
Oysa ki dürüstçe söylenen bir ‘Özür dilerim’ cümlesi her şeye ilaç olacaktır.
Hata ortadadır, bu hatayı kabul ederek telafisine gitmek varken hâlâ daha savunmaya kalkışmak insanlara yapılan çok daha büyük bir hakarettir. Kabul edilmeyen hata doğurgandır. Daha büyüklerini doğurur, daha çıkmazlara sapar. Kendi girdabını oluşturur, ilk olarak da merkezdekini yutar.
Bir de devletin milletine yaptığı yanlışlar vardır.
Yanlış verilen kararlar sonucunda hapislerde yıllarca günahsız yatanlardan nasıl bir özür dilenebilir. Sadece ‘Pardon’ mu denilir? Boşa geçmiş bir yirmi yıl, bir beş yıl hangi özürle geri gelebilir?
Son sınavda yaşadığımız, kabullenilmeyen ve sürekli savunulmaya çalışılan durumdaki hatanın mağduru olan insanların mağduriyetleri nasıl giderilebilir? Onlardan nasıl bir özür dilenir? Ya da dilenir mi? Dilense de o özür hangi işe yarar? Kimi memnun eder? Neyi geri getirir?
Bir dahaki sınavda da benzer bir olayın yaşanabileceğini düşünen insanlara böyle bir şeyin tekrarlanmayacağının güvencesini kim verebilir?
Kimsenin koruyamadığı, devletin sahip çıkamadığı kadınların katledilmesinde kimlerden özür dilenir? Ölüp giden kadınlardan mı, perişan halde geride kalan çocuklardan mı?
Alkollü araç kullanıp can kayıplı kazalara sebep olan sürücü kimden özür dileyebilir? Suçu kime atabilir? TEKEL’e mi? Araba üreticilerine mi? Yollara mı?
Kısacası; kendisinden başka herkese mi?
Hatasız kul olmaz. Hatasından ders alabilen, tekrarlanmasına izin vermeyen, aklını kullanan, vicdanlı ve merhametli insan olabilmek marifet olan.
Böyle bir tasaları olmayanlar hayatlarını nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontarak yaşıyorlar.
Bu arada unuttukları bir şey var:
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner……
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.