Erozyon

Dünyamızın karalarını bazı yerde 2-3 santimetre bazı
yerde ise 3-4 metre
kalınlıkta kaplayan toprak tabakanın akarsular ve rüzgarla başka yerlere
taşınması toprağın aşınması ve birikmesidir. Adına erozyon deriz. Erozyon
sonunda anakara çoraklaşır ve taşlaşır.

            Ben
erozyonu Alzheimer hastalarının beyinlerine benzetirim. İnsan beyninde 55-60
yaşlarından sonra nedeni pek bilinemeyen çürümeler başlar. İnsanlar Alzheimer
hastalığına yakalandıkları zamandan sonra yeni şeyler öğrenemezler. Oldukları
gibi kalsalar iyi, zaman geçtikçe beyindeki çürümeler çoğalır ve hasta kişiler
günlük normal ihtiyaçlarını göremez duruma gelirler. Son safhalarında beyin yut
emrini veremediği için ağızlarındaki suyu veya yiyecek lokmasını yutamazlar.
Açlık ve susuzluktan ölürler.

            İşte bir
ülkenin toprakları erozyon denilen canavara yakalanırsa, verimli kısımları
denizlere, göllere, barajlara akar birikir. Veya başka bölgelerde toplanır.

            Ülkemiz
topraklarının %93’ünün erozyona tabi olduğu belirlenmiştir. Türkiye’de
erozyonla ortaya çıkan toprak kaybı yıllık 500 milyon tondur. Bu her yıl
Antalya ovasındaki kadar toprağımızın kaybedilmesi demektir.

            Erozyonla
kaybedilen, her gün 55 bin kamyon, her saat 2300 kamyon, her dakika 38 kamyon
toprağın denizlere, göllere dökülmesidir. Veya alıcısı belli olmayan bir
şekilde satılmasıdır.

            Yurdumuz
topraklarının bu kadar derece erozyona tabi olmasının nedeni orman ve makilik
alanların kesilmesi mera ve otlakların ziraata açılmasıdır.

            Son
yıllarda orman arazilerinde, mermer ve taş ocaklarının mantar gibi çoğalarak
açılması erozyonu tetikleyen önemli nedenlerdir.

            Yurdumuzda
özellikle Karadeniz bölgesindeki yanlış uygulamalar devlet politikası haline
gelmiştir. Ormanlar kestirilerek çay ve fındık tarımına açılmıştır. Bu durum
bölgede heyelanları ve erozyonu arttırmıştır.

            Bir
santimetre tarım toprağı 200 ile 1000 yılda oluşur. Ortalama 1 cm toprak 500 yılda oluşur.
Tarım yapabilmemiz için 40 cm
toprak gereklidir. Bu kalınlıkta toprağın oluşması için 20 bin yıl gereklidir.
Dünyada üretilemeyen tek şey topraktır.

            Yurdumuz
erozyon nedeniyle ileriki yıllarda çölleşme tehlikesi ile karşı karşıyadır.

            Nüfus
artışı çoğalırken buğday üretimi düşmektedir.

            Su deposu
olan topraklarımız kaybolduğu için içilebilir sularımız azalmaya başlamıştır.
Su artık yurdumuzun her yerinde istasyonlar kurularak şişelerde satılmaktadır.

            Nereye
sürüklendiğimiz belli değil midir?

Ne  yapabiliriz?

-Öncelikle bilgileneceğiz: Erozyon konusunda araştırmalar
yapacağız. Okuyacağız, dinleyeceğiz, düşüneceğiz ve öğreneceğiz.

-Deneyim kazanacağız: Ailemize, arkadaşlarımıza,
meslektaşlarımıza, milletvekillerine, basına etkili olabileceğini düşündüğümüz
herkese telefonla, mektupla, e-mail ile, gazete yazıları ile erozyon
tehlikesine dikkat çekeceğiz.

-Savunduğumuz değerleri yaşam biçimine dönüştüreceğiz.
Mutluluğumuzu bozmamak koşuluyla iki yüzlü olmayacağız. Kullanıp atılan
tükenmez kalem yerine dolmakalem kullanacağız. Kağıt mendil yerine bez mendil
kullanacağız.

-Çevreci dernek ve kuruluşları destekleyeceğiz: Bu durum
para ile olduğu gibi boş zamanlarımızı bu kuruluşların çalışmalarına
ayıracağız.

-Profesyonelleşeceğiz: Yurdumuzda Hayrettin Karaca, Nihat
Gökyiğit gibi isimlerin yanı sıra pek çok bilim adamı, iş adamı, öğretmen,
mühendis, doktor kendilerini erozyonla mücadele davasına adamışlardır. Biz de
kendimizi yetiştirerek erozyon savaşçısı gibi göreceğiz.

-Görüşümüzde ısrarlı olacağız: Zorluklar karşısında
yılgınlığa kapılmayacağız.

TEMA 400 bin gönüllüsü ile Türkiye sathında erozyonla
savaşıyor.

            TOĞRAĞINA
SAHİP ÇIK-TÜRKİYE ÇÖL OLMASIN!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.