EMEKLİ DELİ VARRRR…

Pepo Zarko Köşe Yazısı

Selam arkadaşlar
Erdek’te yaşıyorum. Erdek’i çok ama çok seviyorum. Nasıl sevmeyeyim ki? Kirletmemiş bir deniz, eşsiz gün batımı, incecik havası, ” günaydın ” diyen insanlar; yok, yok. Gerçekten çok seviyorum Erdek’i.
İstanbul’da ” dönüşüm dönüşüm ” adı kapalı müteahhitlerle anlaşan ev yönetimi, iki yıllık kira bedellerini peşin alınca, kapalı da binaları yıkıp bizleri yıllarca alıştığımız muhitten, çevreden, arkadaşlardan mahrum edince, insan denen dünya türkleri ve birinden BARINMA problemi için (Anadolu yakası) Maltepe’ye yerleştik. Bulduğumuz ev, ucuz ve sempatik bir daireydi ama o muhit yok mu o muhit! Ayrı dünyaların simgeleri gibiydik adeta. O kadar ki bize Mars’lı gibi görenler bile bizim aradılar. Sonradan öğrendik ki Maltepe’nin bir aşağısı varmış, bir yukarısı. Tevekkeli değil şu evlerin kiraları daha pahalı.
Tam iki yıl dayandık o bir çeşit sevemediğim alışamaştı Maltepe’ye. İki yıl içinde de doğal olarak ödediğimiz kira azıcık zamlarla da olsa fazlasıyla tabi. Aldığımız emekli maaşıysa… yerinde saydı. Anladığınız; mal sahibimizin iyiliğini ve bizi sevdiklerinde kiramız azda olsa artsa safra -ki ayrılacağımızı istiyoruz bizi ” zam yapmayın, yeter ki oturun… ” safra dedi- yinede zorlanıyordum. Baktım olacak gibi değil, önce eşime açtım konuyu.
”Bak hanım. Maaşımız bu. Kiramız bu. Elektrik, doğal gaz, su, telefonlar vs… bu. Sağ olsun evde oğlan var, çalışıyor ama yaralı parmağa işemiyor. Bu durumdaaaa; iki şık var.
”Neymiş? ” Dedi bizim hanım.
”Ya kafayı yiyeceğiz -ki zaten çatlattık-, yada bu diyardan gideceğiz… ”
”Nereyeeee? ”
‘Erdek’. Evet, Erdek’e. Erdek’e gideriz. Hatırlıyorsun değil mi? Alper daha 1.5 yaşındayken gitmiştik. Ne güzeldi değil mi? ” Dedim.
Ama gitmeden evvel oğlum kozumu da oynamak istedim. Oğlumu yanıma çağırdım.
”Bak evlat. Kira artır. Ben yine kontrat bitimine kadar kirayı ödeyeceğim. Amma … ”
” … ”
‘Amma’! Gelecek seneye durum başka oğlum. Ben artık kiraları ödeyemiyorum. Eğer bizimle iletişime geçmek istiyorsan bize en yakın şu anda lira ve de tabi ki ki ödemen gerek. Bu koşul kabul edersen yine buradayız, yine birlikteyiz. Başımın üstünde de yerin var. Amma! yokkkk; Dersen! Ben bu rakamı ödeyemem dersen. O zaman hiççç kusura bakma! Tak sepeti koluna herkes kendi yoluna…”
Oğlum bugün 34 yaşında. Olay 2017’de meydanaştiğine göre o sırada 32 yaşında. Yani ben bu sayfada 32 yaşında genç, İngilizceyi anadili gibi konuşuyor, Türkiye’nin en büyük kurumsal firmalarından birinde (bana göre) çok iyi bir maaşla çalışan, ayakları yere basan, eğitimli, kültürlü oğluma söylemedim. Benimle cevapsa biraz hayal kırıklığı yaratsa da anladım, kendisinin artık özgür bir yuvada yaşamak istemesiydi. Onun için kısaca;
” Veremem… ” dedi, konuyu kapattı.
O zaman oğlum ev aradı. Ben ev aradım. Ama ben, Erdek’te aradım. Ve buldum. Evet barınma sorunumu halletmiştim. Kaldı ki, yazın iş yapan da vardı. Emekli maaşıyla birlikte iki kuruş para kazansak; fena mısınız?
Geldik Erdek’e.
İlk taşımamız gün tam bir hayal kırıklığıyla başladı. Gerek nakliyecilerin yüzünden gecenin bir saatinde kapkaranlık bir eve götürüyoruz, taşınırken eşyalarımızın kırılması ve çok büyük maddi zararlar vermesi, evin içinde bulunduğu orada, emlakçinin hiç ama hiç ilgilenmemesi, komşuların ilgisizliği… kısaca saymakla bitmez. Amma !!
