“Hak ve özgürlüklerimiz baskı altında!”

Cumhuriyet Halk Partisi Karacabey İlçe Başkanı Süleyman Tuğ “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü” dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı. Tuğ açıklamasında; “Emeğin, demokrasinin, hak ve özgürlüklerin baskı altına alındığı bir dönemden geçiyoruz. Gündelik yaşam, işçiler ve emekçiler adına gün geçtikçe daha da zor hale gelmekte, yoksulluk toplumumuza adeta zorla dayatılmaktadır.” yorumunda bulundu.
Emeğin en yüce değer olduğunu ifade eden Süleyman Tuğ, “Emek kutsaldır, emek çatlayan el, kırılan tırnak, eve yorgun argın gelen baba, ev işlerinden beli bükülen annedir. Onun için emeğe ve alın terine sahip çıkmalıyız.” dedi.
1 Mayıs’ın aynı zamanda dayanışma ve mücadele günü olduğunu da vurgulayan Tuğ, “Bugüne kadar bu mücadele uğruna canlarını ve özgürlüğünü feda edenleri selamlıyoruz. 1 Mayıs bu ülkede aynı zamanda demokrasi ve özgürlük mücadelesidir, en büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ü de bu vesile ile bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyoruz.” ifadesini kullandı.
Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğuna vurgu yapan Tuğ, işçiyle, halkla dalga geçer gibi çay simit hesabı yapanlara şu yorumlarda bulundu: “Bugüne kadar en az 500 işçi geçim sıkıntısından kaynaklı olarak intihar ederek yaşamına son verdi. Ekonomik kriz gün geçtikçe daha da derinleşirken, ülkemizde işsizlik oranı rekor üstüne rekor kırarak milyonları aşmıştır. Kayıt dışı ve kuralsız çalıştırma olağan hale getirilmiş, gençler ve kadınlar işsizliğin kıskacına itilmiştir. İşçiler ve emekçiler üzerindeki vergi yükü gün geçtikçe artarken, yapılan her zam emekçilerin ücretlerini eritmeye devam etmektedir. Asgari ücret açlık sınırının altında tutulurken, milyonlar açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmiştir. İşçilerin evrensel ve anayasal hakkı olan grevler erteleme adı altında yasaklanmakta, her türlü demokratik hakları yok sayılmaktadır.
Ayrıca işçilerin sendikalaşmasının önüne engeller konmakta, sendikalaşmak isteyen işçiler işten atılmaktadır. 1980 yılında yaklaşık 8.000.000 sigortalı işçi varken 6.000.000 işçi sendikalıydı. 2015 yılında yaklaşık 17.000.000 sigortalı işçi varken bunların sadece 1.300.000 işçi bir sendika üyesidir. 1980-2015 yılları arasında sendikalaşma oranı %75’ten % 17’ye gerilemiştir. Bu acı tablo mevcut sendikaların kendilerini gözden geçirmelerini zorunlu kılmaktadır.
Kamu Hükmünde Kararname ile getirilen taşeron yasası işçiler arasında derin bir ayrım yaratmış, ortaya çıkan büyük haksızlık ile iş yerlerinde iş barışını bozmuştur. Güvenlik soruşturmaları ve sınav uygulamaları adeta işçi kıyımına dönüşmüş, kadro hakkından yararlandırılmayan on binlerce işçi ekmeğinden ve geleceğinden mahrum bırakılmıştır. Özelleştirmeler aracılığıyla ülkemizin tüm kamusal birikimi tasfiye edilmiş, Cumhuriyetimizin mirası Şeker Fabrikaları teker teker özelleştirilmiştir. Fabrikadaki işçinin, tarladaki çiftçinin emeği hiçe sayılmıştır.
Ve birileri çıkıp çay ve simit hesabı yaparak vatandaşla, işçiyle dalga geçer gibi kalan para ile rahat şekilde geçinilebileceğini anlatıyor.
Yıllarca okuyup atanamayan, inşaatlarda çalışırken ölen, iş bulamadığı için intihar eden öğretmen adayı gençlerimizi görmezden gelen, yaşamanın sadece çay ve simitle olmadığını göremeyenleri 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde bir kez daha kınıyoruz.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.