Hoca soruyor: ‘Neden altı hafta?’

Aylar, yıllar geçse de bitmeyen bir tartışması var futbolun.

Hakemler.

En iyisi de idare edeni de bir sezonu tartışma konusu olmadan tamamlayamıyor.

En iyilerinden birisi Cüneyt Çakır.

Dünyanın sayılı hakemleri arasında gösteriliyor ama Türkiye liginde sezon içinde birçok maçta tartışmaların odağında kalıyor.

Geçen hafta Trabzonspor-Gaziantep, Galatasaray-Fenerbahçe maçının ardından konuşulanları futbola gönül vermiş, spor haberlerini takip edenler iyi bilir.

Yenilen takımların hocaları yaptıkları açıklamalarda isyan ettiler.

Gaziantep FK’nın hocası Erol Bulut ise “Hakemlere hakkımı helal etmiyorum” dedi.

Nedeni de açıkladı.

Hakem kararlarından dolayı verilmeyen bir kırmızı kart, verilmeyen bir penaltı var.

Bu kararlar maça büyük etki etti.

Bunun olmaması gerekiyordu.

Bizim sadece isteğimiz adaletli bir maç yönetilmesidir.

Tek isteğimiz bu.

Sadece biz değil, bütün takımlar bunu istiyor ama maalesef nedense bazı maçlar oynanmadan bitmiş anlamına geliyor.

Bizim için Trabzon maçı da öyle bir maçtı.”

Bulut’un sözlerini açıp tek tek ne demek istediğini anlatmaya gerek var mı bilemiyorum ama gayet net ifadeler bunlar.

Futbolda adalet istiyor.

Çatlamış toprakların suya ihtiyacı gibi Türkiye’nin her alanda adalete ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor bu sözler.

Hele ki…

Kulüpler Birliği’nin aldığı son karar, çözüm üretmenin değil, yasak savmanın kolaycılığını bir kez daha çıkarıp önümüze koyuyor.

Kulüpler Birliği, altı hafta boyunca hakemler hakkında konuşmama kararı almış.

Kulüp yöneticisi, teknik adam, futbolcu konuşması ne yazar…

Televizyon yorumcusu, gazeteci, seyirci görmeyecek mi siz konuşmayınca olup bitenleri?

Susacak mı?

Hakemlere hakkını helal etmeyen Erol Bulut haklı olarak soruyor:

“Neden altı hafta?

Neden sezon sonuna kadar değil?”

Evet, neden değil?

Madem böyle bir karar alındı, neden sezon sonunu kadar değil de altı hafta?

Aziz Nesin, “Yasak, Türkiye’nin değişmez anayasasıdır” diyor.

Yasaklamak, çözmekten daha kolay geliyor yönetenlere…

Yasakla, sorunları süpür halının altına, senden sonra gelen uğraşsın.

Türkiye’nin hali ortada işte.

Kaç yaşında olursanız olun.

Türkiye’nin bitmeyen tartışmalarına şahit olursunuz.

Hep aynıdırlar.

Çözümden çok sorun tartışılır.

Yıllardır dünya liginde yer alacağız dedik ama geldiğimiz nokta ortada…

Neden zenginleşemiyor Türkiye?

Neden fakirlik girdabından çıkamıyor?

Hepimiz aynı ülkede yaşıyorsak, iktidarlar neden toplumsal uzlaşma üzerinde durmuyor?

Birçok kişi ülkenin tepesinde yaşanan gelişmeler söz konusu olduğunda, “Ben siyasetten anlamam, benim işi değil” der.

Siyaset, öyle “Benim işim değil” deyip ilgisizlik tüneline atılacak bir şey değil ki…

Sen ilgilenmiyorum desen de siyaset aldığı her kararla senin sofranı ya fakirleştirir ya zenginleştirir.

Sorunlar kaçarak değil mücadeleyle çözülür.

Uzlaşmayla çözülür.

Vicdanla çözülür.

İyi niyetle çözülür.

Hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar?

Hangi kuş, “farklı ötünce” diğerine yasak koyar?

Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.

Ah insanlar!

Her şeyi bulup kendini bulamayanlar…”

(Charles Bukowski)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.