Koş koş, asansörcü ağabeyi getir!

Bir asansör muhabbetidir gidiyor basında, lakin ben bu muhabbeti kaçırmışım.
Ucundan berisinden yakalamak için nedir ne değildir diye sordum tabii Google efendiye. Konuyla ilgili pek çok yazı çıktı karşıma. Yorumları bir kenara bırak, işin aslı nedir sen onu söyle bana dedim. Buyur bu videoyu izle dedi o zaman.
Videonun başlığı “Asansörde Halvet”, konuşan kişi Nureddin Yıldız, sorulan soru ise (kim sordu ise) “Kadın kişi asansöre yalnız binebilir mi?”. (Yıllardır izinsiz biniyormuşuz bak)
Asansörün Allah’ın insana lütfetmiş olduğu bir nimet olduğunu söyleyen Yıldız, bu nimetin kadın ve erkeğe aynı oranda mubah olduğunu da belirtiyor. (Sağolsun)
ANCAK, MÜSLÜMAN BİR KADININ HALVET ORTAMINDA YABANCI BİR ERKEKLE BULUNMASI ASLA CAİZ DEĞİLDİR” diye de ekliyor.
Kişilerin küçük ve kapalı bir ortamda bulunuyor olmasının onların halvet olmasına yetiyor olduğunu söylüyor. Hele de çıkılacak kat yüksek, yani yol uzunsa, hele bir de asansör arıza yapıp aralarda bir yerde asılı kalırsa, hele bir de asansör şeffaf değil ve içini gözleyecek kamera da yoksa, Alllaaaaah, tutmayın kadını o zaman, hemen asansördeki erkeğin üzerine atlar ve sonrası…. (KIRMIZI NOKTA!)
Neden kadın adamın üzerine atlıyor diyecek olursanız, çünkü yasak kadına gelmiş.
Buradan çıkan sonuç: Demek ki korkulan kişi kadın!
Kadın kadına ve erkek erkeğe asansöre binmekte tehlike yokmuş. (Sayın Yıldız asansörde yiyişen dayılar videosunu izleseydi böyle düşünmezdi elbet)
Tabi bir de reklamdaki gibi Kıvanç Tatlıtuğ ile asansörde kalmak var ki, “Her genç kızın rüyası Zetina dikiş makinesi”…
Vallahi dalga geçmiyorum. Haber de Zaytung haberi değil, tamamen gerçek.

Kadın tacizi haberleriyle başımızın döndüğü bu ülkede, kendisinin bu fetvayı kadın kişiyi korumak adına dile getirdiğini düşünüyoruz elbet. (Merhaba, ben Pollyanna…)
Pollyanna karakterinden sıyrılıp, kadını korumak için kadınlara yasak getireceğine şu erkeklerin uçkurlarına sahip çıkmaları gerektiğini niye söylemiyor diye merak ediyoruz sonra. (Asansörler bu durumlarda erkeğin suratına suratına şap püskürtsün mesela.)
Niçin erkekler sürekli bir teyakkuz halindeler ve niçin kadınlar sürekli müdafaa halinde olmak zorundalar. (Ya bir gün en iyi müdafaa taarruzdur derse kadınlar!)
Niçin saldırmak erkeklere serbest ve saldırılabilir olmak niçin kadının hatası? (Ama o da asansöre binmeseydi. Bindiyse muhakkak “müsait” kadındır.)
Niçin erkeklerin akıllarından geçenleri kontrol altında tutmaya ve frenlemeye gerek duyan bir sistemleri yok ve niçin müsait bir ortam olduğu anda frenleri boşalıveriyor. (Fren muayene şart!)
Herkesin aklından her şey geçebilir, ANCAK akıldan geçen her şey gerçekleşmeyebilir. (Rüyalar gerçek olsa, seni her gün görürdüm…)
Hele de akıldan geçenleri karşı taraf üzerinde zorlama, tehdit, şantaj ve şiddet ile gerçekleştirmeye çalışmak tam bir medeniyetsizliktir. Bu saldırıları asansör gibi kaçacak ve imdat isteyecek yer olmayan kapalı alanlarda yapmaya çalışmak tam bir “FIRSATÇILIK”tır. (Asansör sapıkları diyelim hepsine ve bitsin konu)

Fikir beyan eden bilir kişilerimiz kendi aklından geçen şeytanın tüm insanların aklından geçiyor olduğu üzerinden hareket ettikleri için hep, her şeyimizi yasaklar oldular sonunda. (Asansör fantezileri var anlaşıldı)
Kendileri gibi düşünenler çoğaldı kabul, lakin mesele o düşüncelerin katili olmakta. Karşınızdaki masumlara yasak getireceğinize kendi kötü düşüncelerinizin beynine sıkın gitsin. Onların yerine insan onuruna yakışan, saygılı, sevgili ve medeni düşünceler geliştirin.

Geliştirin ki;
Hiçbir kadın bir erkekle asansöre yalnız binmeye korkmasın.
Hiçbir kadın otobüste son kalan yolcu olmaktan korkmasın.
Hiçbir kadın tenha bir sokakta bir erkekle karşılaşmaktan korkmasın.
Hiçbir kadın gece evine geç vakitte dönmekten korkmasın.
Hiçbir kadın sadece kadın doğmuş olduğu için korku içinde ve baskı altında içinde yaşamasın.
Kadını korumaya gerek duymadığınız anda, işte ancak o zaman kadını layıkıyla korumuş olursunuz.
****
Konuyu bir asansör fıkrası ile toparlayalım:
Köylü oğlan ve babası büyük şehre ilk defa gelmişler. Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş. “Bu ne baba?” diye sormuş oğlan.
Hayatında hiç asansör görmemiş baba “Bilmiyorum oğlum” demiş.
Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış.
Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik muhteşem bir kadın çıkmış.
“Oğlum,” demiş adam kızdan gözlerini ayıramayarak, “koş koş anneni getir!”

Keşke “asansörcü ağabey” gibi düşünenler sağa sola kayan o gümüş renkli duvarlara doğru gitse, duvarlar açılsa, onlar içine girse ve birkaç dakika sonra onların yerine insan gibi insan kişiler gelse.
Ah keşke İsviçreli bilim insanları ya da Japonlar bir an önce bu sistemi icat etse…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.