Meşe: Zulüm edenler, zulüm görecek!

Türk Eğitim-Sen Karacabey Temsilcisi, Bursa 1 No’lu Şube Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Altuğ Meşe, Hükümetin baskıcı tutumundan, Şehit Bahadır Tayfur İlkokulu’nun, İmam-Hatip Ortaokuluna dönüştürülmek istenmesini, antidemokratik uygulamalardan, Milli Eğitimdeki Müdürlük sınavlarında dönen dolapları çarpıcı bir dille eleştirdi.
Ayırımcı politikalarla Milli Eğitimin hurdalığa dönüştürüldüğünü ileri süren Altuğ Meşe, “Gün gelir, zalimlerin zulmü, kendilerine yönelir” dedi.
Kul hakkı yiyenlerin hesap veremeyeceklerine dikkat çeken Meşe, hukuksuz uygulamalardan vazgeçilmesi gerektiğini belirtti.
Altuğ Meşe dün yaptığı basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi; “Kul hakkı yemekten özenle kaçtığımız şu mübarek ramazan ayında birkaç satırla da olsa dertleşelim istedim.
Öğretmen olarak hayatımın en mutsuz en sıkıcı en iğrenç günlerini yaşamaktayım. Nereden nasıl başlayacağımı da bilmiyorum.
Kısa zaman önce peş peşe gelen vefatlar bizleri derinden üzdü. Bunun üzerine vefa borcumuzu az da olsa nasıl öderiz diye arkadaşlarımız adına sendikamızın düzenleyeceği futbol ve güreş turnuvası yapalım istedik. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce onay verilmedi.
Birkaç ay önce vefat eden Cumhuriyet İlkokulu öğretmenlerinden, “Vedat Sümer Hatıra Ormanı” adı altında 2. Sınıf öğretmenleri, öğrencileri ve velilerin katılımıyla gerçekleştirilmek istenen 200 çam fidanının dikilmesine yine Milli Eğitim Müdürlüğü tarafında sakıncalı olarak görülüp, izin verilmedi. Bu organizasyonları düzenleyip gidemeyen öğretmenlerimize, öğrencilerimize, velilerimize ve fidanların temininde ve araçların tahsisinde yardımcı olan Bursa Büyükşehir ve Karacabey Belediyesi Meclis üyesi Hüsnü Doğruoğlu’na teşekkür ederiz.
Gelelim Şehit Bahadır Tayfur İlkokulu’nun küçük binasının İmam Hatip Ortaokulu’na çevrilmesi ve ileriki yıllarda kademeli olarak Şehit Bahadır Tayfur İlkokulu’nun tamamen ortadan kaldırılmak istenmesine.
Burada insanların midesini bulandıran olay, sistemi oturmuş, başarısını ispatlamış ve alt yapısı tamamlanmış bir ilkokulun ortaokula dönüştürülmek istenmesidir. İmam Hatip Lisesinin ek binasının müteahhidinin ikinci kez işi yarım bırakıp kaçmasından da kaynaklanan sıkıntılar var. Olabilir de. Karacabey’de İmam Hatip Ortaokulu ihtiyacını şimdiki binalar karşılamıyor da olabilir. Ancak bu ihtiyacı gidereceğiz diye başarılı bir okulun binasına yeni bir okul açmak mıdır çözüm? Ayrıca, kimden neyi bu kadar saklıyorsunuz ve gizliyorsunuz da birden bire bu kadar öğretmeni, öğrenciyi veliyi ilçeyi huzursuz ediyorsunuz.
Bu kararları alanların kaçının çocuğu bu okullarda okuyacak ilerleyen zamanlarda hepimiz göreceğiz.
Çözüm istiyorsanız Karacabey ceza evi kaldırıldı ve yıkıldı. Gelin hep birlikte oraya kapalı spor salonu ve sosyal tesisleri olan güzel bir İmam Hatip Ortaokulu veya Lisesi yapılması için enerjimizi harcayalım. Olacaksa ilçemize yakışır bir şekilde adam gibi olsun. Ve yine samimiyetimle söylüyorum bu kararları alanların bir ya da iki çocuğu var.
