Güneş balçıkla sıvanmaz!

Amaç bağcı dövme olunca, istediğiniz kadar doğru söyleyin, çünkü anlamak istemiyorlar. Gerçeklerden korktukları için talanı, yalanla gizlemeye çalışıyorlar.
İmaret İmamıyla ilgili, cami cemaatinin yakınmalarını bu köşede dile getirdikten sonra başlayan panik havası içindeki minareye kılıf uydurma yaygaralarından söz ediyorum.
Biz, İmaret’lilerin söylediklerini resimleriyle birlikte noktasına, virgülüne dokunmadan aktarıyoruz. İmamı her koşulda savunmayı görev bilenler, gerçekleri görmezden gelerek, “Bunlar, karalama ve iftira atıyor. Taraflı, yanlış ve kasıtlı haber yapıyor“ diyor.
Pes doğrusu.
Sözü yuvarlamadan, hiçbir ekleme ve eksiltme yapmadan, İmaret cami cemaatinin İmamla ilgili savlarını bir kez daha duyuralım:
“Cami avlusundaki 7-8 tane iğde, asma ve selvi ağacı kesildi. Talanın sorumlusu İmam, bizim diktiğimiz gülleri tekmeliyor. Çiçek ektirmiyor, zeytinleri sulatmıyor. Neden böyle yapıyorsun dediğimizde, laf söyletmiyor ve hemen azarlıyor, “Sen bu caminin cemaati değilsin, ne işin var burada? Zor geliyorsa, git evinde kıl namazını. Siz beni istemiyorsunuz ama giderken bir kaçınızı da götüreceğim. Hemşerim geliyor, şimdi gönderin de göreyim. Vakıflar Bölge Müdürlüğü ayrı bir eyalettir, siz oraya giremezsiniz. Cami cemaati çay ocağı yüzünden kaçıyor.”
Cemaatin neden kaçtığı anlaşılmıyor mu da, hala kıvırcık oynanıyor? Bir imam düşünün, “Sen bu caminin cemaati değilsin. Ne işin var burada?” diyebilecek kadar ileri gidebiliyor. Baş koruyuculuğunu her nedense Müftü yapıyor. Neden acaba?
Cemaat konuşmaya devam ediyor: “İmam yalan atıyor, cami cemaati çay ocağından ve işletmecisinden çok memnun. Çay ocağı açıldıktan sonra camimiz dolmaya başladı. Yalan konuşan birinin arkasında namaz kılınmaz, şimdi bu yüzden başka camiye gidiyoruz. Geçtiğimiz Ramazan’da bir bayan, İmama yardım yapılacak diye makbuzsuz para topladı. Dernek yeni kuruldu. Nasıl ve neden kuruldu, yönetiminde kimler var? tanımıyoruz. Bizler, ibadete açıldığından beri İmaret’in cemaatiyiz. İmaret bizim evimiz gibi. Gözümüz gibi baktığımız camimizden adeta kovuluyoruz. Her yıl 1.5 tona yakın zeytinden gelen ve kumbarada biriken paraların nereye harcandığını öğrenmek istememiz suç mudur? Ziraat Bankasındaki yardım hesabının açıklanması gerekmiyor mu? Şeffaflık istememiz günah mıdır? İmam İmaret’e geldiğinden bu yana elde edilen gelirlerin nerelere harcandığını gösteren tutanaklar camiye asılsın ki, şaibe olmasın.”
Selimiyelilerin İmamla ilgili ileri sürdükleri savlar ve istekler böyle.
İmamı her koşulda destekleme derneği sözcüleri ise bunlara sağlıklı yanıt verme yerine kaçamak yapmayı yeğliyor. Çarpıtmalarla gerçekleri örtbas etmeye çalışıyor. Nasıl çarpıtma yaptıklarını birlikte okuyalım:
“Yerel bir gazetede taraflı, yanlış ve kasıtlı haber yapılıyor. Karalama ve iftira kampanyasını kınıyoruz. Hiç kimse, biz camimize çay ocağı istiyoruz demiyor. Belediye Başkanı’nın ağzından ‘Yolsuzluk var’ diye ifşa edilen çay ocağı işletmecisi hakkında niçin iki kelime yazmadınız? Cami tuvaletini, Derneğin tuttuğu görevli temizlemektedir. Cami bahçesinin elektriğini Müftülük ödemektedir. Camide ne kuruyan bir ağaç, ne de bakımsızlıktan solan bir tek çiçek bulamazsınız. Çay ocağında oturup devlet büyüklerine hakaret eden ve namaz kılındığı esnada kahkaha ile gülüp yüksek sesle konuşanlardan şikayetçi olmak suç mudur?” , Cami cemaatinin İmamla ilgili söyledikleri ve istedikleri görmezden gelinen soyut çarpıtmalar sürüp gidiyor.
Mal meydanda. Yorumu okuyucu yapsın.
Bu arada Belediye Başkanı’nın kaçak su kullanıldığı yönündeki açıklamasını haber yapmadığımızı ima ederek göndermede bulunanlar, namustan ve dürüstlükten dem vuruyor.
