Men dakka dukka (2)

AKP iktidarının içyüzünü ortaya çıkartan operasyonların üzerinden 2 ay geçti. Her gün yeni bir rezaletle karşılaşıyoruz. AKP ile onun yıkım ortağı cemaat arasında tam bir belge savaşı yaşanıyor.
AKP daha önce devlet kademelerine kendi elleriyle yerleştirdiği cemaatçi kadroları tasfiye ettikçe cemaat yeni bir ses kaydı ya da belge açıklıyor. İktidar da buna yeni bir hamle ile yanıt veriyor.
Yargı kararı ile dinlenen farklı kişilerin Erdoğan ailesi ile yaptığı telefon görüşmelerinde çember giderek daralıyor ve doğrudan aile fertlerinin, daha da sonrasında RTE’nin ses kayıtları yayınlanıyor.
İktidar ve yandaşları bu hamlelere 2 savcının 7 bin kişiyi dinlettiğine ilişkin isim listesi vererek yanıt verdi. Ancak aradan 24 saat geçmeden bu kez 17 Aralık sabahı RTE ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği ileri sürülen bir ses kaydı daha piyasaya sürüldü. Bu kayıtta babasının oğluna “paraları elden çıkart” dediği ileri sürülüyor.
Bu yazının yazıldığı saatlerde kaydın gerçek olup olmadığı tartışma konusu idi. Kayıt gerçek ise bu RTE’nin sonu olur. Elbette doğru olması ülkemizin itibarının da yerlerde sürünmesine yol açacaktır. AKP döneminin kapanmasını en çok isteyenlerden biri olarak yine de bu kaydın doğru çıkmamasını ülkemiz adına diliyorum.
Kayıt doğru ise bu ABD adına iktidarı silkeleyen cemaatin ne derece etkin noktalarda olduğunu göstereceği gibi, iktidar hayaliyle cemaatle ortaklıklar kuranlara da iyi bir ders olacaktır.
17 Aralık operasyonundan sonra 19 Aralık tarihinde yazdığımız yazının başlığı “Men Dakka Dukka” idi. Bu kez yine aynı başlığı kullanıyoruz.
Zira “eden bulur” ya da “çalma kapını çalarlar kapını” anlamına gelen bu sözü her fırsatta iç ve dış siyasi rakiplerine karşı en çok kullanan kişi Başbakan RTE. Bu sözü Suriye lideri Beşar Esad’a karşı bile defalarca kullandı.
2008 yılında başlayan “Ergenekon” vb. operasyonlar sonrası ortaya atılan düzmece belgelere inanarak kamuoyunu yanılttı. Daha ileri giderek “ben bu davanın savcısıyım” dedi.
Şimdi görevden aldığı savcıların hazırladığı binlerce sayfalık iddianameler ile buna eklenen on binlerce sayfalık klasörlerin yandaş ve esir alınmış basında yayınlanmasını zevkle izledi. Bu bilgileri konuşmalarında kullandı.
İddianameler ve eklerinde suçlananlara ilişkin son derece özel, ancak davayı hiç ilgilendirmeyen konuşmalar da vardı. Bu dinleme kayıtları yayınlanırken zevkten dört köşe olanlar şimdi yakınıyorlar. Bunların yandaşları da her akşam TV ekranlarında “kişisel yaşamım gizliliği” üzerine sahte nutuklar atıyorlar.
“Ergenekon” benzeri davalarda yayınlanan dinleme kayıtlarının hiç birinin dava ile, ülke bütünlüğü ve güvenliği ile suçla ilgisi yok. Ancak şu sıralar yayınlanan dinleme kayıtları ülkenin nasıl ve kimler tarafından soyulduğunu, kent topraklarının nasıl yağmalanacağının pazarlığını gözler önüne seriyor. Yani hepimizi ilgilendiriyor.
Şu anda yayınlanan dinleme kayıtları yargı kararı olmadan kaydedildi ise delil olma değeri de yok. Üstelik suç. Ancak ortaya çıkan kayıtların neredeyse tamamı şaibeli işlere bulaştığı için izlenen şahıslar yargı kararıyla yapılmış dinlemeleri. Bunların Başbakan ya da yakın çevresinin yaptığı konuşmaların bant çözümü.
“Ergenekon” davasında ise pek çok dinlemenin yargıç kararı olmadan ya da yargıca bilerek yanlış numaralar verildikten sonra yapıldığını dava sırasında öğrendik. Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin cep telefonuna polis tarafından “sehven” yüklenen telefon numaralarının suç delili olarak gösterildiğini artık herkes biliyor.
Oysa RTE ve ailesine ilişkin kayıtlarda “sehven” durumu yok.
Şu ana kadar ortaya çıkan kayıtlar bile herhangi bir demokratik ülkede iktidarı düşürüp yargı önüne çıkarmaya yeter. Hele bir de yukarıda sözünü ettiğimiz RTE ile oğlu arasındaki görüşme doğru ise artık AKP iktidarı bitmiş demektir.
Geçmişte dost olduğu ülkelerin liderleri birer birer dış destekli darbelerle yıkılırken bu darbelere destek veren, katil sürülerine milyonlarca lira para dağıtan biri için de artık söylenecek söz bellidir:
Men Dakka Dukka…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.