Kendi adıma bir Karacabeyli olarak söylüyorum; Karacabey’in her okulunda akrabamın çocuğu, yakınımın çocuğu var. Siz bir düşünürken ben yüz düşünmek zorundayım. Buradaki başarıdan da başarısızlıktan da en çok ben etkileneceğim. Olan Karacabey’in çocuklarına olacak. Gelin bu yanlıştan dönelim. Karacabey’imize yakışır bir okul yapalım.
Bir diğer konu da stajyer öğretmenlere ve sendikalı sendikasız öğretmenlere uygulanan mobbing (yönetici baskısı) uygulamaları. Ben Altuğ Meşe olarak, Karacabey Türk Eğitim-Sen İlçe Temsilcisi ve Bursa 1 Nolu Türk Eğitim-Sen Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri olarak, öğretmen olarak ve idarecilik yaptığım dönemlerde idareci olarak; eğer bir öğretmen arkadaşıma sendika üyeliği için baskı yapmış isem bu sendikadaki tüm görevlerimden bir daha dönmemek üzere istifa etmeye hazırım. Aynı sözleri şu an yöneticilik ve idarecilik yapanlar ile sendika temsilcileri söyleyebilirler mi acaba? Stajyer öğretmenlere “Bize geçerseniz stajyerliğinizin kalkması daha kolay olur.” gibi sözlerle aba altından sopa gösterip, 1-2 kişi eksikle Stajyer Öğretmenlerin tamamına yakınını bir sendikaya üye yapmak ne kadar doğru sizce? Sizin bu çiçeği burnunda ve yeni öğretmenliğe adım atan arkadaşlara ve meslektaşlarımıza yaptıklarınız günü geldiğinde kendi çocuklarınıza yapılmayacak mı sanıyorsunuz?
Ayrıca bu stajyer öğretmenlere bir sendika başkanının adeta emir verir gibi İlçe Milli Eğitim Müdürü, Şube Müdürleri ve Sendika temsilcileri dahil toplantı yapması ve yemekler vermesi da işin cabası. Tabi ki bu konuyu yargıya taşıdık ve yargının vereceği karara saygılıyız.
Bize, vefat eden öğretmenlerimiz adına etkinlik yaptırmayanlar, fidan diktirmeyenler diğer bir sendikaya methiyeler diziyorlar. Ayrıca stajyerlik denilen konu da apayrı bir ucube. Biz çocuklarımızın öğretmen olması için o kadar dershaneye gönderelim, emek harcayalım, zamanımızı ayıralım, üniversiteyi kazansın, öğretmen olsun, yetmesin KPSS illetini geçsin, yetmedi; hala öğretmen değilsin, daha stajyerliğin kalkacak diyorlar. Başında bir öğretmen bir sürü idareci olacak ve “Bizim sendikaya geçmez isen işin yine zor” denecek baskısı ile karşılaşalım.
