Kumyaka ne diyor?

Orda bir köy var çok yakında.
Orda, hemen denizin kenarında.
Deniziyle, zeytiniyle, mandalinası, limonu ve inciriyle, camisiyle, tarihi kilisesiyle, medeniyetiyle, ılıman iklimiyle, adeta denizden çıkıp tepelere tırmanmış gibi görünen yerleşim şekliyle ve deniz görmeden yaşayamayan mütevazı ahalisiyle yıllardır varlığını sürdüren kendi halinde bir köy.

Kuruluşunun Bitinya Kralı I. Prusias zamanında olduğu sanılan, 2200 yıldan fazla tarihi bir geçmişe sahip olan, Argonatlar Efsanesi’nde de bahsi geçen, Geç Antik Dönemdeki adı Yunan dilinde “incir” anlamına gelen Sykiy, Romalılar döneminde Siguiona, Bizans döneminde ve Osmanlı döneminde yarımada-ada anlamına gelen Siği, 1960’dan bu yana da adı Kumyaka olan ve sakinlerinin “kendi halinde” yaşamaya devam etmek istediği bir köy.
Babamın doğup büyüdüğü, benim de çocukluğum ve ilk gençliğimde yaz aylarını geçirdiğim, şimdi de fırsat bulduğumda nefes almak için kendimi kollarına attığım köy.
Benim köyüm, Siğim, Kumyakam…
Tarihi Cumhuriyet tarihinden de Osmanlı tarihinden de eski olan köyüm, şimdi diğer bütün sahil köyleri gibi Kıyı Koruma Kanunu’ndan nasibini alıyor ve bin yılların köyleri varlık sebepleri olan kıyılardan uzaklaştırılmak isteniyor.
Yasaya göre kıyı noktasından sonraki ilk 50 metre yeşil alan, ikinci 50 metre günübirlik tesis olarak tahsis ediliyor. Kıyı noktasından sonraki 100. metreden itibaren ise yerleşim başlıyor.
100 metre içinde kalan yerlerde bırak yeni yapılaşmayı, mevcut eski binaya çivi dahi çakılamıyor.
Bekleniyor ki bina kendi kendisini imha etsin ve 100 metrelik alana kendiliğinden geçsin.
Ev sahibi mi? Gitsin evini başka bir yere inşa etsin.
Peki ya arsa alacak ve yeni bir ev yapacak gücü yoksa?
****
23 Aralık 2016 tarihinde köy kahvesinde gerçekleşen toplantının konusu Kumyaka’nın 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nın olmaması ve köyün ‘Kıyı Koruma Kanunu’nun neresinde olduğu üzerineydi.
Mudanya Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürü Hakan Karademir’in konuşmacı olarak katıldığı o toplantıya katılım fazla olmamıştı.
Lakin o günden sonra köy halkı kendi arasında köyün akıbeti ile ilgili ne yapılması gerektiğini sorgulamaya başlamıştı. Kumyaka İmar Planı nasıl yapılmalıydı?
Kanuna uysan 100 metre kayıp ey Hakim Bey, uymasan olmaz
Derken, Mudanya Belediyesi’nden ikinci bir toplantı daha talep edildi.
Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın “Mudanya’nın Anayasası” olarak nitelendirdiği 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı bilgilendirme toplantısı bu kez köy halkının yoğun katılımıyla köy kahvesi bahçesinde gerçekleşti. Hakan Karademir mevcut kanunu ve köy için geliştirdikleri taslağı bir kez daha anlattı. “Bunları yaparken biz sizi bir şeye zorlamıyoruz, sizin talebiniz üzerine buradayız” dedi.
Köylü kararını vermişti aslında.
Köylü köyünün olduğu gibi kalmasını istiyordu.
Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz “Kumyakalı ne istiyorsa öyle olacak” dedi ve anayasa üzerinde tekrar çalışacaklarını söyledi.
Hâttâ konuşmasının bir yerinde Kumyaka sokaklarının eskisi gibi Arnavut Kaldırımlı taş sokaklar haline getirileceğinin sözünü de verdi.
Kıyı Koruma Kanunu
Bu yazdıklarımdan Kıyı Koruma Kanunu’nun kötü bir kanun olduğu sonucu çıkmasın. Ancak doğal yerleşim alanları ile sonradan oluşturulan alanlar arasındaki farkı gözetmek ve yasayı bu farklara göre detaylandırmak gerek.
