İmralı’ya arkadaş

İmralı’da, otuz bin insanımızın canını almış, ülkeyi beş yüz milyar dolar zarara uğratmış,  PKK’yı avukatları vasıtası ile yöneten caniye, 5 arkadaş gönderildi. Gerekçe, İNSAN HAKLARI,  bahanesiyle ABD ve AB’nin hükümet üzerindeki baskısı ve hükümetin bu baskılara boyun eğmesidir.
            Ahmet Türk ne diyor, “On yıldan beri bu tecrit anlayışının kırılması gerekiyordu. Başından beri karşı çıkıyorduk. Şu anda farklı bir yaklaşım biçimi var, olumlu karşılıyorum.”
            Avni Doğan: (AKP Kahramanmaraş Mv.) “Bu karar Öcalan’a ikram mıdır? Bilmiyorum. Ama bir hapishanede tek mahkum olmasını da doğru bulmuyorum. Bunu demokratik açılım süreci içersinde, yapılan bir çalışma olarak görmek gerekir”
            Gönderilen mahkumların rahatı için inşaata 5 milyon dolar harcandı. (Okullarımızın ihtiyaçlarına bu devlet para bulamıyor amma, İmralı’daki cezaevinde havalandırma saatlerinde mahkumlar günde bir saat görüşebilecekler, sohbet edecekler. TV ihmal edilmemiş, spor da yapabilecekler, spor malzemeleri hazır, gazete mecmua olacak. Müebbet hapis değil, deniz kenarında 5 yıldızlı hotel. Ne güzel değil mi? Bravo değil mi? Aferin değil mi?
            Başbakan ne diyor: “Zaten oradaki planlama 12 kişilik yapıldı. İlk etapta 5 kişinin gönderilmesi uygun görüldü.”
            Şimdi 5 kişi gittiğine göre toplam 6 kişi oldular. O da hizmetlerini, temizliklerini yapması için 6 tane de bayan mahkum gitsin. Bu da insan haklarıdır.
            Öcalan’ın, emriyle silaha sarılmış PKK militanları, sözde hakkını savundukları Kürtlerin köylerinden, 10-12-16 yaşındaki kız çocuklarını dağa kaldırmadı mı? Bakınız resmi kayıtlara, bunları göreceksiniz. Artık açılım dedikçe, bütün gerçekleri, söylemenin, yazmanın zamanı geldi.
            Demokrasi, insan hakları ve hukuk sözcüklerini herkes işine geldiği zaman sıralıyor. İşine gelmeyince bir kenara itiyor.
            Söyler misiniz bana, insan hakkı deyip Öcalan’ın yalnızlığını gidermek için, 12 kişi planlayan bu hükümet, öldürülen öğretmenlerin, subayların, erlerin, polislerin, makine operatörlerinin, eşleri, çocukları, anaları, babaları için ne yaptı? Hiçbir şey yapmadığı gibi bu vatan için kanlarını veren şehitlere “Kelle” dedi.
            Başbakan Öcalan’ın yanına gönderdiği Cumali Karasu, 1994 yılında Tuzla’daki, tren istasyonunda yapılan bombalı saldırıda, 3 Er’i, 2 yedek subayı şehit etmişti. Ben senden bu şehitlerin yakınlarının insan hakkını istiyorum.
            Başbakan, Siirt, Pervari ilçesinde komando Bölük Kumandanı Yüzbaşı Bedri Aluçlu’nun (Gülhane Askeri Öğrenci alayının sancak töreninde, yüzü parçalanmış, elleri protezli resmini görünce içim kan ağladı, gözlerimden yaş aktı, ağladım. Bülent Arınç, Abdullah Gül acaba bu insanın yüzüne bakabildiler mi?)
            Evet, Bedri Avuç’lunun insan haklarını istiyorum. İnsan olarak istiyorum. Yüzbaşının eşi, çocuğu için istiyorum. Sana Başbakanım diyemiyorum. Utanıyorum, arlanıyorum, kahroluyorum.
            Beni yönetenler bunlar olmamalı diyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.