Okullarımızda huzur kalmadı. Bazı öğrenci velileri ve öğrenciler en ufak bir sorunda öğretmenlerimizi ve idareci arkadaşlarımızı talimatla yönlendirilerek Bimer’e şikayet ediyorlar. Sabah bir bakıyorsun elinde dosyalarla okula gelip haklı haksız kim diye merak etmeden, sadece ceza vermeye çalışıyorlar. Hele hele bir de adı artık güzel bir şeyle anılmasına müsaade edilmeyen Türk Eğitim-Sen üyesi isen ceza alma ihtimalin çok yüksek olduğu bir soruşturmanın müfettişleriyle karşılaşıyorsun. Şu da sakın yanlış anlaşılmasın, ortada bir sorun varsa bu mutlaka araştırılsın, soruşturulsun ve gerekirse kişiler ceza alsın. Ama mevcut sistem bunu değil herkesin herkesi ispiyonladığı, gizli gizli intikam almaya çalıştığı bir sisteme döndü. Örneğin; öğrencinin dersi zayıftır ve öğretmen zaten onun notunu yükseltebileceği kadar yükseltmiştir. Fakat bundan yine memnun olmayan öğrenci, öğretmen, idareci ya da veli Bimer’e bir telefon edip falanca öğretmen derste şu öğrenciyle çok ilgileniyor ama şu öğrenciyle hiç ilgilenmiyor diye basit ve asılsız bir şikayette bulunduğunda o öğretmenin kabir azabı başlamış oluyor. Arkamızda duracak ne okul müdürü ne de Milli Eğitim Müdürlüğü var. Dinlemeden anlamadan hadi ceza ve yer değişikliği. Gerçekten zor bir dönemde gücünü haktan alan bir sendikanın yani Türk Eğitim-Sen’in Başkanlığı bize nasip oldu. Her zaman olduğu gibi şimdi de ezilenin, haksızlığa uğrayanın yanında yer aldık. Her türlü haksızlıktan, hukuksuzluktan haberimiz olduğu için tüm samimiyetimle söylüyorum geceleri gözümüze uyku girmiyor. Bizi ne yaparlarsa yapsınlar, yıldıramayacaklar. Aksine biz, öğretmen arkadaşlarım ile birbirimize daha da kenetlenip zor günleri beraber aşacağız, dertleri ile dertleneceğiz. İyi günde ve kötü günde bir ve diri olacağız. Kimsenin arkasından oyun çevirmedik, toplumun menfaatini kendi menfaatimizden üstün görmedik, bir koltuk uğruna kendi özümüzden, fikrimizden ödün vermedik. Her zaman zulüm edenin karşısında durduk ve duracağız.
Gelelim müdürlük görevlendirmelerine; benim de girdiğim müdürlük sözlü sınavında her türlü entrikanın döndüğünü, kul hakkının dibinin sıyrıldığını bilmeyen kalmadı. Kimin hangi okula müdür olacağı önceden belirlenirken, yaşanan sözlü tiyatrosu aşağıdaki tabloda gün gibi ortadadır. Aşağıdaki liste sendikalara göre müdürlük sözlü sınavında alınan puanların sıralı listesidir. Nasıl okul müdürü olunduğu kamuoyuna duyurulur.
Yukarıdaki tabloda İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Okul Müdürü Vedat Kırbaş’ı gördünüz. Hani şu okulu sürekli AB Projeleri gerçekleştiren, AB Proje yarışmalarında dereceler alan, İl genelinde düzenlenen yarışmalarda İl Birincilikleri alan, Kardeş Eli Projesiyle daha geçen ay Bayırbucak Türkmenlerine 1 TIR dolusu yardım gönderen okul müdürü. O bile bu sözlüden 45 puan alabilmiş. Ne diyelim, keşke bu kadar proje ve çalışma yapmasaydın Vedat kardeşim, belki o zaman bu sözlüde başarılı olurdun. Bu tabloda üst sıralarda olanlar bakalım ne gibi başarılar gösterecekler.
Değerli Karacabeyliler durum bundan ibaret. Kim ne kadar üye devşirmişse mükâfatını almış. Kim ne kadar iktidara yakın durmuşsa maça 3-0 önde başlıyor. Burada liyakatmiş, kaliteymiş, bilgiymiş, tecrübeymiş ikinci ve üçüncü planda.
Anlatacak gerçekten çok büyük sıkıntılar var. İnşallah yeni bakanımız ile bu gibi pislikler son bulur, hak edenin kazandığı, dürüst şartlarda eşit olarak oyuna başlarız. Yoksa kaybeden biz değil çocuklarımız ve aileler olacak.
Her cuma hutbesinde okunan “Şüphesiz ki Allah iyiliği, adaleti ve akrabaya yardımı emreder…” ayetini bile devlet malını yandaşlarına peşkeş çekme şeklinde algılayanların adaleti tabi ki bu olacaktır. Bir avuç da kalsak zalimin karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz. Sözlerime son verirken, bana kendi memleketimde sürgün hayatı yaşatanlara kucak dolusu selam gönderiyorum.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.