Kuyudan ders çıktı

Onu ilk gördüğümde “Ah kerata ah, nasıl düştün o kuyuya bakayım sen?” dedim.
Sonra da ekledim: “Hangi sorumsuz bıraktı şimdi bu kuyuyu böyle apaçık!..”
Beykoz’un Dereseki Köyü’ndeki çapı 30 cm, derinliği de 70 metre olan sondaj kuyusuna düşen ve 10 gündür kurtarılmayı bekleyen yavru köpekten bahsediyorum.
Kuyunun dibinde kendine minik bir odacık yaparak masum masum oturan yavru köpeğin çıkartılana kadar sağ kalmasını ama şişmanlamamasını sağlamak ve bir an önce düştüğü yerden çıkartmak için günlerdir el birliği, güç birliği yapıldı.
kuyu
İtfaiye, TTK, İBB, AFAD, veterinerler ve hayvanseverlerden oluşan yaklaşık 50 kişilik bir grup gece gündüz demeden devam eden çalışmaları sonuç verdi ve adını kuyudan alan Kuyu kuçusu bu sabah 05:00 sularında nihayet kurtarıldı.
İstanbul itfaiye ekipleri tarafından olay yerinde geliştirilen ve gece görüş kamerası, PVC boru, kılavuz ipi, boğma ipi ve pnömatik hava ile çalışan koldan bir aparat yapıldı. Bu tasarım ile kuyuya inen kol, yukarıdaki ekiplerin kolu joystick ile kumanda etmesiyle köpeği bulunduğu yerden çekti aldı.
Hayvanın kuyudan çıkartılmasıyla kuyu başında bekleşenlerin koparttığı heyecanlı kıyameti tahmin edersiniz. O kıyamet köpeği gerisin geriye kaçıracak diye korkmadım değil bir an. Neyse ki Kuyucuk korktuysa da kaçmadı ve ekiplerin güvenli kollarında hemen bakıma alındı.
Sosyal medya üzerinden canlı yayınlanan kurtarma çalışmalarına insanlar duaları ile destek verdi.
Kurtarma çalışmalarını yapan ekibin köpeğin kurtarılmasına odaklanmış ruh hali yaratıcılığı tetikledi.
Ve sonundan bilim, yani teknolojik yaratıcılık ile de yavru köpek kurtarıldı.
Bir can için kuyu başında olsun, ekranlar başında olsun insanların birbirine kilitlenmesine gıcık olan çatlak sesler de vardı tek tük. Sokaklardaki rögar kapaklarını çalıp kaçan insancıklardı onlar belki, kim bilir.
İnsanlığın ve bilimin galip geldiği bu kurtarma çalışmaları esnasında onların insanlığı da bu kadardı işte ve onlar kendi insansızlıkları ile birlikte yok oldular…
****
Bu çalışmalar esnasında Kuyu bize o kadar çok şey öğretti ki;
Öncelikle sorumsuzca açık bırakılan (ki daha önce de kaç cana mal oldu bu sorumsuzluk) kuyuların can alabileceği,
Türk insanının en belirgin özelliği olan kriz anlarında birbirine olan bağlılığı,
Kurtarma çalışmalarının sadece dua ile yapılmadığı,
Teknolojiyi kullanan bilim insanlarına ne kadar çok ihtiyaç olunduğu,
Bilimi kullanan akılların içinde sevginin ve inancın olması gerektiği,
Yapılabilecek ne varsa inançla yapılması ve davadan kolay vazgeçilmemesi gerektiği,
İnançlı ama bilgisiz insanların kriz anlarında naçar kalabileceği,
Bilgili ama inançsız insanların ruhsuz robotlara dönüşebileceği,
Kurtarma çalışmalarını izleyenlerin biraz daha sakin olup, işi bilenlerin rahat çalışmalarına zemin sağlamalarını ve her kafadan çıkan ayrı ses olmamak, yani “volüm” yapmamak gerektiği,
Dışarıya çıkartılan ürkmüş hayvanın ruh hali düşünülmeksizin sevinç çığlıkları atmanın insanoğlunun biraz da kendi bencilliği olduğu…
Şimdilik bu film Mutlu Son ile nihayetlendi,
Umarız ve dileriz ki böyle bir başka filme gerek kalmaz, kalsa da bu yaşananlar herkese ders olur.
****
Kurtarma çalışmaları başarı ile sonuçlandı ama biz esas sebeplere bakalım:
Fen işlerinde çalışan belediye ekipleri, şirketlerde çalışan ekipler, işinizin başından ayrılırken dönüp arkanızı bir bakın lütfen.
Her şeyin iki adım ötesini düşünün ve oluşabilecek ihtimalleri hesap edin.
Her insanın ya da her hayvanın en az sizinki kadar kıymetli bir can olduğunu unutmayın.
Ardınızda bıraktığınız dağınıklık ile bir canlının canını almaya hakkınız olmadığının farkında varın.
Siz yöneticiler de ekiplerinizi bu yönde eğitin ve keskin talimatlar ile gönderin işlerinin başına.
Vicdanlarını tetikleyin.
Gidip gelip denetleyin.
Arkanızda bıraktığınız kapana gün gelir ya siz, ya da en sevdiğiniz can yakalanır,
O günü beklemeyin…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.