OLE!

San Fermin Festivali’ni de anlamadım, yine İspanya başta olmak üzere çeşitli Latin ülkelerinde yapılan boğa güreşlerini de anlamadım, bizdeki Kurban Bayramı esnasında kurban ile kesicisi arasında yaşanan kaçma kovalamacayı da anlamadım…
****
Dar bir sokağın başında tutulan boğaların salınmasını yine o dar sokakta heyecanla bekleyen insanların, boğalar salındıktan sonra (bir boynuz ya da bir tepik ile yaralanma, hatta ölme ihtimali olmasına ve hatta ölenler olmasına rağmen) boğalar arkada kendileri önde koşturmasını turistik bir eğlence olarak yaşatan San Fermin’in bundan epey yüklü bir gelir sağladığı aşikâr…

Boğa güreşleri ona keza…
Arenaya salınan ve bugün için özel olarak yetiştirilmiş boğayı mızrakla kızdıran pikadorlar ile banderelli adı verilen renkli kağıtlara sarılmış şişleri hayvanın omuzuna saplayarak hayvanın kan kaybetmesine neden olan banderillolar, hayvana son vuruşu yapacak olan matadora yapması için hazır hale getiriyorlar.
Elindeki kırmızı pelerini ve kılıcı ile artistik hareketler yapan matador da yorgun boğayı tek vuruşla alt ediyorlar.
Ole!
Gelsin paralar…
Peki ya hep matador mu kazanır?
Hemen bir fıkrayla cevaplayalım:

“İspanya’da tatilini geçiren turist, restoranda tipik bir İspanyol yemeği yemek ister. Listeyi uzun uzun inceler. Sonunda karar veremez, parmağı ile Cojano yazan yemeği işaret edip ister. Garson yemeği getirir. Ama adam yemeğin içindekinin ne eti olduğunu pek çıkaramaz..Garsonu çağırır:
– Bugün boğa güreşine gittiniz mi bayım?
– Evet.
– İşte bu yediğiniz yemek, bugün arenada öldürülen boğanın yumurtalıklarından yapıldı.
Adam ertesi gün yine aynı restorana gider ve tadı damağında kalan Cojano’dan ister. Gelen yemeği afiyetle yer. Garson dünkü müşteriyi tanımıştır, sorar:
– Nasıl, memnun kaldınız mı bayım?
– Kaldım kalmasına da, bir şey dikkatimi çekti. Dün yediğim Cojano biraz daha büyüktü.
Garson başını iki yana sallar:
– Haklısınız, ama her zaman boğa kaybetmez bayım…”

**** 
Kurban bayramlarında bizim sokaklar daha farklı olmuyor. Bu yıl elden kaçan danaya çektiği karate hareketleriyle Brucee Lee’yi mezarında ters döndürecek adamlar yansıdı ekranlara. Korkudan deliye dönmüş danayı hep birlikte kovalayıp sonra da üzerine hep birlikte çullandılar. Kesme işini göremedim, onu da hep birlikte yapmış olmalılar.
Hoş, her zaman kaybeden boğa olmadığı gibi her zaman kesilen danalar olmuyor. Hastaneler kurban keseceğiz diye kendini kesenlerle dolup taşıyor.
Ee kasaplar fiyat tarifelerine bayramlık ayar çekince insanlar da kendileri sarılıyorlar bıçağa.
Artık bıçak kimi keserse….

Acemi kasaplardan ya da heyecanlı esnaftan kaçan danalarla dolu hep sokaklar.
Koyunlar ise fıtratları gereği itaatkâr ve uysallar. Onların kaçma kovalamaca öyküleri yok. Koçlar biraz daha gergin olabilirler. Boynuzlular ne de olsa…
Satıcı, satmadan önce malını kaçırırsa kaçan malının peşinde deli divane oluyor.
Alıcı, aldıktan sonra malını kaçırırsa kaçan malının peşinde deli divane oluyor.
Her iki tarafta da maddi yatırım var.
Üstelik alıcının bir de manevi yatırımı var.
Sırat geçilecek malum…

Satıcı aylarca yatırım yaptığı mallarını sattığına bakıyor, alıcı da ödediği para ile kazanacağını düşündüğü sevaba.
Hep alış, hep veriş…

Bu uğurda iki taraf da hayvanın bir canı olduğunu unutuyor. İki dakika sonra hayatta olmayacağını düşündüğü bir canlının korkmasını, ürkmesini, canının yanmasını hiç ama hiç kale almıyor.
İşkenceye dönen kurban kesme esnasında kanlar oluk oluk akıtılırken günahlardan arınmanın huzuru vuruyor yüzlere.
Arındık zannederken sol tarafa çok daha büyük günahlar yükleniyor.
Kurban keseceğiz diye çıkılan yollarda aslında oluk oluk kanın aktığı cinayetler işleniyor.
Ha bir de son zamanlarda kurbanlar dağıtmak için değil de dolaba atmak için kesiliyor…
Alış veriş ve yatırıma bir de stoklama ekleniyor…
****
Sözün özü,
Eğlenmek(!) için olsun, sevaba girmek(!) için olsun hayvanlara böyle eziyet etmeyin.
Öbür dünyada o hayvanın sizi Sırat Köprüsü’nden geçirmesi bir yana, dikkat edin de o boynuzları geçirmesin bir tarafınıza…
OLE!

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.