“Kerhen” Denetim

Siyasal yaşamımıza bazen, bize yabancı gelen, çoğunlukla da Osmanlıcadan gelen unutulmuş sözcükler girer. Yakın tarihimizde kullanıldığı halde bir kısmını artık anımsamayız. Tıpkı 1,5 yıl önce birden bire önümüze konan “istikşafi” sözcüğü gibi.
“Kerhen” sözcüğü de ülkemizin en bunalımlı dönemlerinden biri olan 1979 yılında siyasal söylemlerimize girmişti. “Kerhen” sözcüğünü günümüz siyasal liderciklerinin ustası sayılan Necmettin Erbakan sayesinde öğrenmiştik. Kibar bir dille, istemeyerek, gönülsüzce anlamına gelse de daha dobra bir dille iğrenerek, tiksinerek anlamına gelir.
Ülkemizi derinden sarsan 2 faşist darbe, 12 Mart 1971 ile, 12 Eylül 1980 arasındaki bunalımlı yılarda kurulan ve kargaşayı artıran 2 ayrı MC (Milliyetçi Cephe) hükümeti sonrasında 1979 yılında Süleyman Demirel başkanlığında bir azınlık hükümeti kuruldu. Bu hükümetin güvenoyu alabilmesi daha önce MC hükümetlerinde yer alan MHP ve MSP’nin dışardan destek vermesi sayesinde olmuştu. O zaman MSP Genel Başkanı olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan bu desteğin “kerhen” verildiğini açıkladığında herkes Osmanlıca sözlüklere sarılmıştı. O günlerin siyasi kavgaları bu günkü kadar nezaketten uzak olmadığı için bu tanımadıkları sözcüğü iğrenerek yerine, istemeyerek anlamına kullanıyorlardı.
Aslında bu tür sözcükler siyasal yaşamımızda gizlenmek istenen amaçlara başka kılıflar giydirmek için ustaca kullanılıyordu. Bu günün siyasal lidercikleri de o yıllarda çömez bile sayılamayacak yerlerde siyaset yapmaya çalışıyordu.
Bütün siyasal karmaşaya rağmen, meclis çalışıyor, hükümetler güvenoyu istiyor, meclis denetimi amacı ile gensoru, soru önergeleri, meclis araştırma önergeleri veriliyordu. Bu denetim mekanizmaları ile hükümetler, bakanlar düşürülebiliyordu. Daha sonraki yıllarda da görüldüğü gibi Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana Yüce Divan’da bakanlar yargılanabiliyordu. Yakın tarihimiz bu tür denetim örnekleri ile doludur.
İkinci MC döneminde, CHP Grubu adına, dönemin grup başkanvekilleri Altan Öymen ve Hayrettin Uysal, 29 Aralık 1977 tarihinde, içte ve dışta güvenliği sağlayamadığı, cephecilik anlayışıyla ulusal birliği zedelediği, halk çoğunluğunu yoksulluğa sürüklediği ve devleti Anayasa’nın belirlediği kurallardan ve çerçeveden uzaklaştırmaya çalıştığı iddiasıyla Başbakan Süleyman Demirel başkanlığındaki hükümet hakkında Anayasa gereği bir gensoru açılması için önerge verdi. Yılın son günü 31 Aralık 1977’de yapılan birleşimde hükümet güvenoyunu sağlayamayınca AP, MHP ve MSP’den oluşan İkinci Milliyetçi Cephe hükümeti düştü.
Daha ilginç bir örnek ise MSP lideri Erbakan’ın “kerhen” desteklediği Demirel hükümetinin Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen hakkında verdiği gensoru önergesidir. Milli Selamet Partisi, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve İsrail ile ilişkileri geliştirmek istediği gerekçesiyle Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen hakkında gensoru vererek düşürülmesini istemişti. 5 Eylül 1980’de oylanan önergede Erkmen, milli menfaatlere aykırı davrandığı öne sürülerek düşürülmüş ve bu tarihten sadece 1 hafta sonra 12 Eylül faşist darbesi tüm siyasal faaliyetlere son vererek ülkemizin üstüne kâbus gibi çökmüştü.
İlginçtir, ülkemizi tam 15 yıl Avrupa Birliği masalları ile oyalayıp, şimdi “Avrupa rüyası sona erdi” diyen, İsrail ile kamuoyundan gizli ilişkiler kuran AKP iktidarı, getirmek istediği anayasa değişiklikleri ile her tür meclis denetimini kaldırmak istiyor. Yine bir başka ilginç nokta 12 Eylül 2010 tarihinde halkoylaması ile yürürlüğe giren anayasa değişikliklerinde Yüce Divan kararlarının TBMM tarafından kaldırılabilmesi getirilmişti.
Demek ki günün birinde bir siyasi iktidar, milli menfaatlere aykırı olarak Avrupa ve İsrail ile ilişkiler geliştirse, MSP ya da onun siyasal devamı olan bir parti böyle bir uygulamaya karşı meclis aracılığı ile denetim ve yaptırım uygulayamayacak.
İşte sadece bu nedenle bile getirilmek istenen anayasa değişikliğine “HAYIR” diyoruz. “Kerhen” verilecek bir destek iğreneceğimiz, ancak denetleyemeyeceğimiz uygulama ve ilişkilere neden olmasın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.