Kamu emekçilerine 1.06 reva mı?

Karacabey Eğitim Sen Temsilcisi Salih Tunç, kamu
emekçilerinin hükümet tarafından ciddiye alınmadığını belirtti. Hükümetin kamu
emekçileri için açıkladığı 1.06’lık enflasyon farkının çok komik olduğunu
vurgulayan Tunç, bunun iyileştirmeyle bir ilgisinin bulunmadığına dikkat çekti.

            Tunç,
“Ekonominin iyiye gittiği, krizden çıkmakta olduğumuz, işsizliğin düşüş eğilimine
girdiği gibi pembe tabloların çizildiği, gerçek ile yalanın birbirine
karıştırılmak istendiği günlerden geçiyoruz. Oysa sadece Temmuz ayı itibariyle
kamu emekçilerine reva görülen 1.06’lık enflasyon farkının günlük yaşamdaki
karşılığına baktığımızda dahi, varsa bir iyileşmenin, bunun emekçiler lehine
olmadığını görürüz” dedi.

            1.06’lık
farkın 13,3 TL ile 49,5 TL arasında değişen oranlara denk geldiğine işaret eden
Tunç,  49.5 liranın ise Başbakan
müsteşarının maaşına yansıyacak oran olduğunu belirtti. İki milyon kamu
emekçisinin maaşına yansıyacak ortalama oranın 15 ile 20 lira dolaylarında
olduğunu kaydeden Tunç, “Yani günlük harcamalarımız her gün artarken, bu fark
ile günlük maaşlarımızda 1 TL’lik artış bile olmayacak. Oysa sadece toplu
taşıma ücretlerine baktığımızda; İstanbul’da 1,5 TL, Ankara’da 1.85 TL,
Adana’da 1.40 TL, İzmir’de 1.55 TL, Diyarbakır’da 1.50 TL’dir. Bu fark ile
bırakalım gidiş-gelişi, günde bir kere bile otobüslere binemeyeceğiz!

            Daha
%2,5’luk zam ve 1,06’lık farktan oluşan %3,59’luk oran ceplerimize girmeden,
bordrolarımıza yansımadan Maliye Bakanı kamu emekçilerinin sosyal tesislerinin
satışa çıkarılacağını açıkladı! Kamu emekçilerine ait 779 adet sosyal tesis,
sahil kesimlerinde olanlarından başlanarak satışa sunulacak. Özelleştirmeler
sonucunda elde bir şey kalmayınca bu kez sosyal tesislerimize göz koydular.
Bütçe açıklarını ve krizin faturasını emekçilerden karşılıyorlar. Oysa askeri
harcamalara, bazı ülkelerin gayri safi milli hâsılasına denk gelecek oranlarda
paralar aktarmaya devam ediyorlar. Maaşlarımızın günden güne erimesi ve
tesislerimizin satışa çıkarılması da göstermektedir ki, İktidar emekçilere
sosyal aktiviteleri çok görmekte, “bu maaşla zaten gidemeyecekler” diye
düşünmektedir.

            Her iki
olaya baktığımızda İktidarın 8 yıllık icraatının özetini görmemiz mümkündür.
Mevcut İktidar, kaşıkla verirken kepçeyle ceplerimizden almaktadır. Bunun
sonucu olarak reel kayıplarımız günden güne artmaktadır.

            Kısa süre
önce TÜİK, ekonominin 2010 yılı ilk çeyrek büyümesini açıkladı. Buna göre;
takvim etkisinden arındırılmış sabit fiyatlarla GSYH bu yılın ilk çeyreğinde
bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11,7’lik artış göstermiş! Ekonominin
en temel kurallarına göre bu büyümenin tüm toplumsal kesimlere yansıması
gerekir. Ancak istihdamsız büyümeye, faiz ödemelerine dayalı, IMF’nin ve
sermayenin ihtiyaçlarına göre öncelikleri belirlenmiş ekonomi anlayışı
nedeniyle büyümeden emekçiler, yoksullar, 
kadınlar ve gençler payını almamaktadır. Eğer ortada bir büyüme ve
iyileşme varsa, gündelik yaşamımızda da iyileşme olması, yaşam
standartlarımızın yükselmesi gerekir. O halde ya rakamlar yanlıştır ya da
emekçilere refahtan pay verilmemektedir.

