Endülüs’te son raks

Geçmişin şekillendirdiği gelecekte, yani ‘şimdi’de yaşarken, bugüne uzanan yolculuğun ayak izlerini sürmek ve o eski günleri görmek, bilmek, anlamak istiyor insan.
Anlatanları dinleyip bilgililerden bilgilenmek geçmişe gitmenin en zahmetsiz yolu olsa gerek.
Birileri gitmiş, birileri görmüş, birileri araştırıp öğrenmiş ve üstelik gelip hepsini sana aktarmış.
Senin yapacağın sadece dinlemek.
Öncesinde ve sonrasında anlatılacak olan konuya bir göz gezdirdiysen, o da senin kârındır…Tarihi, adeta o anları yaşamışcasına heyecanla anlatan Talha Uğurluel‘in Bilim Teknoloji Merkezi’ne konuk olacağını duyduğumda, kendimde eksik gördüğüm tarih bilgilerime engin bir katkı olur diyerek dinlemeye gittim kendisini.
Konu, Endülüs’te İslam Medeniyeti idi ve Uğurluel ‘Altın Çağ’da bilimi ve Endülüs’ü anlattı.
Aynı zamanda kokartlı bir gezi rehberi de olan tarihçi Uğurluel, kendi çektiği fotoğraflar eşliğinde İspanya’nın şehirlerinde gezdirdi bizi.
Oturduğumuz yerde Balaga’dan başlayarak, Granada, Sevilla, Cordoba ve Madrid’i gezerek Türkiye’ye döndük.İslam, Katolik ve Musevi kültürlerinin 750 yıl boyunca İber Yarımadası’na hükmedişini ve dünya kültür ve bilim mirasında önemli eserlere sahip olan Endülüs’ü anlattı Uğurluel.
Kastilya Kraliçesi Kirli İzabel’den Kanuni’ye uzanan tarihi, Kuzey Afrika’nın Avrupa ile öpüştüğü nokta olan İspanya’ya Cebelitarık Boğazını aşarak gelen Araplar’ın İber Yarımadası’nda yarattıkları medeniyeti ve Hristiyanların bu medeniyetin izlerini silmek için verdikleri savaşı dinledik.
Öyle silmek ki üstelik, müslümana ait bir tek mezar taşı dahi bulamazsınız diyor Uğurluel…
Bir yandan da dev ekranda hayranlık uyandıran İslam sanat eserlerini izledik.
Bu konferansın hepsi kayda değerdi elbette ama ilginç bulduğum bazı başlıkları anlatacağım sadece:
Kirli İzabel neden kirli? 
Isabel I (I. Kastilyalı Isabella), lakabı Katolik İsabel (Eski İspanyolca Ysabel; 22 Nisan 1451 – 26 Kasım 1504) davasına baş koymuş bir kadın. Davası da İspanya’yı birleştirmek ve bunun yolunun da evlilikten geçtiğini düşünüyor. O da gözüne Aragon devletinin kralı Ferdinand (Fernando)’ı kestiriyor ve evleniyor. Kastilya ve Aragon bu sayede birleşip güçleniyor.
Müslümanların çoklukla yaşadığı Granada’yı kuşatan Ferdinand bu işi bir türlü kotaramayınca, Sevilla’daki sarayında oturan İzabel sarayından çıkarak savaş alanına geliyor ve Ferdinand’a, Granada fethedilene dek sarayına dönmeyeceğini, kendisiyle çadırda yaşayacağını söylüyor.
Endülüs medeniyetini yıkan İzabel, İspanya’da tek bir müslüman kalmayıncaya kadar yıkanmamaya yemin ediyor ve uzun zaman yıkanmıyor. Ki “İzabel Sarısı” da (yıkanmamış çamaşırlarının aldığı renkten ötürü) bu kirlilikten doğmuş…
Kristof Kolomb da o dönemde kendisini Santa Fe’de ziyaret ederek çıkacağı sefer için kendisinden destek alır. Engizisyon da onun dönemindedir.
Flamenko nereden çıkmış?
Granada’nın düşmesinin ardından tüm müslüman halk katledilir, sadece yaşlı kadınların gitmesine izin verilir. Aç bilaç şehir dışına atılan kadınlara şehir dışındaki Sacramento mağaralarında yaşayan çingeneler sahip çıkar. Yaşadıkları acılar ile çırpına çırpına ağlayarak ağıt yakan kadınları gören çingeneler, Sacramento mağaralarında Flamenko dansı doğururlar.

