Kadın yiyen canavar…

Ben artık; içimizde yaşayan, kadın yiyerek beslenen bir canavar olduğuna inanmaya başladım.
Üstelik de bu canavar T.C. uyruklu.
Türkiye sınırları dahilinde ya da haricinde olması hiç önemli değil.
Nerede bir namus, töre ya da kıskançlık bahane edilerek işlenmiş bir kadın cinayeti duysak ardından muhakkak bu canavar çıkıyor.
Hani enflasyonun karikatürize edilmiş hali olan bir enflasyon canavarımız vardı, bu da onun gibi birşey olsa gerek…
Bu canavarın o kadar çok kolu var ki, bir koluyla bir kadını boğazlarken, diğer koluyla başka bir kadını kurşun yağmuruna tutabiliyor, diğer bir koluyla da bir kadını duvardan duvara çarparak öldürebiliyor.
Nasıl kana doymaz bir canavarmış ki bu; sevdiğini söylediği kadınlara etmediği zulüm, yapmadığı işkence bırakmıyor.
Mesela bir kadın Konya’da sevgilisi olduğu söylenen bir adam tarafından bir eve kapatılıp  dört gün boyunca aç ve susuz bırakılabiliyor.
Bu dört gün içerisinde  dövülerek işkence edilebiliyor.  Ardından da sanki bir çöpmüşcesine bir otobüs durağına atılıp öylece bırakılabiliyor.
Ve sonunda; başına ve vücudunun çeşitli yerlerine aldığı darbeler sonucu beyin kanaması geçiren, ayrıca dört gün boyunca aç ve susuz bırakıldığı için de böbrek yetmezliği yaşayan o kadın, 45 gündür tedavi altında tutulduğu hastanede yaşamını yitiriyor.
Mesela bir adam Adana’da boşanma davası açan eşini beş yaşındaki kızlarının gözü önünde tabancayla başından vurarak öldürebiliyor.
Karısının cenaze törenini uzaktan izleyebiliyor.
Yakalandıktan sonra söyledikleriyse aslında onun ne kadar hastalıklı bir ruh halinde olduğunu açıkça anlatıyor.
“Karımı çok seviyordum, kıskanıyordum. Onu benden başkasının görmesini bile istemiyordum. Ne olduysa ailesi yüzünden oldu. Onu benden ayırmak istediler. Oysa ben onu görmeden duramıyordum. Yakalanmasaydım, karımın mezarını açıp, cesedini çıkartacaktım.
Kimsenin bilmediği bir yere gömecektim. Kimse yerini bilmediği için de ziyaret edemeyecekti”
Böyle cümleler kurabilen bir insanın sevgisinin ve aşkının şiddettinin ne kadar yıkıcı olduğu ortada.
Üstelik karısının kendisinden ayrılma sebebinin kendi yıkıcılığında değil de, başka yerlerde olduğuna inanmakta.
Mesela Sakarya’nın Karapürçek İlçesi’nde bir adam, ayrı yaşadığı üç çocuğunun annesinin başına iki el ateş edip öldürdükten sonra, aynı tabancayı şakağına dayayıp tetiği çekebiliyor.
Eşine şiddet uyguladığı için daha önce mahkeme tarafından iki kez evden uzaklaştırma cezası alan bu adam da en sonunda yapacağını yapıp huzura eriyor.
Bir gazetede; dört ay önce Ankara Barosu tarafından kurulan, kadına şiddete yönelik ilk hukuk hattı olan ‘Gelincik’i projesini okudum.
(444 43 06 numaradan ücretsiz olarak ulaşılabilir)
Dört ayda 4 binin üzerinde telefon aldıklarını belirten Ankara Barosu  Başkanı  Metin Feyzioğlu, ramazanın gelmesiyle kadınların telefonlarının kesildiğine dikkat çekiyor.
Oruçluyken kadın dövmek günah diye mi düşündü acaba bu dayakçı adamlar diyor insan.  Yoksa uzun süre oruçlu oldukları için güçten kuvvetten düşüp kollarını dahi mi kaldıramadılar?
Belki de alkol almaya nasıl mola verdilerse dayağa da öyle bir mola vermişlerdir.
Bayramın gelmesiyle birlikte de yine kaldıkları yerden devam ederler nasılsa.
Görünen o ki bu canavar dini vecibelerini yerine getirecek kadar inançlı ama  bir yandan da inandığı allahının yarattıklarını canlı canlı mezara gömecek kadar imansız…

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.