Geçmişimizi Karartan, Geleceğimizi Çalan Darbe:12 Eylül

12 Eylül faşist darbesinin üzerinden 37 yıl geçti. Darbeyi yaşamayanlar için sadece rakamlarla ifade edildiğinde bile ülkenin üzerinden bir silindir geçtiği apaçık görülüyor. Ancak 12 Eylül darbesinin açtığı yaralar ve kalıcı hasarlar çarpıcı rakamların çok daha ötesinde anlam taşıyor.
Ülkemizin bugün içinde bulunduğu içinden çıkılmaz durumun esas sorumlusunun, 12 Eylül darbecileri olduğunu söylemek gerçeğin özetini oluşturuyor.
12 Eylülde çekilen acılar, evlerine ateş düşen aileler dışında unutuldu. Yaralar kabuk bağladı, eski acılar yenileriyle yer değiştirdi. İlk bakışta, hepimizin yaşamından en az 10 yıl çalınmış gibi oldu. Ancak, çalınan 10 yılı yaşanmamış 10 yıl olarak ifade etmek acı gerçeği inkar etmekle eşdeğer. Eğer bu 10 yıl sadece yaşanmamış 10 yıl olsa, sessizce sineye çeker, yaralarımıza tuz basardık. Acı gerçek bunun çok ötesinde.
Franko’nun İspanya’sı, Salazar’ın Portekiz’inde çekilen acılar unutuldu. İspanya ve Portekiz yaklaşık 40 yıl süren bu diktatörlük yıllarını yaşanmamış sayarak yollarına kaldıkları yerden devam edebildiler. Hitler faşizmini yaşamış Almanya, Hitleri kesin şekilde mahkûm ederek faşist dönemin ve savaşın açtığı yaraları sardı ve yoluna çok daha güçlü olarak devam ediyor. Komşumuz Yunanistan, 7 yıl süren Albaylar Cuntası döneminden sonra, darbecileri adil bir şekilde yargılayarak yaralarını sardı.
Güzel ülkemiz Türkiye ise, ne darbecileri yargılayabildi, ne darbe döneminde değiştirilen anayasa ve hukuk sistemini geri getirebildi, ne 12 Eylül’ün karanlık yüzünü aydınlatabildi. Tam tersine 12 Eylül sonrası iktidar olanlar, 12 Eylül faşizmini açtığı yoldan ilerleyerek iktidarlarını güçlendirdiler. Siyasi Partiler yasası, seçim yasaları, Üniversiteler Yasası, Sendikalar Yasası, Üniversite ve TRT’nin özerkliği, Senatonun kaldırılması, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası en tipik örneklerdir.
Daha önemlisi, Atatürk adını kullanan 12 Eylül darbecilerinin, Cumhuriyet kazanımlarına ve Atatürk devrimlerine indirdiği kalıcı darbelerdir. Bu durumun dünyada eşi benzeri görülmeyen örneği ise ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel ve manevi vasiyetinin yok sayılmasıdır.
12 Eylül öncesinin kanlı ortamını kışkırtıp, sessizce kenarda bekleyen darbeciler, sonraki açıklamalarında darbe ortamının “olgunlaşmasını” beklediklerini açıklayacak kadar pervasız, ABD gizli servis yetkililerinin “bizim oğlanlar başardı” sözünü yalayıp yutacak kadar utanmazdılar.
12 Eylül faşist darbe döneminde:
*1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
*210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
*7 bin kişi için idam cezası istendi.
*517 kişiye idam cezası verildi. Bu cezaların ellisi uygulandı.
*30 binden fazla çalışan “sakıncalı” raporu ile işten atıldı.
*TBMM lağvedildi. Tüm siyasi partiler, dernekler kapatıldı.
*Anayasa Mahkemesi ve sendikalar askıya alındı
*Yasama, yürütme ve yargı tek kişi elinde toplandı.
*14 bin kişi yurttaşlıktan atıldı.
*30 bin kişi mülteci olarak yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.
*300 kişi gözaltında kuşkulu şekilde öldü.
*171 kişinin işkencede öldüğü belgelendi.
*3 bin 854 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi.
*400 gazeteci için 4 bin yıldan fazla ceza istendi. 3 bin 315 yıl ceza verildi.
*Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi.
*14 kişi açlık grevlerinde öldü. 16 kişi kaçarken, 95 kişi çatışmada vuruldu.
*73 kişiye doğal ölüm raporu verildi. 43 kişinin intihar ettiği söylendi.
*Zorunlu din dersi ve siyasal yasaklar getirildi.
*388 bin kişiye pasaport yasağı getirildi.
Listeye, yasaklamalar, sansür, gazete kapatma, toplatma gibi pek çok çarpıcı rakam daha eklenebilir.
Bugün, sabah akşam darbelerden şikayet edenler ve onların siyasal öncüleri, yukarıda sıraladığımız olaylardan çok sınırlı şekilde etkilendiler ya da hiç etkilenmediler. Bu kadrolar 12 Eylül döneminin elverişli koşullarında sinsi şekilde özellikle yargı, polis ve asker içinde örgütlendiler. Sonraki dönemlerde de bugünkü siyasal iktidarın kanatları altında siyasal kadroları elde ederek 15 Temmuz 2016 günü ABD destekli yeni bir darbe girişiminde bulundular.
12 Eylül darbesinin “nimetleri” ile iktidara gelip iktidarlarını sürdürenler bu darbenin hesabını sormadıkları sürece darbelere karşı olduklarını söyleyemezler.
12 Eylül darbesinin geçmişimizden ve geleceğimizden çaldıkları, bu saatten sonra geri verilse bile, Türk halkından ve ülkemizden çalınan değerler asla geri gelemez.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.