Etkinlikse, etkinlik!

Sıkmadan, sıkılmadan gerçekleştirilen bir saatlik etkinlik düşünün. İçeriği güncel ve mükemmel bir seçimle doldurulmuş… Sahne alan sunuculardan tutun da, koro ekibinden, müzisyenine değin 50'yi aşkın oyuncu grubunun izleyicilere keyif veren gösterilerini ele alın… İçtenlikle emek verildiği çok belli. Eğlendirirken dinlendiren, dinlendirirken düşündüren, düşündürürken bilgilendiren bir etkinlik.
    Kulaklarımızın pası silindi, gözlerimiz kamaştı.
    Profesyonellere taş çıkartan öğrencilerin gösterileri doyurucu mu doyurucuydu.
    Perşembe günü, Şükran Yemişçioğlu Kültür Merkezi'ni dolduranlar çok mutlu oldu.
14 Eylül Ortaokulu öğrencilerinin başarıyla sergilediği Yunus Emre'yi anma etkinliğinden söz etmeye çalışıyorum.
    Atatürk 19. yüz yılda, “Dilini kaybetmiş bir millet yok olmaya mahkumdur” derken, Yunus Emre'nin 12. yüz  yılın ortalarında Arapça'dan, Farsça'dan arındırarak yazdığı öz Türkçe şiirleriyle aynı mesajı verdiğini anımsayalım.
    Yunus Emre'den çok etkilenen Karamanoğlu Mehmet Bey değil midir? 1277 de, “Bu günden sonra Divanda, Dergahta, Bargahta, Mecliste, ve Meydanda Türkçe'den başka dil kullanılmayacaktır” diye ferman çıkaran.
    Yabancılaşmaya karşı 750 yıl önce başkaldıran sevgi-hoşgörü-barış adamı Yunus Emre'nin Türkçe yazdığı şiirlerdeki dil günümüzde aynen kullanılmaktadır. 
    Yunus Emre Türkçe'ye önayak olmasaydı, Karamanoğlu Mehmet Bey kanun koymasaydı, Atatürk Dil Devrimini yapmasaydı, Türkçe, Farsça'dan, Arapça'dan kurtulabilir miydi?
Kendi dilinde düşünemeyen, kendi dilinde konuşamayan yarım insandır. Her an  kendi dil ve kültürünün değersiz olduğu psikolojisi içinde büyüyen bir çocukta kişilik ve haysiyet duygusu gelişir mi? Sağlıklı kimlik oluşur mu?
Dilini koruyamayan, vatanını da koruyamaz, dinini de.
İrlanda örneği ortada. İngilizce'den daha eski olan İrlandalıların kendi dilleri Gaelikçe yok oldu. İrlanda sonsuza değin İngiliz sömürgesi olmaktan kurtulabilir mi?
Aynı durumu gösteren onlarca örnek sayabiliriz
Bu nedenle 14 Eylül'ün, dünya adamı Yunus Emre'yi anarken, O'nun en önemli özelliğini öne çıkarmasını ve başarıyla sergilemiş olmasını övgüye değer buldum.
Yunus Emre'nin Türkçe'ye sıkı, sıkıya sarılmasını, şiirlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanmasını konu alan etkinlikte emeği geçenleri kutlamamak elde değil.
Başta, bu güzel etkinliğin yaratıcısı Türkçe Öğretmeni Hakan Cücünel olmak üzere Müzik Öğretmeni Erdoğan Irmak'ı, Karamanoğlu Mehmet Bey İlayda Kebapçı'yı, Yunus Emre İrem Çiçek'i, Pop Müzikçi Handenur Ün'ü, Ana Sınıfı Öğrencisi Gözde Barlas'ı, Ana Sınıfı Öğrencisi Miray Mirza'yı, Sunucu Rümeysa Aykanat'ı, Sunucu Seher Aykanat'ı, müzisyenleri ve koroda başarıyla görev yapan geleceğin yıldızlarını gel de kutlama.
Olanak yaratan Okul Müdürü Kenan Demir'i ve destek vererek yüreklendiren Milli Eğitim Müdürü Emin Dingin'i kutluyorum.
Davetiyenin altında imzası bulunan ev sahibi Kaymakam Ahmet Yurtseven ile birlikte bu güzel etkinliği izleyemeyenler bilsinler ki, çok büyük bir fırsat kaçırdı.
Çünkü, Yunus Emre bu kadar güzel anlatılabilirdi!
Dip not: Etkinlik yapan okullar, davetiyelerin altına kendi isimleri yerine genellikle kaymakamların ya da milli eğitim müdürlerinin ismini yazarlar. Neden acaba? Anımsatmakta yarar var: kaymakamların ya da milli eğitim müdürlerinin yağa ihtiyacı olduğunu sanmıyorum..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.