Farklı Dinler ve Mezhepler Emeviye Camii’nde Barış İçinde de Yaşayabiliyor

Emperyalizmin Suriye’de başlattığı iç savaş 7. yılını tamamlamak üzere. Dünyanın her yerinden toplanmış eşkıya sürüsünün eline tutuşturulmuş silahlarla gelişen iç savaşın bizim için en ilginç yönlerinden birisi de RTE ile Beşar Esad’ın büyük dostluk gösterilerinden sonra anlaşılmaz şekilde aralarının bozulmasıydı.

Zamanın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” ve “stratejik derinlik” adını verdiği dış politika sefaletinin en çarpıcı anlarından birisi de Şam Emeviye Camiinde namaz kılma isteğinin ilanı idi. Başbakan RTE 5 Eylül 2012 tarihinde AKP Genel Merkezi’nde genişletilmiş grup toplantısında yaptığı konuşmada, “En kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emeviye Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilal-i Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz” dedi.

“Emeviye Camiinde namaz kılma” söylemi üzerinden pek çok polemik yaşandı. Ancak kimse  bu ibadet merkezinin İslam tarihindeki yeri ve önemi üzerinde durmadı.

Suriye’deki savaş bir yönü ile haçlı seferi iken, bir yönü ile İslamiyette bin yıldır süren mezhep savaşlarının parçası idi. Oysa Emeviye Camii sadece dinler arası kardeşliğin simgesi değil, mezhepler arası kardeşliğin de en güzel örneklerinin yaşandığı bir mabet idi. Emeviye Camiinin (Şam Ümeyye Cami olarak da anılmaktadır) bulunduğu yerde, Romalılar tarafından MÖ I. yüzyılda yapılmış olan Jüpiter tapınağı bulunmaktaydı. Bizanslılar, kısmen yıkılmış olan tapınağın duvarları üzerine Hagios Joannes (Vaftizci John) adına bir bazilika inşa etmişlerdi. Müslümanlar Şam’ı fethettiklerinde adı geçen bazilikayı ortadan ikiye bölerek yarısını cami olarak kendileri kullanmışlardı, yarısını da ibadetlerini yapabilmeleri için Hıristiyan halka kilise olarak bırakmışlardı. Bu durum halife Velid zamanına kadar devam etmişti. Halife Velid kilisenin diğer kısmını Hıristiyanlardan satın alarak camiye çevirmiş ancak Hıristiyan halkın ibadetlerini yapabilmeleri için Şam’ın (o zamanki adıyla Damaskus ya da Dımaşk) değişik semtlerinde kiliseler inşa etmelerine izin vermişti.

Bu tarihi yapı Müslümanlar tarafından restore edilirken avlusunda, Hıristiyanlara ait göz alıcı mozaik resimlere sanatsal ve tarihi değeri olduğu için dokunulmamıştı. Mabedin dışı figürlerle, camları da birbirinden güzel renklerle bezenmiş küp şeklindeki taşlarla süslenmişti. Hıristiyanlar kendi inançlarında düşledikleri cenneti, caminin avlusunda bulunan sütun ve kapılar üzerine sanatsal bir incelik içinde işlemişlerdi. Bir bölümü zamana yenik düşüp tahrip olsa da bu tasvirlerin bazı örnekleri günümüze kadar ulaşmıştır.

Ünlü İslam gezgini İbni Batuta, Seyahatmane adlı eserinde Şam Ümeyye Camii adı vererek bu mabedi çok ince ayrıntılarına kadar anlatmaktadır. Cami İslam dünyasının en büyük ve en güzel ibadethanesi olarak tanımlanmaktadır. Bu eserin en önemli özelliklerinden birisi de içinde 4 ayrı mihrap ve 4 ayrı minberin bulunmasıdır. İbni Batuta’nın ve başka kaynakların aktardığına göre İslam dininin 4 ana mezhebi olan Hanefi, Hanbeli, Maliki ve Şafi imamlar her gün vakit namazlarında ard arda gelen bir sıra ile ibadete gelenlere barış içinde namaz kıldırmaktadır.

Sözün kısası Emeviye Camii sadece farklı mezheplerin değil, farklı dinlerin de barış içinde yaşayabildiğinin simgesidir. Sömürgecilerin ve günümüzde emperyalizmin müdahalesi olmadan sadece Emeviye Camii değil, bütün Şam kenti ve Suriye topraklarında da aynı kültür egemendir.

Tancalı İbni Batuta’nın anlattığına göre farklı dinler zaman zaman birlikte de ibadet edebilmişlerdir. Hicri 747, Miladi 1347 yılında Şam’da büyük bir veba salgını baş gösterir. Zamanın Bölge Valisi Argun Şah, Şamlıların 3 gün oruç tutmalarını ve hiç kimsenin gündüzleri çarşıda hiçbir şey pişirmemesini tellal vasıtası ile duyurur. O dönemde Şamlıların çoğu çarşıda yapılan yemekleri yemektedir. Üç gün oruç tutulur. Son gün perşembeye rastlamaktadır. Cuma gecesi Kutsal Emeviye Camiinde geçirilir. Bu ibadete Hıristiyan rahipler ellerinde İncilleriyle, Hahamlar Tevratlarıyla dua ederek katılır. Cuma namazı sonrası topluca dua ederler ve bu ibadet sonrası Vebanın hafif atlatıldığı rivayet edilir. Aynı dönemde Kahire’de 24 bin kişinin Vebadan öldüğü kaydedilmiştir.

Veba olayında ortak duanın etkisi bugün için tartışılsa bile, üç dinin ortak ibadeti ilginç bir örnektir. Haçlı seferlerinin bitiminin üzerinden yüz yıl geçmeden gelinen bu barış ortamı bölgeye sömürücülerin ve günümüz emperyalizminin müdahalesi olmadan barışın olabildiğinin göstergesidir.

Bölgeden emperyalizm kovulduğunda günümüzde de aynı barış ortamının sağlanmaması için hiçbir neden yok.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.