“Kökenleri hakkında birçok soru işareti bulunur ancak genel olarak bölgedeki Latince konuşan asimile olmuş yerli İberik halklar, Berberi-Arap Müslümanlar, İspanya Yahudileri ve Çingeneler tarafından beraberce ortaya çıkarılan bir tür olarak kabul edilmiştir.” der Wikipedia.
Sert hareketlerle dolu, acılı sözleri olan, kapalı giysilerle ve yanık ses tonuyla söylenen şarkılar ve aynı sertlikte, topuklar yere vurula vurula oynanan bir danstır Flamenko. Gülünmez o dansta. Tam da yaşandığı gibidir…
****
Talha Uğurluel yaklaşık iki saati bulan konferansında Endülüs tarihinin derinliklerinde ve mimari güzelliklerinde dolaştırdı bizleri.

Endülüs dendiğinde zil, şal ve gül gelir bizim aklımıza hemen.
Nesrin Sipahi’nin güçlü sesi ile söylediği Münir Nureddin Selçuk’un “Endülüs’te Raks”şarkısı çalmaya başlar kulağımızda.

Endülüs’te son raks
Gördüğümüz kadarıyla Endülüs’te son raksı kocası Ferdinand ile İzabel etmiş ve Endülüs’ü İspanya’dan silmiş.
1492’de Granada(Gırnata)’nın düşüşüyle Endülüs’ün bitirilişi, 1453’ün, yani İstanbul’un fethinin rövanşıdır diyor Uğurluel. (Müslümanların İber Yarımadası’ndaki varlığı en son Moriskoların 1609 yılında İspanya’dan sınır dışı edilmesiyle son bulmuştur der Wikipedia)
Hristiyan dünyası Müslümanları İspanya’dan atarken Müslümanlar hep ağladı ve Müslümanlar ilim ve sanatla buluşmayı değil, toprak almayı marifet saydı diyor.
İspanyollar tüm camileri ya yıkmışlar ya da kiliseye ve katedrale çevirmişler.
Artık İspanyollar Endülüs’ü merak ediyor ve araştırıyorlar.
Ve İspanyollar artık turizmi keşfetmişler.
****
Yıllardır bitmek bilmeyen dinler savaşı günümüzde de sürmekte.
Bu savaşı ağlanarak değil de, ancak bilimle, akılla ve sanatla kazanabiliriz.
Hz. Muhammed: “İlim Çin’de olsa gidip alınız” demiş…
Hz. Ali: “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” demiş…
Mustafa Kemâl Atatürk: “Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır.” demiş…

Bu sözlerin ışığında yol almaktır bize düşen…
Eğitim sistemi başta olmak üzere her sistemin yerle bir edilerek “dindarlığın” ön plana atılması ve dinin her konuya malzeme edildiği günümüzde, esas “haçlı seferinin” bu uygulamalar olduğunu unutmamak ve bu oyunu bozmaktır…

Bursa Bilim Teknoloji Merkezi, BTM
“Altın Çağ’da Bilim Sergisi’, Bilim Teknoloji Merkezi BTM Exhibit tarafından tamamen milli sermaye ve yerli imkânlarla üretilen, Müslüman bilim adamlarının 800-1600 yılları arasında hayata geçirdikleri icat ve keşifleri uygulamalı düzeneklerle ziyaretçilere sunuyor.

Kâşifler Alanı içinde yer alan iki farklı interaktif düzenek, bilim meraklılarını yüzyıllar öncesinden geçmişe götürüyor.
Ziyaretçiler sergide Sahra Altı, Baharat ve İpek Yolu’nu elektronik düzenekte keşfedip, dönemin tekstil ürünlerini de inceliyor. Antik İslami sikkeler, Çin banknotları, deniz kabukları, altın, gümüş, baharat, kahveler, Arap kahve fincanları, halı dokuma tezgâhlarının da sergilendiği Kâşifler Alanı’nda, İslam dünyasında icra edilen sanat ve edebiyata ilişkin materyalleri de görmek mümkün.
İslami kültürün ticaret ile gelişmesinin onlarca farklı obje ile anlatıldığı sergide dönem içerisinde akıl ve ruh sağlığı hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılan müzikli tedaviye ilişkin bilgiler de mevcut.
‘Altın Çağ’da Bilim Sergisi’nde ‘Kâşifler Alanı’nın yanı sıra binlerce obje ve materyalden oluşan Beyt’ül Hikme, optik, mekanik, suyun gücü, tıp, matematik ve mimari, astronomi ve uçuş alanlarından oluşan sekiz farklı kategori var.
Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi’nde izlenime sunulan sergi, Pazartesi günleri hariç, her gün 08:00 – 18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.