İki Mustaf, milli uzlaşmanın anahtarıdır!

Aydın Ömeroğlu KÖŞE YAZISI

İki Mustaf kimdir?
Birinci Mustafa, Allah’ın Elçisi olan İslâm dininin Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’dır (sav). İkinci Mustafa, Türk Devrimi’nin düşünsel ve eylemsel önderi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür. Birinci Mustafa biz Müslümanların Peygamberi, ikinci Mustafa Türk milletinin önderidir.
Milli uzlaşma nedir?
Milli uzlaşma, bir milletin karşı karşıya kaldığı yaşamsal bir tehlike karşısında kenetlenmesidir. Bunun en somut örneği Türk Devrimi’nin askerî evresidir.
İmparatorluğun çöktüğü, ülkenin askerî işgal altına düştüğü, bu işgale boyun eğmeye Türkiye halkının Mustafa Kemal önderliğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti öncülüğünde yürüttüğü ve zaferle sonuçlandırdığı anti-emperyalist Milli Kurtuluş Savaşı, milli uzlaşma için ders alınacak en anlamlı örnektir.
Neden iki Mustafa?
Hz. Muhammed Mustafa’nın Türk Devrimi’ndeki yeri ve önemi Türklerin İslâm dinini kabul ettiği tarih ile başlar. Halk arasında Türk ordusunun “Peygamber ocağı” diye tanımlanması Türklerin İslâm’a geçişlerine kadar uzar. Bu tarihsel gerçeklikten hareketle Hz. Muhammed Mustafa’nın Türk Devrim’deki yerini ve önemini, Devrimi’nin düşünsel ve eylemsel önderi Mustafa Kemal’in, silah arkadaşlarının, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti’nin ve Türkiye halkının şahsında somutlaşmış hali diye değerlendirmek gerekir. Peygamber Efendimiz’in Devrim’in askerî ve sonrası evrelerindeki yeri ve önemi maneviyat anlamında daimdir.
Mustafa Kemal’in Türk Devrimi’ndeki yeri ve önemi gençlik yıllarında başlar. Devrim’in askerî ve sonrası evrelerinde yaşamı boyunca etkin bir şekilde yer almış olup, ölümünden sonra, Devrim’in demokrasi koşullarında devam ettirilmesi sürecindeki yeri ve önemi maneviyat anlamında daimdir.
Yurttaşların bir bölümü etkinliklerde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” söylemini topluca dile getirmektedirler. Oysa Türk Devrimi’nin askerî evresinin zaferle neticelendirilmesinde her iki Mustafa’nın etkisi yadsınmaz bir gerçektir. İnsan düşünüp taşındığı zaman, bu söylemin Türk ordusu için halk arasında yaygın olarak kullanılan Peygamber ocağı söylemiyle çelişmekte olduğunu fark eder.
Atatürk döneminde devletçi karma-ekonominin devletçiliği halkçılık anlayışıyla uygulanmaktaydı. O’nun ölümünden sonra bu anlayış giderek terk edildi. O tarihten günümüze uzanan süreçte devletçi karma-ekonomi emperyalizmin kıskacında kapitalist ekonomiye dönüştü.
Devrime hıyanet; ekonomide, eğitimde, din-devlet ilişkilerinde, gelir dağılımında, Cumhuriyet değerlerinde, maneviyat alanında olumsuz gelişmelere yol açmakta. Yurttaşların bir bölümü bu duruma karşı, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” söylemiyle tepkilerine dile getirmektedirler. Ne var ki, tepkilerini bu söylemle seslendirenler, Mustafa Kemal’in de Hz Muhammed Mustafa’nın devrimci askeri ve Türk ordusunun Peygamber ocağı olduğu, gerçeğini gözden kaçırıyorlar. Daha doğrusu, bu gerçeği henüz farketmiş değiller. Aynı şekilde, Mustafa Kemal Atatürk’e karşı gelişen düşmanca yaklaşımları sergileyenler de bu gerçeği göremiyorlar. Sonuçta, bilgisizliğin kurbanları olarak yok yere birbirlerini ötekileştiriyorlar. Oysa iki Mustafa Türkiye’nin beka ve Türk milletinin refah güvencesidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.