Kanun der ki: Kıyı Kanun’unun amacı halkın can ve mal güvenliğini sağlayacak ve ekonomik kazanımlara yol açacak çözüm üretmek için gerekli yasal düzenlemeleri sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda, kıyı şeridi tanımı ve genişliği çok önem kazanmaktadır. Kullanım izni verilen kıyı şeridi doğal afet tehdidi altında (tsunami, deniz seviyesi yükselmesi vb.) incelenmeden yapılaşma izni verilmesi can ve mal kaybına neden olacaktır. Bu nedenle, bu çalışmaların da, her kıyı alanına özgü olarak deniz seviyesinin doğal afetler altında yükselmesi hesaplanarak yapılması gereklidir. Bu hesaplar yapılmadan verilecek iznin riskleri çok büyük olacaktır. O nedenle bu riski daha aza indirgeyen ve mevcut kanunla 50 metre olarak uygulanan sahil şeridi genişliği hiç değiştirilmeden korunmalıdır. 5.ci Maddenin 5. Fıkrasında, yapılması önerilen değişiklik içinde yer alan ‘sahil şeritleri’ ifadesi kendi başına tüm kıyıları kapsadığı için aynı fıkra içinde (diğer alanlar) ifadesi hiç bir anlam taşımamaktadır. Bu durumda, bu değişiklik kendi içinde 50 metre sınırını kullanılmaz duruma getirmektedir. Bu nedenle de, 5. Maddenin 5. Fıkrası hiç değiştirilmeden 50 metre olarak korunmalıdır. Ayrıca, Akdeniz ülkelerinde kıyı kullanımının ülke ekonomik girdisinde büyük pay sahibi olduğu Fransa, İspanya, Portekiz ve İtalya gibi ülkelerde kıyı kanunları incelendiğinde bu genişliğin en az 50 metre olarak tanımlandığı görülmektedir.
Kıyı Çizgisi nedir?
Kıyı çizgisi, deniz, tabii ve sun’i göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun kara parçasına
değdiği noktaların birleşmesinden oluşan meteorolojik olaylara göre değişen doğal çizgidir.
(Sahili 50 ya da 100 metre dolduralım diye düşünmeyiniz. Doldurmuş olmak kıyı çizgisinin yerini değiştirmiyor.)
Sahillere yeni ayar
Bu yasaya göre üç tarafı denizlerle çevrili yurdumun sahillerindeki denize sıfır kasabalar ve kentlerin yarısı uçup yok oluyor.
Gölyazı ya da Geyikli gibi yerleşim yerlerinde 100 metre şeridini dikkate alırsanız ortada köy diye bir şey kalmıyor.
Biz yasalara uyalım derken görünmeyen yerlerde görünmez kişiler sahilleri 50’şer 100’er zapt ediyor…
****
Mudanya Belediyesi imar konusunda köylüye bir şey dayatmaya çalışmıyor ancak kanuna aykırı yapılmış işlerden dolayı edilecek şikâyetlerde kanunu uygulamaktan ve mühürleme yapmaktan imtina etmeyeceğini de açıkça söylüyor.
Başkan Türkyılmaz “Maalesef ki bu memlekette yasalar halkın beklentilerine ve taleplerine göre yazılmıyor.” derken hazırlayacakları yeni anayasada köylünün sesini dikkate alacaklarını özellikle belirtiyor.
Verilecek kararın gelecek nesillere bırakılacak bir miras olduğunu düşünürsek, kararın omuzlarımıza yüklediği sorumluluğu daha iyi anlıyoruz değil mi?
Köylü haklı olarak köyünün ‘rant’a kurban edilmesinden korkuyor. Köyün sahilden 100 metre geriye itelenmesinin ardından oluşan boşluğa tokimtrak binaların dikilerek sahilin ellere peşkeş çekilebileceğini düşünüyor.
Köylü köyünün gelişmesini istiyor ancak gelişirken köyün yitip gitmesinden ve özgünlüğünü kaybetmesinden endişe ediyor.
Memleketi saran inşaat furyası sebebiyle ülke betona bulanmışken köyün ortasına beton dökülmesini hiç istemiyor.
Kısa olan sezon sebebiyle iki ay bile oturulmayan evler yapılacak diye araziler bir bir arsaya dönüşüyor zaten. Bu sebeple zeytinlikler gün be gün yok oluyor ve dağların rengi gün geçtikçe daha çok grileşiyor. (Bu arada, zeytinlikleri satanlar kim?)
Köyüm de grileşerek değişmesin diyorum ben.
Değişmesin ama özünü koruyarak gelişsin.
Öncelikle her anlamda kendini geliştirsin ve her anlamda kendini temizlesin.
Nasıl ki betonlaşmak modernlik değilse, kirli ve yabani olmak da doğal olmak değil…
Temiz, misafirperver, güler yüzlü, aydın fikirli, gelen konuğu ağırlayabilecek tesislerle donanmış ve ihtiyaca cevap verebilen bir köy olmak da zor olmamalı. Bu da köylünün elinde…
****
Beni başka yerlere benzetmeyin diyor şimdi Kumyaka.
Haksız da değil. Bunca köklü tarihe, binlerce yıldır yaşanmış hayatlara, Kumyaka’dan geçip gitmiş onca insana saygıdır bu…
Onlardan bize, bizden de geleceğe mirastır…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.