Hükümet işine
geldiğini yapıyor!

Kamu emekçilerinin günlük giderlerini ve temel ihtiyaç
kalemlerini esas almayan bir enflasyon sepeti üzerinden yapılan enflasyon
hesaplamasının gerçekliğimizi ifade etmediğini yıllardır ifade ediyoruz. Ancak
Hükümet işine geldiği ve bir yanılsama yarattığı için yaklaşımını
değiştirmemiştir. Arkasına 4688 sayılı yasayı ve yandaş konfederasyonları da
alarak her yıl toplu görüşme oyunu ile enflasyon oranlarına dayalı yüzdelik
oranlarla kamu emekçilerinin maaşlarını belirlemektedir.

            Konfederasyonumuzun
toplu görüşme masasını deşifre ettiği ve oyunu bozduğu için Hükümet yeni
arayışlara girdi. Anayasa değişikliği ile Türkiye’ye özgü bir toplu sözleşme
sistemi getirmektedirler. Bu sistem, gerçek anlamda bir toplu sözleşme düzenini
ifade etmemektedir. Çünkü toplu sözleşme ve grev hakkı birbirini tamamlayan,
birbirini gerektiren haklardandır. İkisini birbirinden ayıramazsınız. Bu
düzenlemeden de anlaşılmaktadır ki, İktidar kamu emekçilerinin önüne yine
enflasyon oranlarına ve yüzdelik artışlara dayalı bir artışı getirecek. Kanunla
çerçevesi belirlenecek ve hükümete yakın kişilerden seçilecek olan Uzlaştırma
Kurulu’ndan çıkacak kararların objektif olacağından şüpheliyiz. İktidarın her
alanda kadrolaşma isteği ve dayatması bu kaygımızda haklı olduğumuzu
göstermektedir.

            Hükümet
bir yandan maaşlarımıza ve sosyal haklarımıza göz dikerken bir yandan 657
sayılı yasada yapacağı değişikliklerle iş güvencemizi de elimizden almak
istemektedir. Bu değişiklik paketinde her zamanki taktiğini uygulayarak, bazı
olumlu düzenlemelerle asıl niyetini gizlemek istiyor. Hükümet “kaz gelecek
yerden tavuk esirgenmez” zihniyetiyle hareket ederek, verdiğimiz mücadele
sonucu engellediğimiz kamu personel rejimini hayata geçirmek istemektedir.
Ancak yandaş konfederasyonların sessizliğine ve desteğine rağmen bir kez daha,
İktidarın hevesi kursağında kalacak.

Toplu sözleşme
istiyoruz!

Bu vesileyle bir kez daha altını çizmek isteriz ki, bizler
enflasyon hedefine dayalı ücret zammı anlayışını reddediyoruz. Bizler insanca
yaşayacak bir ücret istiyoruz. Temel ücret üzerinden kamu emekçilerinin mali,
sosyal ve demokratik tüm taleplerinin ele alındığı toplu sözleşme masasının
derhal kurulmasını istiyoruz.

Yapılacak
tüm artışlar taban ücreti üzerinden hesaplanmalı, emekliliğimize
yansıtılmalıdır. Artık daha fazla oyalanmaya izin vermeyeceğiz. 2010 yılı kamu
emekçilerinin toplu sözleşmelerini imzaladığı yıl olmalıdır. Hükümet bu
hakkımızı kullanmamızı daha fazla engellememelidir. Reel kayıplarımızın zaman
geçirilmeden karşılanmasını talep ediyor ve İktidarı toplu sözleşme masasına
davet ediyoruz” şeklinde sözlerini noktaladı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.