Gönülsüz de olsa bu iş olacak.
Gönülsüz de olsa bu iş olacak.
Bu anlaşmanın fazla öneminin olmadığını ifade etmiş ve kağıt kaleme yazık oldu demiştim.
Çünkü, Irak Devleti diye bir devletin olmadığını, kendini devlet diye lanse etmeye çalışan ucubenin; tamamen bir ABD yaratığı olduğunu, bizim iktidarın haricinde dünya alem bilmektedir. Ne yazık ki bizim iktidar sahipleri efendilerinden icazet almadan ne bir görüş açıklar, ne de bir icraatın içinde olurlar.
Bayram öncesi onüç vatan evladı şehit oldu. Ağlamalar, sızlanmalar, baş sağlığı dilemeler neticesinde kamu oyu baskısı ağır bastı ve Silahlı Kuvvetlere sınır ötesi harekâta imkan sağlamaya yönelik bir tezkere en sonunda TBMM’ne geldi.
Tezkereyi TBMM’ne getirenler, başından daha “Tezkereyi kullanmak nasip olmaz dileklerimizi belirtiriz” türünden dualara başladılar. Sanki karşı tarafa teminat verircesine. Eh karşı tarafta aptal değil ya, anlaşılması gerekeni hemen anladı.
21 Ekim 2007’de karşılık. 12 şehit, 16 yaralı. Öp babanın elini. Sen daha başından tezkereyi kullanmaya gönlünün olmadığını söylersen, karşındakinden uslu çocuk davranışı mı bekleyeceksin.
PKK’nın vahşice saldırısının arkasından Irak Parlamentosu, Türkiye’nin Sınır Ötesi Operasyon yapmamasını içeren bir karar alıyor. İki İçişleri Bakanı’nın imzaladığı anlaşmanın daha mürekkebi kurumamışken. Bu karar neyin nesi? Başbakan RTE ise halen ABD’ye yapacağı geziyi ve Başkan BUSH ile içeceği çayın vereceği hazzı hayal etmekte. Önce Başkan Bush’un görüşünü alacak ve Başkan Bush’un görüşüne göre; tezkereyi kullanacak veya kullanmayacak.
Yahu adama sormazlar mı? 526 kişiyi Meclis’e toplamanın esbabımucibesi neydi?
Mademki netice-i karar Bush’un görüşü alındıktan sonra verilecekti, neden Meclis’e tezkere sevk edildi?
Başbakan’ın her halde tüccar yönü ağır basıyor. Yapılacak bir harekâtın ticari yönden ne getirir ne götürür onun hesabını yapacak. Görüşleri kendisi için değer ifade eden iç ve dış dostlarıyla görüşecek ondan sonra son kararını verecek.
Olmaz Bay Erdoğan olmaz. Devlet, Ülker grubunun bir şirketi gibi yönetilmez. Daha önce de bir başbakan, devleti şirketi gibi yönetmeye heveslendi ama yönetemedi ve kendisini tez elden Çankaya’ya attı da perişan olmaktan kurtuldu.
Sonra bir şey daha hatırlatayım. İttihat ve Terakkinin biri posta idaresinden ve diğer ikisi askeriyeden gelme üç paşası da devleti Almanlara danışarak yönetmeye kalktılar. Yedi yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına zemin hazırladılar. Sonra ne mi oldu? Üçü de ülkeyi terk ettiler. Ve üçü de yurt dışında suikasta kurban gittiler.
Devleti yönetenler, ancak Milletten yetki alırlar. Milletin istediği yönde hareket ederler. Bir başka devletin görüşleri ve istekleri doğrultusunda devlet yönetilmez. Yönetilmeye kalkışılırsa, tarihte örnekleri olan sonlara maruz kalınır.
Görünen o ki, Başbakan’ın köklü bir askeri harekâta gönlü el vermiyor. İstiyor ki başkaları ön ayak olsun olaylar yatışsın. Başkaları yatıştırır ama Yugoslavya’daki gibi paramparça ederek yatıştırır. Ölenler de cabası olur.
Unutulmasın ki, bir milletin huzur içinde yaşayabilmesi için; ekmek, hürriyet ve güvenliğin üçünün de bir arada olması gerekir. Sadece birinin olması yetmez.
İster gönüllü, ister gönülsüz olsa da PKK belasının öyle veya böyle def edilmesi Türk Milleti’nin arzusudur. Türk Milleti, bu arzusuna ulaşmanın yollarını sonuna kadar zorlayacaktır.
Böyle bilinmesinde fayda mülahaza olunur.