GDO’ya hayır

Karacabey Saadet Partisi yönetimi, “Genetik Yapısı Değiştirilmiş Ürünler (GDO)” ile ilgili toplantı yaptı.
            Parti Binası’ndaki programa SP İlçe Başkanı Hamit Çavdarlı, Belediye Meclis Üyesi Gürsoy Yıldız, Gemlik İlçe Başkan Yardımcısı Süleyman Gül, Gemlik Ziraat Yüksek Mühendisi ve ‘GDO’ya Hayır’ Platformu Sözcüsü Ekolojik Yaşam Derneği Başkanı Arca Atay, Nilüfer Başkanı Fikret Serkan ile mahalle ve köy temsilcileri ile katıldı. 
            Saadet Partisi Nilüfer Başkanı Fikret Serkan, GDO’yla ilgili şunları söyledi:    “Sağlıklı gıda, sağlıklı bir toplum için vazgeçilmezlerdendir. Günümüzde ülkemiz kanser, AIDS, vb. hastalıkların ciddi tehdidi altındadır. Gerek çevre kirliliği ile üretilen gıdalar üzerinde oynanan oyunlar ve gerekse de ilaç kartellerinin önce mikrobu üretip sonra dünyaya pazarlamasını içeren çirkin oyunlar sağlığımızı bozuyor.  Gıda ürünleri açısından en büyük tehlike GDO’lu  (genleri ile oynanmış)  tohumlar ile üretim yapılmasıdır. Örneğin domatese balina geni aşılayarak soğuğa dayanmasını sağlıyorlar.
            GDO’lu ürünler; Uzun vadede, ‘Kanser’ yapmaktadır. Gelecek yıl için o üründen tohum alınamamaktadır. Sonraki yıllarda o toprağa GDO’lu ürün haricinde bir ürün ekildiğinde ürün vermemekte yani toprağımızı kirleterek ebediyen esir almaktadır. Her geçen yıl tarla için daha fazla ilaç kullanımı gerekmekte buda hem ilaç hem de tohum yönünden yurtdışına bağımlı hale gelmeye neden olmaktadır.”
GDO’lu ürünü nasıl anlarız?
            Fikret Serkan GDO’lu ürünlerin nasıl anlaşılabileceğini şöyle anlattı; “Orijinalinin mevsimine göre zamansız piyasaya çıkarlar. Daha iridirler ve üzerlerinde yumrular halinde şekil bozukluğu vardır. Tatları saman gibidir, kokuları yoktur. İçleri beyaz süngerimsi kıvamdadır. Çok hızlı sürede üretilirler. Örneğin; 30 günde tavuk, 5 ayda dana haline getirilirler.
            Toplum sağlımızı korumakla görevli AKP hükümeti çıkardığı kanun ile GDO’lu ürün ve tohumların ülkemize girmesine izin vermiştir. Yerli tohumculuğu geliştirmektense, içinde yüzyıllardan gelen binlerce tohum çeşidimizi barındıran Tohumculuk Enstitüsü’nü yalnızca 1 milyon dolara İsrail’li bir firmaya satmıştır. Şeker üreticisine kota koymuş, onun yerine Amerikan Cargil şirketine özel yasayla hormonlu tatlandırıcı üretimine yüzde 30’luk bir oran ile (diğer ülkelerde bu oran %7dir) izin vermiştir. Ucuz süt tozu ithali nedeniyle süt ürünleri büyük ölçüde süt tozundan yapılır hale gelmiştir.
            Hayvancılığın desteklenmesi gerekirken tam tersine ne olduğu belirsiz parça et ithalatına kolaylık getirilmiş, domuz kasaplık et statüsüne alınarak üretimine kredi sağlanmıştır. Köylümüzün ürettiği ürünlerin fiyatı ucuzlatıldı ve ilaç, gübre, yem fiyatlarına ciddi oranda zam yapılmıştır. Köylümüz perişan edilmiştir. Kuş gribi oyunu ile de ülkemizdeki tüm köy tavukları yok edilmiştir.
Saadet Partisi olarak çözüm önerimiz;  Yerli üretim yapılması ve bunun için üreticiye gerekli desteklerin verilmesidir. Ayrıca zabıta yasası yeniden düzenlenilmeli,  gıda, sağlık kontrolleri için gerekli teknik donanımlar sağlanmalıdır.
       Sağlığınız için GDO’lu ürünler almayınız, tüketmeyiniz. Organik gıdalar yemeğe özen gösteriniz.”
            Gemlik Ziraat Yüksek Mühendisi GDO’ya Hayır Platformu sözcüsü Ekolojik Yaşam Derneği Başkanı Arca Atay, emperyalizmin yeni silahını, genetiği değiştirilmiş organizmalı tohumlar olarak nitelendirdi.
            Atay, “Türkiye’de şimdiye değin, üretimi ve dağıtımı yasak olan GDO’lu tohumlar, 2006 da kabul edilen Tohumculuk Kanunu ile yasallaştırarak ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlandı. Artık yabancı şirketler gen kaynağı olan ülkemizde, herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebilecekler. Tüm Avrupa’daki bitki çeşidine yakın bir sayıda ve 3000’i de endemik olmak üzere, toplam 11 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gerçekte bir gen bankası niteliğindedir. GDO işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturacaktır.
Tohumculuk yasasıyla GDO’lu tohumların ülkeye girişinin serbest bırakılması ve ticarileştirilmesi bir anlamda hukuksal güvenceye kavuşturulmuş ve çok yakında Meclis gündemine getirilecek olan Ulusal Biyogüvenlik Yasası ile de bu olay perçinlenecektir. Zira Biyogüvenlik Yasasının ülkeye transgenik ürün girişinin serbest bırakılması ve ticarileştirilmesini sağlayacağı bizzat hükümetin devlet bakanı tarafından açıklanmıştır.
Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nın yabancı gen aktarımlı tohum ve gıdaların giriş ve üretimlerine serbestlik değil yasak getirilmesini istiyor, tüm üreticileri, tüketicileri, sivil toplum örgütlerini ve bilim insanlarını bu konuda uyanık ve duyarlı olmaya, düzenlenmekte olan GDO işgal senaryosuna karşı çıkmaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.