Öğretmen…

Bugün Öğretmenler günü. Öncelikle yılda bir kez hatırlanıp her gün horlanan, sürülen, baskı altında ve geçim sıkıntısı içindeki öğretmenlerimizi kutluyoruz.
Bunca eziyete, baskıya ve yokluğa direnebildikleri için…
Geleceğimiz olan çocuklarımızın yetişmesinde en az aileleri kadar, hatta daha fazla sorumlu olan öğretmenlerimiz geleceğin inşasından da sorumlu. Burada sözünü ettiğimiz inşa faaliyeti bir yapı değil. İnsan yetiştirmekten söz ediyoruz.
Herhangi bir yapıyı, evi, fabrikayı, işyerini, hastaneyi yanlış inşa edebilirsiniz. Paranız kaynaklarınız, zamanız varsa yıkıp yeniden inşa edebilirsiniz. Ancak bir insanı, hele bir insan yavrusunu asla yeniden inşa edemezsiniz. Küçücük beyinlerin ilk aldığı bilgilerin ne kadar kalıcı olduğu sadece bilim insanlarının görüşü değildir. Bu, her insanın yaşayarak gördüğü bir deneyimdir.
Bu nedenle geleceğimiz olan çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerin taşıdığı ağır sorumluluğun yerine getirilmesi ancak iyi yetişmiş, aydınlık kafalı, cesur yürekli, sorunlar içinde boğulmamış bir öğretmen kitlesi ile olabilir. Öğretmenler, edindiğimiz tüm bilgilerin, iyi ve güzel şeylerin sorumlusu olduğu kadar yanlışlıklarımızın da sorumlusudur.
İyi yetişmiş bir öğretmen çocukların ailelerinden ya da yüz yılların tortusundan kaynaklanan yanlışlıkları da bir nebze olsun düzeltme şansına sahiptir. Bu şans ancak ve ancak özgür bir öğretme ortamında, bilimsel bir yöntemle ve aklı egemen kılarak kullanılabilir. Özgür olmayı öğrenmemiş, başaramamış, siyasi iktidarların baskısını kıramamış öğretmenlerin çocuklarımıza özgürlüğü öğretebilmesi düşünülebilir mi? Ağzından çıkan her sözün soruşturma konusu olabildiği dönemlerde öğretmenlerimiz çocukların sorularına nasıl bir yanıt verebileceklerdir?
Bütün olumsuzluklara rağmen öğretmenlerimiz yine de engelleri aşabilmek için büyük mücadeleler veriyor. Türkiye’de uzun yıllar yasaklanan memur sendikacılığı her ne kadar gerçek sendikacılıktan uzak olsa da bugün geldiği noktayı esas olarak öğretmenlerin sendikal alandaki mücadelelerine borçludur.
Öğretmen mücadelesi, TÖS, Töb-Der mücadeleleri ile diğer memur sendikalarına da yol göstermiş, memur sendikacılığının belkemiğini oluşturmuştur. Bugün öğretmenlerimizin sendikal mücadelesi ne yazık ki büyük bir bölünme içindedir. Öğretmenlerimizim önemli bir kısmı siyasi iktidarın baskısı ile iktidar yanlısı sendikanın peşine takılmak istenmektedir. Diğer sendikalar aralarındaki derin siyasi ayrılıklara rağmen sendikal haklar noktasında birleşmeyi başarabilmektedir.
Öğretmen mücadelesinde büyük başarılara imza atmış bir sendikamızın üst yönetimi ise zaman içinde Türkiye gerçeklerinden uzak, Cumhuriyetin kazanımlarını reddeden, hatta Atatürk devrimlerine karşı bir rota izlemektedir. Daha ileri üretim ilişkilerine ulaşmak isteyen, insanları sömürüsüz bir dünyaya taşımak isteyenlerin geçmişte yapılmış devrim ve reformlara arkasını dönerek, inkar ederek başarıya ulaşması hayalcilikten öteye gidemez.
Öğretmenlerimiz cumhuriyetin öğretmenleri olduğunu, Atatürk’ün bu ülkenin tarihinde gördüğü en büyük devrimci olduğunu asla unutmamalıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.