Kırmızı Başlıklı Kız da Değişti

İnsan en büyük iyiliği de en büyük kötülüğü de kendisi yaparmış kendisine.
Eleştirilere kulak tıkayıp methiyeleri önemsemek, “olmuyor” diyenleri tekmeleyip “oluyor oluyor” diyenleri dinlemek, göz göre göre karaya ak, aka kara demek, demeyenleri birer birer tepelemek, onu kakalayıp bunu itelemek, mek mek mek mek ile mesela.
Sonra da mikrofon başına geçip sütten çıkmış ak kaşık, kanatsız melek, sevgi abidesi, çalışkan Atom Karınca, sevimli Arı Maya olmak, beyaz atlı prens kıvamında tatliş tatliş konuşmak, mak mak mak mak ile mesela…
****
Hayat içinde bir duruşu olan insan bu kadar hızlı değişemez tabi.
Bu ancak oyuncular için büyük bir maharettir.
Acılar içinde salya sümük ağlayan bir karakterden, çılgın kahkahalar atan bir karaktere dönüşebilir bir anda oyuncu. Bir bakarsınız kraldır bir sahnede, bir bakmışsınız dilenci oluvermiş bir diğerinde. Bir bakarsınız korkuyla açılır gözler, bir bakmışsınız derin bir uykudaymışcasına kapanmıştır o gözler. 
Şımarık bir çocuk, azılı bir katil, titiz bir ev kadını, yeni yetme havai bir genç kız olur da bunu nasıl başarabildiğini anlayamazsın.
Kendini kendinden silebildiği kadar başarılıdır oyuncu.
Gözlerinde kendinden eser bırakmadığı, bir başka karaktere bürünebildiği kadar iyidir.
Sahneden indiğinde özüne döner çabucak.
İyi oyuncular şüpheye düşürür insanı çokça.
Yoksa, özü de oyunlardan mı ibarettir?
Kendisi de anlayamaz ve oyuna kaptırır kendini, çıkamaz oyunun içinden…
****
Böylesi bir sıkışmada olan, kendisine sorgusuz sualsiz inanan kitleye oluyor maalesef. Karakterler arası geçişin hızını yakalayamıyorlar. O bir öyle diyor bir böyle, onu anlamadan dinleyenler çareyi o ne derse hepsini alkışlamakta buluyorlar.
Bir gün cehape pekeke ile iş tutuyor diyor, onu alkışlıyorlar, öteki gün devletin televizyonunda terörsitbaşının mektubu kardeş terörist tarafından okunuyor, kendisiyle röportaj yapılıyor, onu da alkışlıyorlar. Oyuncu kişi replikleri karıştırıyor, farkında olmadan cumhur ittifakını yerden yere vuruyor, onu da alkışlıyorlar. Bozuk saat günde iki kez doğruyu gösterir misali, o da arada istemsizce doğru konuşuyor, alkışlayanlar da bilmeden doğruyu alkışlıyorlar.
Yorgunluktan ihtimal, ağız ve kulak ile kulaklar ve eller arasında “telekominikasyon” sıkıntısı yaşanıyor.
Siz buna isterseniz “Allah’ın sopası yok!” deyin, isterseniz “İlahi Adalet”, isterseniz “karma”…

Ha, bir de bu gidişi iyi okuyup da alkışlamayanlar var. 
Yıllardır verdikleri kredinin, gösterdikleri hoşgörünün ve sabır taşına dönen yüreklerinin hesabını, ölçüp biçip tartan akılları ile soran insanlar onlar.
Köprü yaptın da neden ben geçemiyorum, maaş veriyorsun da neden geçinemiyorum, üniversite açıyorsun de neden bitirince işsiz kalıyorum, mağdura yardım edip memleketi mülteciye boğdun da neden bedelini ben ödüyorum, her yaptığını benim vergilerimle yapıyorsun, zaten bunları yapmak için hizmete talip oluyorsun, peki niye bunları cebinden yapmış gibi kafama kakıyorsun, niye durup durup azarlıyorsun, niye başkasını tercih etmemi kendine ihanet sayıyorsun, niye benim tercihimi saymazdan geliyorsun, niye bana nankör diyorsun, niye çocuklar, gençler, kadınlar, yaşlılar, kısacası niye ülke insanı bu kadar tehdit ve korku içinde yaşıyor diye sordular elbet.
En iyi hesap sorma yöntemi olan sandık ile sordular hem de.
Bir kereden ikna olmayanlar için ikinci kere, hem de gümbür gümbür gümbürdeyerek sordular.
İsterseniz bir kere daha sorsunlar…

Aldığı bu mesaj ile sarsılan karakter yeni oyun kurma peşinde şimdi. 
O yüzden Kırmızı Başlıklı Kız’ın büyükannesinin şapkasını taktı, yatağına yattı, bu kez o şirin şirin sorular soruyor Kırmızı Başlıklı Kız’a.
– Senin gözlerin neden bu kadar büyük Kırmızı Başlıklı Kız?”
– Seni daha iyi görebilmek için.
– Senin kulakların neden bu kadar büyük Kırmızı Başlıklı Kız?
– Seni daha iyi duyabilmek için.
– Senin ellerin neden bu kadar büyük Kırmızı Başlıklı Kız?
– Büyükannemin yerine geçip bana yalanlar söylediğinde sana iyi bir tokat aşkedebilmem için!
– Ooov, bu Kırmızı Başlıklı Kız yeni mi? Oyuna yeni mi girdi? Eskisine ne oldi? 
****
Gördüğünüz üzere;
Devir değişti, e tabi “Kırmızı Başlıklı Kız” da değişti.
Siz de artık oynamayı bir kenara bıraksanız da kendiniz olsanız. 
Hakiki olsanız, samimi olsanız, dosdoğru olsanız. Değişimi yakalasanız.
Çok çalışıp yoruluyorsunuzdur kabul, lâkin bunların hıncını bizden çıkartmasanız.
Olmuyorsa da zorlamasanız…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.