Kurnaz Arap’ın aptal şeytanı

Hacıya gidebilmek ne kadar zor ise, dönebilmek ondan da zor.
Kutsal bir yolculuğun yolunda ölmek insanı yücelten bir olgu belki.
“Hacılıkta ölelim de cennete direk geçelim” diye düşünenler için de ideal.
Lakin doymaz bir şeytanın karnı daha da şişsin diye güvenliği yeterince sağlanmamış yollarda heba olmak neyin nesi?
Bir değil, iki değil…
Osmanlı döneminde Kabe’nin korunması amacıyla inşa edilen Osmanlı Ecyad kalesi yıkılıp, onun yerine Kabe-i Muazzama’nın yanı başında kondurulan 100 katlı Zemzem Towers’ın, yani Saat Kulesi’nin fotoğraflarını görmüşsünüzdür.
Google Earth’de güney yönünden baktığınızda Kabe’nin görüntüsünü kapatan bu binalar ve Kabe’nin çevresine sürekli yapılan yeni gökdelenler sayesinde Kabe gittikçe görünmez hale gelmekte.
Beş yıldızlı oteller “krallar gibi” Hacılık hizmeti veriyor malum.
Tavaf etmek için aşağıya inmene bile gerek yok. Otur odandan bak aşağıya. Gözünle et tavafını istersen. Yorma kendini. Şeytan taşlamak için de sapan kullan. O kadar yüksekten atarsan nasılsa tutar birkaçı.
Ben bu yazı için Mekke’yi Google Earth marifetiyle çepeçevre dolaştım mesela. Kabe’nin etrafında da döndüm epeyce. Hacı olmuş sayılır mıyım bilmem…
Olacak iş değil elbet ama akla da gelmiyor değil.
Yine tepeden gördüğüm kadarıyla çevredeki diğer konaklama yerleri ve çadırkentler de Kabe’nin etrafını sarmış durumda.
Amaç; daha çok kişiyi Kabe’ye çekmek. Daha çok kişiyi Hacı etmek.
Hacılık Hacı’nın kazancı, Hacıyı hacı edenin kazancını ise varın siz hesap edin.
Şeytan taşlama ritüelinin daha fazla kişi tarafından yapılabilmesi için sunulan imkânlara bakınca aklıma bir fıkra düştü. Fıkra bu ya;
Of’lu Hoca Cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu:
“Paranızı sokağa atıyorsunuz! Kazanan kim? Meyhaneci… En büyük dükkan kimin? Meyhanecinin… En güzel ev kimin? Meyhanecinin… Ya en güzel araba? Meyhanecinin. Bu paraları veren kim? Ha sizin gibi kafasızlar…”
Aradan iki hafta geçer, bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılıp öperek:
“Allah razı olsun Hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu…”
Hoca memnun: “Aferin, içkiyi bırakmanın mükafatlarını ahirette de göreceksin oğlum.” der.
Adam düzeltir: “İçkiyi bırakmadım hocam, MEYHANE AÇTIM!”
Şeytanı kötüleyip taşlatanlar daha fazla insan Kabe’ye gelsin, daha fazla insan Kabe’de kalsın, daha fazla insan para harcasın, daha fazla insan taş atsın, daha fazla daha fazla diye diye Kabe’yi cehenneme çevirdiler.
Öte yandan kendileri de adeta şeytana dönüştüler.
Ve sonunda işler iyice çığrından çıktı.
O kadar hacının hacılık vazifelerini yerine getirme organizasyonunda Suudiler yine sınıfta kaldı.
Bu yıl Mina’da şeytan taşlayan hacılar arasında çıkan izdihamda hayatını kaybedenlerin sayısı 800’e dayandı. Bir o kadar da yaralı var.
Faciada ölenlerin taşınma görüntüleri ise insan hayatına veril(me-y)en önemi gösteriyor.
Nerde kaldı din, nerde kaldı iman, nerde kaldı tesettür?
Cıbıl cıbıl insanlar üst üste. Taşıma da kepçelerle…
Şeytan taşlayacağım derken canlarından olan bu insanlar diğer alemde şeytanla karşılaşmışlar mıdır acaba?
Karşılaşmışsalar da şeytan onlara bir güzel hareket çekmiş midir mesela?
“En azından ben akıllı bir şeytanım, siz ise aptal şeytanlar elinde can verdiniz” demiş midir?
Neyse;
O tarafı pek karıştırmayalım ve biz yine bu tarafa dönelim.
Geçtiğimiz yıllarda da kerelerce yaşanan bu facia ne ilk ve ne de son olacak.
Bu faciaların en büyüğü; 1990 yılında Mina’da şeytan taşlama dönüşünde El Müeysem Tüneli’nde meydana gelmişti. Tarihe ‘tünel faciası’ olarak geçen olayda, tünele ters yönden gelen hacı adayları girince 1.426 kişi ezilerek ve sıkışarak hayatını kaybetmişti.
Şu Suudiler bir de hatalarını kabul etseler. Bir de bu felaketlerin tekerrür etmemesi için çözüm üretseler. Tonla paralarını aldıkları hacıların karıncalar gibi ezilmesine izin vermeseler.
Onlar buna yanaşmıyorsa da diğer ülkeler bu sorunu sineye çekmeyip sorunun üzerine gitseler.
Lakin suç sadece Suudiler’de de değil.
Suç; inanç, itikat, ibadet ile her işin üstesinden geleceğine inanarak kurallara riayet etmeyenlerde.
Can havliyle diğerlerini hiçe sayarak kendi canını kurtarmak isteyenlerde.
Hak yolunda huşu içinde yürümesi gerekirken haldır haldır tavırlarla önüne geleni ezip geçenlerde.
Her zaman dediğimiz gibi,
Önce insan olabilmekte iş.
Kral da olsan, hacı da olsan, patron da olsan, işçi de olsan, dinli de olsan, dinsiz de olsan önce insan ol.
Şeytan olma.
Hele hele de aptal bir şeytan hiç olma!
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.