Yiğidi öldür hakkını ver. İsmini vermekten de çekinmeyeceğim bir isim. Ahmet Canbaz. İnsan oğlu. O gece o karanlıkta bizi arayayan İNSANDI. Trafik polisi gibi nakliye arabasına yön verip ev bulmamıza yardımcı olan, eve küçükte olsa bir ampul taktıran, orada hamalların çalışmalarına yardım eden, evden eve servis ertesi sabah muhterem anneleriyle buluşup su ve bürokratik üniversiteler halledildiği onunun İNSAN OĞLU İNSAN. Demek ki dünya hala Ahmet Canbaz (elbet ki anneleri) gibi iyi durumda yüzü hürmetine vardı.
Ve bugün…
Aradan iki yıl geçmiş kaldı. Marmara’nın temiz masmavi sularına hafiften esen bir esintinin eşliğinde ufuklara bakıyorum. Soruyorum kendime ne değişti diye. yoksa; Erdek bir hayal kırıklığı mıydı aslında? Hani sanat? Hani tiyatro? Hani iş? Hani geçim? Hani yaşamak? Hiçbiri !! Hasbelkader yerel bir gazetede içimi döktüğüm çatlakımsığını, o kadar.
Tam bu düşüncelerdeyken, yanıma hoppp, en yakın arkadaşım geldi. Kim mi? Kendim …
”Na’ber lan !! ”
Baktım ” kendi ” ben. Hiç değişmemiş. Benden daha çatlak. Birazda korkak.
”Nasıl bıraktıysan öyle… ”
”Ha de lan !! Ne varmış durumda? Hem baksana. Emekliler haftasıymış… ”
”Ya’. Öyleymiş … ”
”30 Haziran’da başlıyor. Tam bir hafta. Hadiiii. İyisin, iyi… ”
” … ”
”Hadi bir çay içek… ” ” Kendi ” dedi. Soruyu geçiştirdim.
”Çaya şekere elektriğe onu şeye zammakta, doğru mu? ” Diye sordum.
”Amaannn sende! Bunlar koyar mı sana? Emeklisin sen emekli. Unutma! ”
”Unutmayayım değil mi? ”
”Unutma tabi. Ha sahi. Seni arayacaklardı iş için. Hani bir otelci vardı, birde eski tasarımcı satmak için birileri. Aradılar mı? ”
”Yokkkk … ”
”Aman ne yapacaksın işi mişi bu yaştan sonra. Yaşın 64 yaşındaydı. Moruk oldun oğlum sen, morukkk!! ”
‘Şeyyyy’. Biraz para kazanacaktım. Borçlarım filan… ”
”Ya boş ver! Takma kafanı! Hem sana bir müjdem var biliyor musun? ”
”Neymiş? ”
”Durrrr hele! Çok sevineceksin çokkk! ”
”Ya çatlatma Allah’ını seversen. Söylesene müjdeyi… ”
”Peki, peki .. Hadi söyleyeyim. Ama müjde mi isterim haaaa… ”
”Şerefsizim sinirlerim tepede, bak, bir vuracağım bir de yer vuracak. Ulan, söylesene! Neymiş o arkası yarınlara çevirildiin pembe dizi gibi müjde! ”
”Açıklandı, açıklandı… ”
”Ne açıklandı? ”
”Zam, zam… ”
”Zam? ”
”Zam ya. Hem de eksiksiz şekilde! Şimdi sıkı dur! Söylüyorum … ”
”Söylesene ulan !! ”
”Evet Pepo. Sıkı dur! Durdun mu? ”
”Bana bak! Bir çakarım, birde yer çakar! Söylesene !! ”
‘Söylüyorummmm’ !! Evetttt !! Sizeee !! Tammm !! Tastamammmm !! % 5! Evet, evet! Yanlış duymadın! Tamamı% 5 zam yaptılar !! ”
”O dediğine zam demezler… ”
”Ya ne derler? ”
”O’na ” Zamcık ” derler; zamcık ta… ” dedim ve ” kendi”me şöyle bir baktım. Bakar bakmaz da anında kalktı yanımdan. Bende kalktım. ” Kendi”ile nefes nefeseydim artık.
”Gel seninle şöyle tenha bir yere geçelim; ne dersin? ” der demez ” kendi”nin böyle bir kalkışı vardı ki, bildiğiniz gibi değil. Ardından başladı mı bir kovalamaca. Ben kovalarım, o kaçar; ben kovalarım o kaçar. Sonunda 64 yaşın dışında tükenmişlikle dilim dışarıda öyle kaldım sahil yolunda. O’ysa o hala arkasına bakıp, bakıp koşuyordu arada da bağırarak.
‘İmdatttt’ !! Emekli deli varrrr !! Emekli deliiiii !!! ”
Tanım konulmuştu. Emekli bir deliydim artık. Hala yaşam mücadelesi veren…
Hepinize hayırlı hafta sonları…
Pepo

  1. Temmuz. 2019 Erdek 13.59

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.