O kadınların gözyaşları…

“Bilirkişiler yapılmasın” dedi.

Mahkeme de bu karara uydu.

Aylardır yaşanan gözaltılar, köye giriş çıkış yasaklarıyla Bursa’nın gündeminden düşmeyen Yenişehir Kirazlıyayla’da durum artık tersine döndü.

Düne kadar çevrecileri, siyasileri hatta köye misafirliğe gelenleri Yenişehir Çevre Yolu girişinde durduran, Barcın’dan öteye geçirmeyen jandarma, mahkeme kararı sonrası Kirazlıyayla’nın ciğerlerini oyan maden şirketinin çalışanlarını bu kez dışarı çıkardı.

Hani derler ya, “Sap döner, keser döner, gün gelir hesap döner” diye!..

Kirazlıyayla’da yaşananların hukuka uymadığını dile getirenlere kötü muamele edilmesine ses çıkarmayan kamu yöneticilerine şimdi sormak lazım:

“Avazınız çıktığı kadar tekrarlıyordunuz, savcımız hukuksuzluk mu yapıyor?” diye!..

Üstelik Bursalıların seçtiği, hukukçu kimliği olan bir milletvekiline işi emniyeti sağlamak olan bir rütbeli asker söylüyordu bunu?!..

Söylemekle de kalmıyor, görüntüye aldırıyordu!..

Niye?

Kendince seçilmiş birine gözdağı vermek içindi!..

Ne oldu şimdi?

Kim suç işlemiş oldu?

O masum insanların canını aylarca acıtan tedbirleri uygulatanlar Kirazlıyaylalılar’dan ne zaman özür dileyecek?..

Adalet, mahkemede tecelli etti ama insanların yüreklerinde eksik kalan bir şeyler var!

Ramazanda, o güneşin alnında topraklarını savunmak için mücadele eden o ninelere, kadınlara çektirilen acılar bir çırpıda unutulacak mı şimdi?

O kadınların dramına sessiz kalmayıp, onlar için kepçenin önüne geçen ve saatlerce duran CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun görüntülerini çektiğim için beni gözaltına aldıranlar en azından bir özür dilerler mi?

Büyükorhan’ın Karaağız köyünde…

Nilüfer Çalı’da da yöre insanının benzer itirazları vardı.

Jandarma yine vardı.

Polis yine vardı.

Ama hiçbirinde Yenişehir Kirazlıyayla’daki gibi bir sertlik, katılık yoktu!..

Birçok kamu görevlisi Bursa’da benzer toplumsal olaylarda görev yapıyor.

Ama hiçbirinin Kirazlıyayla’daki gibi bir uygulamasına 25 yıllık bir gazeteci olarak şahit olmadık!..

Lübnanlı şirkete çalışır gibi davranmak görev yapmayla ne kadar açıklanabilir?

Yaşadık ve gördük o kadınların çektiği çileyi.

Elbette, içi kanayan rütbeli, rütbesiz askerler de vardı Kirazlıyayla’da.

Ne kadar üzüldüklerinin şahidiyiz!

Kimseler yokken üzüntülerini dile getirenler oldu!

Elimizi sıkı sıkı tutanlar oldu.

Köylüye o baskıyı kuran, aylarca Kirazlıyayla’ya giriş çıkışları abluka altına alan kararların altında imzası olan ve uygulayanlar maalesef ki “Biz görevimizi yaptık” deme noktasının çok ötesindeler!..

Çünkü…

Kesilen ağaçlar…

Betona gömülen o toprağın sorumlusu maden şirketi kadar bu kararları alan ve uygulayanlardır.

Kirazlıyayla’daki hukuksuzluk mahkemenin verdiği kararla sona erdi.

Hayat artık normale dönüyor.

Keşke iş mahkemeye varmadan, ÇED raporu alınırken, gerçekler üzerinden yol yürünseydi!

Bu insanlar topraklarını korurken bu kadar acı, bu kadar çile çekmez, hayatlarında kapısından geçmedikleri adliyede saatlerce gözyaşları dökmezlerdi.

Koronavirüs salgınının baş gösterdiği ilk dönemde konulan yasaklar marifetiyle köylü evinden çıkamadı ama maden şirketi çalışanlarına, “Sen çalışabilirsin” denildi!

O güzel topraklar zedelendi, zarar gördü!

Kamışlı Göleti kurutuldu!

Oysa bakır-çinko-kurşun zenginleştirme ayrıştırma havuzunun yapımına karşı çıkanlar, “Süren bir dava var, dava sonucu beklensin” istiyordu!..

Hepsi bu…

Beklenilseydi, Kirazlıyayla’da bu kadar acı bir tablo ortaya çıkar mıydı?..

Yazık!..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.