Konumuzun dışında ancak, kendi namusundan, kendi dürüstlüğünden kuşku duyanların yöneltebileceği bir soruya yeri gelmişken kısaca yanıt verelim:
Gözü kapalı imam koruyuculuğuna soyunanlara soralım: Belediye Başkanı Ergün Koç, görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle 7 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yine belediye meclis üyeliği sırasında görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle Şaban Önen 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bunlar haber niteliği taşımıyor mu? Orhan Güzel’in suç duyurusunda bulunmasından sonra Koç ile Önen hakkında geçen yıl yeni davalar açıldı. Koç ve Önen, Karacabey 2. Sulh Ceza Mahkemesinde, 2013/433 Numaralı dosya üzerinden yargılanmaktadır. 08. Ocak’ta ikinci celsesi yapılan duruşmanın üçüncüsü 02. Nisan’a ertelendi. Namustan ve dürüstlükten söz etmeye çalışanlar nerelerde?
Başkan’ın değil de, Meltem’in Soğan Pazarı’nda ortaya çıkardığı bir şirketin kaçak su kullanmasıyla ilgili haberi kim yaptı? Meltem’in görev sorumluluğundaki duyarlılığına bok atmaya çalışanlar, acaba “Benim arkadaşım iyidir” mantığını mı sergiliyor? Gel de düşünme!
Amaç bağcı dövme olunca, “Ayakkabı kutuları”nı “Komşular koymuştur” anlayışı öne çıkıyor. Zihniyet değişmiyor! Yoksa, İmaret’te “Paralel yapı” mı var?
Konumuzun dışına çıkarak okuyucuları fazla sıkmayalım.
Bir kez daha yazalım: İmaret cemaati, İmam Mustafa Çolak’tan 7 yıldır şikayetçi. 2 yıl önce 160, 25 gün önce de 43 imzalı dilekçe ile Karacabey Kaymakamlığına sıkıntılarını bildirmiş durumda. Selimiye Muhtarlığının bu konudaki yakınmalarını sağır sultan duydu. 7 yıl öncesine değin cami dolup taşıyordu. Çay ocağından tek bir yakınma olmadığı da biliniyor. (İmam Mustafa Çolak’ın dışında) Her ne kadar İmam şikayetçi olmadığını söylese de, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile Emniyet Müdürlüğü’ndeki gerçekler belgelendirilmiş durumda.
Düşünün, yüzlerce Selimiyeli İmamla ilgili şikayetlerini resmiyete döküyor, Müftülükten ses çıkmıyor.
Yinelenmesinde yarar var: 1999 yılında Muhtarlıkta toplanan Selimiyeliler, cemaati camiye toplayabilmek için “Balicilerin” kol gezdiği, mezbelelik durumdaki bahçenin temizlenmesini ve çiçeklendirilmesini kararlaştırıyor. Bakımına ve korumasına süreklilik kazandırabilmek amacıyla kendi arasında topladıkları parayla bahçenin bir köşesine 20 metrekarelik çay ocağı yapıyor. İşletmeciliği de camiye göz-kulak olsun diye Ali Şirem’e veriyor. Şirem, bahçenin bakımı, tuvaletlerin temizlenmesi, caminin korunması gibi görevlerini 6 yıl boyunca severek ve kusursuzca yerine getiriyor. 1999’a kadar bomboş durumdaki cami dolup taşmaya başlıyor. 2006 yılına kadar küçücük bir tartışma yok, anlaşmazlık yok, sürtüşme yok. Cami cemaati teravi namazlarını yaz aylarında yine bahçede kılıyor. Şikayet eden, ya da şikayet edilen yok. Anlayacağınız ortalık güllük gülistanlık.
Ta ki, İsmetpaşa Muhtarlığı ile anlaşmazlık yaşadığı için İmaret’e atanan Mustafa Çolak gelinceye değin.
2007’den sonra çay ocağı işletmecisinden uydurma şikayetler başlıyor. Niyet bozuk olunca iftira devreye giriyor, yalanlar birbirini kovalıyor.
Bunlar minareye kılıf uydurmaktan başka bir şey değildir.
Cami cemaati, “İmam bizi azarlıyor, camiden kovuyor” diyor. Koruyucu meleklerinden ses çıkmıyor. Cami cemaati, ”İmam bahçedeki 7-8 tane ağacı kesti” diyor. Koruyucu melekleri, “Bir tek ağaç kurumadı” diyor. Cami cemaati, “İşletmeci 2006 yılına kadar çiçekleri, ağaçları suladı, tuvaletleri temizledi, korumacılık görevini kusursuzca yaptı” diyor. Koruyucu melekleri, “Bahçeye ve tuvaletlere Derneğin tuttuğu elemanlar bakıyor” diyor. Cami cemaati, yüzlerce imzalı dilekçeyle Kaymakamlığa başvurarak, “Çay ocağı kapatılmasın” diyor. Koruyucu melekleri, “Kimse çıkıp ta, biz camiye çay ocağı istiyoruz demiyor” diyor. Cami cemaati, bir bayanın İmam için makbuzsuz yardım parası topladığını, Derneğin yeni kurulduğunu, gelir giderlerin, geriye dönük şeffaflaştırılması gerektiğini söylüyor. Koruyucu melekleri, “Defterler elimizde, her şey belgeli, kayıt altında” diyor.
Hiç de inandırıcı gelmiyor.
Koruyucu melekleri, caminin elektriklerini Müftülüğün ödediğini dile getiriyor. Sormazlar mı adama, kim ödeyecekti?
Kimin neyi gizlemeye çalıştığı belli olmuyor mu?
Neymiş, çay ocağında gülüyorlarmış, devlet büyüklerine hakaret ediyorlarmış. Öyleyse neden Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuyor?
Konu ile ilgisi olmayan senaryolar üretilerek gerçekler gizlenmeye çalışılmamalıdır.
Çünkü, güneş balçıkla sıvanmıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.