Nerede o eski Ramazanlar?

“Onbir ayın sultanı” diye bildiğimiz ramazanlar yoksullar adına sessizce gelip geçerken yüreğim sızlıyor, içimi hüzün kaplıyor…

Kırk yıl öncesinin ramazanlarını arıyorum… En uzak komşusunu, akrabasını unutmayıp sevgisini, içtenliğini, ekonomisini paylaşan insanları özlüyorum… Bayrama hazırlanırken mutluluktan gözleri parlayan Anadolu halkının dürüstlüğünü unutamıyorum.

Ya şimdi…

Seçim malzemesi yapılan ramazanlardaki kutsal değerlerin paspas olduğunu gördükçe hayıflanıyorum …

 “Komşusu açken tok yatanlar bizden değildir” tümcesindeki güzelliğin giderek yok olmasından üzülüyorum …

En önemlisi de; ramazan ayı kullanılarak şova dönüştürülen “İftar Yemekleri”nden rahatsızlık duyuyorum. İftar yemeklerinin siyasete kurban edilmesini bir türlü kabullenemiyorum.

Ne oldu bu topluma? Nereye gidiyoruz?

Diyanet İşleri Başkanlığı, her ramazan öncesi bir genelge hazırlar ve halka duyurulması için tüm müftülüklere gönderir!

Özetle derki; “Gösterişli iftar yemekleri yerine halkla bütünleşme sağlanacak. Yoksulları, ihtiyaçlıları gözeten iftarlara öncülük edilecek. Reklamdan özellikle uzak durulacak. Siyaset ve ticaret yapılmayacak. Ses ve görüntü kirliliği yaratılmayacak. Kişiler öne çıkmayacak. Vaazlarda, birlik ve beraberliği pekiştirecek dil kullanılacak!”

Söz konusu genelgede, genellikle “Gösterişli İftar Yemekleri” yapılmaması konusunun altı çizilir.

Peki, biz ne yapıyoruz?

Örnek verecek olursak, göz kamaştıran gösterişli iftar yemeklerinde neredeyse zil takıp davul zurnayla siyaset yapacağız.

İftar yemeklerindeki gösteriş, başka bir deyimle şov, utanç verici boyutlarda. Siyaset ve ticaret tiksindiriyor. Reklam derseniz, vazgeçilmez tutkuya dönüşmüş durumda.

 “Bir elin verdiğini, diğer el görmeyecek” anlayışı sözde kalıyor.

Gösterişli iftar yemeklerinde kimi ararsanız var da, gerçek ihtiyaçlıları bir türlü göremezsiniz!

Kısaca, ramazanda her nedense din bilginlerimizin söylediklerinin tersi sergileniyor.

Gel de üzülme.

Bu nasıl Müslümanlıktır?

Fakir-fukara unutuluyor… İşsizler düşünülmüyor… Ekonomik sıkıntıdan intihar edenlerin sayısını bilen var mı? Yoksulluktan eğitimini yarıda bırakmak durumunda kalan öğrencileri gören oluyor mu? Parasızlıktan tedavi olamayanları  ve ilaç alamadığı için ölüme gönderilenleri kim hatırlıyor?

Şatafatlı iftar yemekleri ise hızla artıyor.

Özellikle ramazanlarda umutları yeşerten yardımları dört gözle bekleyen yoksul aileler unutulurken, gösteriş ve reklamdan öte geçmeyen bol siyasetli iftar yemeklerini Müslümanlığın neresine yakıştırabilirsiniz?

Ramazan boyunca kaş yaparken, göz çıkarılıyor!

Amaç, Müslümanlığın gereğini yerine getirmek adına yardım yapmaksa, “Öncelik ve gizlilik” neden hiç düşünülmüyor?

Neden reklam yapılıyor? Siyasetin ve ticaretin konuşulmadığı iftar yemeği anımsayabiliyor musunuz?

Kimi kandırıyoruz?

Kaymakam, belediye başkanı, savcı, yargıç, emniyet müdürü, milli eğitim müdürü, müftü, daire amirleri, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşlarını temsil eden önderlerin bir araya geldiği bol kaymaklı yemekler, iftar yemeği midir?

Gösterişli iftar yemeklerinde ticaret ve siyaset öne çıkarılırken, Saadet'te, Hamidiye'de Gazi'de, Yeni Mahalle'de aşsızlıktan, işsizlikten kırılan yoksul insanımızı aklına getiren var mı?

İftar yemekleri Allah aşkına yapılıyorsa, öncelikle parasızlıktan evine ekmek, hastasına ilaç alamayan, çocuklarını okutamayan yoksullarımızı hatırlamamız gerekmiyor mu?

Ne gezer…

Oruçlar açılır, gel gör ki, siyasetten başka bir şey konuşulmaz: Son derece düzeysiz siyaset yapılır. Oy avcılığı peşinde koşulur.

Ramazan ayının içi boşaltılır. Toplumu ayakta tutan değerler siyasete meze yapılarak yozlaştırılır.

Bu mudur Müslümanlık?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.